Fatih haber,Haber fatih,Fatih Yaşam,Fatih aktuel ,Haber

Fatih Aktüel

Video Galeri
Foto Galeri
Web Mobil
Bu yazı 4417 kez okundu.
Yazının Tarihi :   22 Şubat 2019 - 11:20:17

HİÇBİR NEBİ, BİR DAKİKA SONRAYI BİLEMEZ

Büyüt
Küçült
HİÇBİR NEBİ, BİR DAKİKA SONRAYI

Mustafa GÜL

 


 


Gayb, gizli bilgi. Bilinmeyen. Gelecekte olan olaylar. Ahirete ait bilgiler. Cennet, cehennem, mahşer günü. Kıyametin vakti. Şu anda olup da insanın şahit olmadığı, görmediği, duymadığı, haber alamadığı tüm bilgiler. İnsan idrakini aşan olgular. Türkçede, kayıp, kaybolmak dediğimiz fiil.


Kuranda 43 yerde geçen gaybla ilgili ayetlerden biri:


“Şüphesiz, son saatin/kıyametin bilgisi Allah katındadır;


Yağmuru O yağdırır;


Rahimlerde ne var O bilir;


Kimse yarın ne kazanacağını bilemez;


Hiç kimse nerede öleceğini de bilemez.


Şüphesiz Allah, her şeyi bilen, her şeyden haberdar olandır.”1


İslam literatüründe “beş bilinmez” diye kabul edilen bu ayette, gelecekle ilgili 3 hususun insanoğlu tarafından kesin olarak bilinemeyeceği belirtiliyor. Kıyametin vakti, yarın olacaklar, kişinin nerede ve ne zaman öleceği. Diğer ikisi tartışılmış. “Bugün yağmurun ne zaman yağacağı, doğmadan önce çocuğun kız mı, erkek mi olacağı biliniyor” deniyor. Bu iki konuda bazıları “ayet çelişkiler taşıyor” derken, bazıları da onların fikrini çürütmeye çalışıyor. Yersiz bir tartışma, ayette söylenenlerde bir çelişki yok, olamaz da. Ayette “yağmurun ne zaman yağacağını ve doğacak çocuğun cinsiyetini bilemezsiniz” denmiyor. Allahın yağmuru yağdırdığı, rahimlerde olanı bildiği, vurgulanıyor.


Lokman Suresinde gelecek bilgisinin sadece Allah a ait olduğu söylenirken, Neml Suresinde de benzer açıklama var:                                                                                                                                


 “De ki: “Göklerde ve yerde Allahtan başka hiç kimse geleceği bilemez.” 2


Aşağıdaki ayet meallerinde, özellikle Rasulullaha hitaben gaybı/geleceği bilemeyeceği belirtilmiş:


“De ki: “Ben size , Allahın hazineleri yanımdadır demiyorum. Gaybı da bilmem, size ben meleğim de demiyorum. Ben sadece bana vahyolunana uyuyorum.” 3


“Bana ve size ne yapılacağını bilmiyorum.” 4


“De ki: “Eğer ben gaybı bilseydim, elbette çok hayır elde ederdim.” 5


Bu ayetlerin muhatabı Rasulullah (s). Yüce Rabbim, Elçisini koruyor ve insanları uyarıyor. “Gaybla/gelecekle ilgili sorular sormayın. Sorsanız da cevap alamazsınız. Çünkü geleceği sadece Ben bilirim. Siz de bilemezsiniz, seçtiğim Rasuller de” mealinde onlarca ayet gönderiyor. Gaybla ilgili bu ayetlerden birisi bazılarınca istismar ediliyor. Çoğumuzun bildiği Cin Suresindeki ayet:


“De ki “Tehdit edildiğiniz şey yakında mı olacak yoksa Rabbim onun için bir süre mi belirlemiş, ben onu bilemem.


Gaybı bilen Allahtır. Onu kimseye bildirmez.


Ancak seçtiği rasuller/elçiler hariç. (Vahyini korumak için) önüne arkasına gözcüler (melekler) diker.” 6


27. ayette, Allahın Elçilerine gaybı bildireceği belirtiliyor. Kimseye gaybi bildirmez, fakat seçtiği elçilerine bildirir deniyor. Burada zikredilen gayb, vahiydir. Kuran ayetleridir. Zaten burada sıralanan ayetlerin ana konusu da, vahiyle ve onun korunmasıyla ilgilidir. Vahyin inişi sırasında ona cinlerin musallat olamayacağı anlatılmaktadır.


26. ayette gayb yerine, vahiy dediğimiz de, aynı şeyi söylemiş olacağız. Zaten ayetler gelmeden önce gaybdır. Geldikten sonra gayb olmaktan çıkmış, herkesçe bilinmektedir.


Onlarca ayeti görmezden gelip “Bak efendim Allah gaybı seçtiği elçilere bildiriyorsa, seçtiği veli kullarına niye bildirmesin?” diyerek “geleceği nebiler ve veliler bilebilir” diyenler, kendilerine başka deliller arasın. Lütfen bu ayeti, yanlış ve batıl inançlarına alet etmesinler.


Hiçbir nebi, görmediği, duymadığı, haberini almadığı olayı da bilemez. Rasulullahın hayatından buna çokça örnek verebiliriz. Çok bilinen Bir-i Maune faciasını hatırlayalım.


BİR-İ MAUNE OLAYI


Hicri 4. Yılda, Necid Şeyhi Ebu Bera, İslamı anlatsın diye Rasulullahtan bölgesi için yetişmiş hafızlar ister. 2 kişi hariç gönderilen 70 hafız, Bir-i Maune denilen yerde, Necitliler tarafından feci şekilde öldürülür. Bir şekilde sağ kalan Kab b. Zeyd ve Amr İbn Ümeyye  “olanları gidip Medineye haber verelim” derler. Amr, bu acı haberi Rasulullaha ulaştırır.


Rasulullah, hayatında en çok üzüldüğü bu olayı önceden bilemiyor. En sevdiği 70 sahabinin başına gelecekleri önceden sezemiyor. Saldırı anından haberdar olamıyor. Saldırı anında onların  öldürülüşüne engel olamıyor. Olaydan sonra da haber gelinceye kadar hiçbir şey bilemiyor.


 Prof. Muhammed Said Hatipoğlu, Amr İbn Ümeyyenin getirdiği haberle Rasulullahın bu acı olayı öğrendiğini söyler. Daha sonra bu konuda çokça zikredilen rivayetleri kabul etmez. 7


 “Cibril, olayı Hz. Peygambere bildirdi.  Şehitler Rablerine kavuştu. Allah onlardan razı oldu.”  Enes dedi ki “Bir-i Maunede öldürülenler hakkında Allah ayet indirdi, daha sonra neshedildi.” gibi bilgiler siyer ve hadis kitaplarında yer alır. Kuranda bulunmayan bu tür rivayetlere bir kesim, vahyi gayri metluv (yazılı olmayan vahiy) demiş; bir kesim de “ayet indi sonra neshedildi (kaldırıldı)” diye inanmış ve inanıyor. Birçok bilgin, Hatipoğlu gibi düşünürken, Din İşleri Yüksek Kurulu eski üyesi İrfan Yücel gibi bazıları da, Buhariyi kaynak göstererek, Rasulullaha Cebrailin haber verdiği fikrini savunur. 8


MUTE SAVAŞI


Allahın elçileri geleceği bilemediği gibi, kendi zamanında cereyan eden bir olayı da bilemez. Mute Savaşı konusunda da çelişkili bilgiler ulaşmış günümüze. Olayı hatırlayalım. Hicri 8. Yılda 3 bin kişilik İslam ordusu, Kudüs yakınındaki Muteye yaklaşınca, 200 bin kişilik Bizans ordusunun, Heraclius komutasında üzerlerine geldiği haberini alır. Bunun üzerine durumu istişare eden komutanlar, “Rasulullaha yazalım, düşmanın sayısını bildirelim, ya ilave kuvvet gönderir ya da başka bir şey emreder, bekleyelim” derler. Medineden haber gelmeden savaşa girmek zorunda kalınır. Sırasıyla Zeyd ibn Harise, Cafer ibn Ebu Talib, Abdullah ibn Revaha şehit düşer. Komutayı ele alan Halid ibn Velid, orduyu bozguna uğratmadan  Medineye geri getirir. Müslümanlar, savaşta 13 şehit verirken, düşmanların kaybı çok daha fazladır. Savaşın sonucunu Ebu el-Aşari, ordudan önce gelerek Rasulullaha haber verir.


Birçok tarihi kaynakta anlatılan olayın özeti budur. Bu olayda da Allah Rasulü, 3 bin kişiyle ordusunu uğurlarken, karşı tarafın hazırlığından haberi yoktur. 200 bin kişilik ordunun varlığından bölgeye gelince haberdar olunur. Sahabiler, bu bilgiyi alınca haberci gönderme kararı alır. “Rasulullah bizim sıkıntımızı şimdi görür, yardımcı kuvvet ulaştırır” demezler. Her zaman olduğu gibi burada da, Rasulullahın yetiştirdiği ve Kuranla yürüyen sahabi, makul davranış sergiler, gereken neyse onu uygular. Hurafeler ve batıl inançlar peşinden koşmaz.


Fakat bugün, bu olayı farklı şekilde anlatanlar ve yazanlar çoğunlukta. Noktasına virgülüne dokunmadan DİB Yayınlarından çıkan kitapta yazılanları aktarıyorum:


“Rasulullah (s.a.s.) savaşın bütün safhalarını, Medineye henüz hiçbir haber ulaşmadan, ashabına bildirmişti.


Cenab-ı Hakk, zaman, mekân ve mesafe kavramlarını kaldırarak, sevgili Peygamberine savaş meydanını olduğu gibi göstermişti. Mescid-i Nebide minber üzerine oturmuş bulunan Allah Rasulü (s.a.s.), gözlerinden yaşlar akarak:


-İşte sancağı Zeyd aldı, Zeyd vuruldu, şehit düştü. Sonra Cafer aldı, O da şehid oldu. Sonra Revahaoğlu aldı, O da şehid oldu. En sonunda sancağı, Allahın kılıçlarından bir kılıç, Velidoğlu Halid aldı. Allah Ona fethi müyesser kıldı, buyurdu.” 9


Televizyondan canlı yayın gibi. 2018 yılı için çok normal bir olay. Fakat 639 yılında Mutede yaşanan bu olay, Nebi(a) için de, Medineliler için de gaybdir. Bilinemez. Sahih denilen kitaplarda yazılsa da gerçeklik kazanamaz.


GELECEKTEN HABERLER(!)


Kendi zamanında şahit olmadığı bir olayı bilemeyen Rasulullah, gelecekten nasıl haber verir? Gaybin bilinemeyeceğine ait o kadar ayet varken, nasıl ayetlere aykırı gelecekle ilgili konuşur? Fakat maalesef hadis ve siyer kitaplarında Hz. Muhammede (a) mal edilen yüzlerce söz var.


Sahih-i Müslimden okuyalım:


“Rasulullah (s) şöyle buyurdu: “Ümmetimin içinde Deccal çıkar ve kırk yıl eğlenir. Sonra Allah, Meryem oğlu İsayı gönderir. Meryem oğlu İsa, Urvetu ibn Mesuda benzemektedir. O, Deccalı arar ve nihayet onu helâk eder. Sonra insanlık 7 yıl huzur içinde yaşar. Sonra Allah Şam tarafından soğuk bir rüzgâr gönderir ve yeryüzünde, kalbinde zerre kadar imanı olan herkesin ruhunu kabzedip alır. Hatta sizden biriniz bir dağın içine girmiş olsa bile, bu rüzgâr onun saklandığı yere girip kabzeder.” 10


Kuran:


 “Sanki Sen onu biliyormuşsun gibi son saati/kıyameti soruyorlar. De ki: Onun bilgisi Allaha aittir.” 11 diyecek, Rasulullah son saati ayrıntılarıyla anlatacak:


Deccal gelecek, 40 yıl yaşayacak.


Meryem oğlu İsa gelip Deccalı öldürecek.


7 yıl dünya huzur bulacak.


Şamdan gelen rüzgâr herkesin canını alacak.


Mute Savaşında Rasulullaha olanları söyletenler, bu rivayette de olacakları söyletmiş. Bunun gibi daha neler neler. Ve inanın bu anlatılan, diğer rivayetlerin yanında en masumu kalır.


Neden gelecekle ilgili bu haberler Rasulullaha mal edilir? “O gaybı bilir” algısı oluşturulur. Bir sebebi var mı? Var. “Geleceği  Nebiler bilir” algısı oluşturulursa, kâhinlere, falcılara, medyumlara, hokkabazlara, dünyayı göz boyayarak yönetenlere, bazı özel kişilere, şeyhlere,  şarlatanlara gün doğacak. “Allahın seçtiği Elçiler geleceği biliyorsa, biz de biliriz” diyerek para kazanacak, şöhret olacak, saltanat kuracak, aklını kullanmayanların sırtından geçinecek.


Gelecek bilgisi insana hoş gelir. Sihirlidir. Her zaman bir gizem taşır. O halde bu tür haberler yerine, gelecek bilgisinin tek sahibi Allaha sığınalım. Onun kitabı gelecek haberleriyle dolu, ona sarılalım.


“İman edip güzel işler yapanları, muhakkak ki onları, içinde ebedi kalmak üzere altlarından ırmaklar akan cennet köşklerine yerleştireceğiz.” 12


“İşte onlara, sabretmelerine karşılık cennetin en yüksek makamı verilecek, orada esenlik ve selâmla karşılanacaklardır.” 13


“Rabbimiz Allahtır” deyip, sonra da dosdoğru yaşayanlara, korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.”14


 


1-                Lokman,31/34.


2-                Neml,27/65


3-                Enam, 6/50


4-                Ahkâf, 46/9


5-                Araf,7/188


6-                Cin,72/26,27


7-                Mehmed Said Hatipoğlu, Hz. Peygamber ve Kuran Dışı Vahiy, Otto Yay. 6. baskı, Ankara 2017,sf.106.


8-                İrfan Yücel, Peygamberimizin Hayatı,DİB Yay., 26.Baskı Ankara 2015, sf. 142


9-                İrfan Yücel, a.g.e. sf. 195


10-           Sahih-i Müslim ve Tercümesi, İrfan Yay., Tercüme: Mehmet Sofuoğlu, İst.1970, 8.cilt,sf.488


11-           Ahzab, 33/63


12-           Ankebut, 29/58


13-           Furkan, 25/75


14-           Ahkâf, 46/13.


                                                                             Mustafa GÜL    

E-Posta ile Yolla
Sayfayı Yazdır
Sosyal Paylaşım
Google
Blogger
Tumbir
İsim Soyisim :
E-Mail :
UYARI : Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar hakkında muhatapları tarafından dava açılabilmektedir.
Uyarı
Güvenlik kodu :
Bu habere ilk yorumu siz yapın.
YAZARA AİT DİĞER YAZILAR



Foother
SOSYAL MEDYA
Facebook Twitter RSS Sitemap
"Fatih Aktüel | https://www.fatihaktuel.com/"   Tum Hakları Saklıdır. © 2023 - 2024