Hüseyin Demir
Hüseyin Demir
23 Haziran seçimi bir yenileme seçimiydi: 31 Mart’ta İstanbul’da yaşanan o tuhaf, seçim hileleri üzerine Ak Parti’nin YSK’ ya yaptığı başvuru ve neticesinde alınan karar üzerine yenilenen bir seçimdi. Yine, bu seçimde taktik ile stratejinin mücadelesine şahit olduğumuzu da bilmek gerekiyor. İmamoğlu’nun arkasındaki iradenin geliştirdiği stratejiye, taktik hamlelerle karşı koymaya çalışan bir Ak Parti gördük. Neticede strateji, taktiği mağlup etti.
Seçim bitti. Ak Parti’de özeleştiri zamanı
· İstanbul’da seçim bitti, Ak Parti’de tartışma başladı. Ak Parti’nin bugüne kadarki başarısının altında yatan en büyük faktör: seçmenin verdiği mesajı doğru anlaması, özeleştiri yapabilmesidir.
· Bugüne kadar seçmenin mesajını en iyi analiz edebilmesi Ak Parti’nin girdiği tüm seçimleri kazanmasını sağlamıştır. Bu sebeble Ak Parti yönetimi tarafından “doğru analiz” Ak Parti’nin geleceğinin teminatı olarak değerlendirilmiştir.
· Bu yüzden şimdi Ak Parti’nin şapkayı önüne koyup muhasebe yapma zamanıdır.
· Ak partide gördüğümüz, seçim hezimetine götüren hataları kısaca şu şekilde sıralayabilir:
· Bu seçimde İmamoğlu’nun arkasındaki iradenin geliştirdiği stratejiye, taktik hamlelerle karşı koymaya çalışan bir Ak Parti vardı. Bir stratejisi varsa da yok hükmündeydi Ak Parti’nin. En basiti, “her şey güzel olacak” sloganına bile savunma niteliğinde aynı sözü içeren “her şey daha güzel olacak” dendi. Ama bir şeyin aslı varken taklidinin işe yaramaması gibi, bu da işe yaramadı, tutmadı.
· Binalı Yıldırımın Karadeniz gezisi yerine, Diyarbakır’a gitmesi, MHP ve dahi ülkücüleri olumsuz etkiledi.
· Son anda terörist başının mektubunu cumhurbaşkanı ve dahi üst yönetimin dillendirmesi, Ak Parti’nin Öcalan’la diyaloga girmesi, ondan oy dilenmesi, şartlarının yumuşatılması algısı oluşturdu, bu da yine MHP ve Ülkücüleri tamamen Yıldırım’dan uzaklaştırdı.
· Ak Parti teşkilatlarındaki bir takım gurur, kibir abidesi liyakatsiz yöneticilerin teşkilat mensuplarına olumsuz davranmaları da küskünlüğü artırmış ve dahi Ak Parti’deki küskünlerin çoğalmasına sebep olmuştur. Genelde rantçı zihniyete sahip olma alışkanlığı sebebiyle görevden alınmış kişiler, intikam duygusuyla ya sandığa gitmeyerek ya da İmamoğlu’na oy vererek egolarını tatmin etmişlerdir.
· Parti teşkilatı İstanbul’da küskünleri gerçek anlamda tespit edip onları ikna yoluna gidemedi, bu da, AK Parti’nin 23 Haziran’daki yenilgisini büyüttü.
· Ordu Valisine hakaret meselesi dolayısıyla İmamoğlu’nun -yargılanıp mahkûm edilerek- görevden alınacağı algısı İmamoğlu seçmenini daha çok bilemiş, onları konsolide etmiştir.
Hamiş: Seçim sonrası seçim sürecindeki hataları tekrarlamamak babında söyleyeceğimiz şudur: Seçilen başkanların yetkilerini tırpanlamak, ilk etapta iyi bir şeymiş gibi görünür. Fakat bu onların mağduru oynamasına fırsat verdiği gibi, başarısızlıklarına mazeret malzemesi olur.
Bırakın, kendilerini göstersinler. Meşru yollar dışında engellemelerden sakınmak en doğrusudur.
· Birçok kesimin önemle üzerinde durduğu, bazıları için hayati önemi olan “ERKEN EMEKLİLİK” olayı da Erdoğan’a küskünlük, kırgınlık ve kızgınlık sebep olmuş, bu da sandığa olumsuz yansımıştır.
· Binalı yıldırımın projelerinden İstanbul halkı korktu. Nasıl mı? İstanbul sur içinde ve dahi birçok ilçede yapılacağı düşünülen kentsel dönüşüm sonucu evlerinin yıkılıp sokakta bırakılacakları korkusu. Bu konu maalesef vatandaşa iyi anlatılmadı.
· Hükümet, toplumun temeli demek olan ailenin problemlerine, bu problemlerin çözümü üzerine gereği gibi eğilmedi ya da bu hususu önemsemedi. Konu hala ilgisizlikle devam ediyor. Devlet acil el atmalı. Türkiye’yi parçalamak isteyen dış ve onların uzantısı iç düşmanların öncelikli hedefi DİNİ İNANÇ, AHLAK, AİLE, CİNSİYET ve NÂMUSTUR. Bilinçaltı operasyonlarla toplumumuz AİLEDEN SOĞUTULUYOR! Aileye, Dünya ölçeğinde tuzak kuruluyor! Gül gibi yuvalar bozuluyor! İmrenilesi aileler dağılıyor! Masum yavrular perişan oluyor! Ve devlet bu ana konuya eğilmeli öz aile kültürümüze dönmemizi sağlamalıdır. Konuya duyarlı insanların da sandık sonucuna etkisi vardır.
· Özet olarak, Karadenizlilerden, doğululardan, ülkücülerden, küskünlerden, oy alınamadı. Sebebi, partinin iyi bir “Ar-ge” çalışması yapmaması.
· Sonuç olarak, İstanbul seçimleri, AK Parti açısından ahlaki anlamda bir iç sorgulamanın ve değişimin şart olduğunu herkesin anlayabileceği bir lisanla ortaya koymuş bulunuyor. AK Parti’nin, sanki hiçbir şey olmamış gibi aynı retorik ve statüko üzerinden problemleri görmezden gelme; “Nasıl olsa bugünler de geçer ve yolumuza kaldığımız yerden devam ederiz” anlayışıyla yeni siyaset üretmesi mümkün değildir.
· AK Parti değişim dinamiğini ön planda tuttuğu dönemlerde toplumun rağbetine nasıl mazhar olduysa bu gün de değişim dinamiğini harekete geçirmek zorundadır.
· AK Parti, 17 yıllık siyasi yolculuğunda, farklı sosyal, kültürel, etnik ve inançlara sahip kesimleri kucaklayan değişimci siyaset anlayışıyla sürekli büyümüş, bu yüzden de haklı olarak Türk siyasetinin merkezi haline gelmişse, bu gün de 82 milyonu kucaklayıcı olmak zorundadır.
· Ama kabul edelim ki AK Parti bugün artık bu konumda değil. Demokratik değerlerle ve reformist kimliği ile değil, “gurur” ve “kibir” algısıyla birlikte anılır haldedir. Bu halden kurtulmak zorundadır. Çünkü bu toplum, Ak Partinin kuruluşundaki kimliğine, misyonuna, vizyonuna ve dahi dinamizmine şiddetle muhtaçtır.
· Ak Parti, yapısı, icraatı ve vizyonu ile Türkiye’nin gerçek umududur. Parti kurucu ilkelerin ışığı altında kendini gözden geçirmelidir! İlkeler, ahlak ve demokrasi ihlal edilemez! Milleti anlamaya mecburuz! Selam ve dua ile.
30-06-2019
