Fatih haber,Haber fatih,Fatih Yaşam,Fatih aktuel ,Haber

Fatih Aktüel

Video Galeri
Foto Galeri
Web Mobil
Bu yazı 940 kez okundu.
Yazının Tarihi :   19 Temmuz 2024 - 16:56:24

BİZ VE SOYAĞACIMIZ

Büyüt
Küçült
BİZ VE

Şerif Ali Minaz

Kütahya'nın Simav ilçesinde doğdu. İlköğrenimini köyünde, orta öğrenimini Bursa’da, yüksek okulu da İstanbul’da bitirdi. Öğretmen olarak başladığı memuriyet hayatına önce İznik Lisesinde, daha sonra da İstanbul Eyüp Sultan, Kabataş Erkek, Beşiktaş kız, Pertevniyal Akşam Liselerinde devam etti. 1997 yılında Davutpaşa Akşam Lisesinden emekli oldu. Şişli Terakki Lisesi ve Özel Beyoğlu İtalyan Lisesinde de(1985-2005) ücretli olarak görev yaptı. Bir TV. Kanalında, “Yarınlara Doğru” adlı sohbet programını hazırladı ve sundu. Fatih Aktüel.com’da haftalık yazım hayatına devam etmekte.

 


BİZ VE SOYAĞACIMIZ


            Ben İslâm’ın Çocuğuyum.


     Değerli okuyucu! Bir gün Allah Resulü’nün (s.a.s) huzurunda toplanan sahabeler, birbirleriyle tanışırken, her biri yedi göbek atalarını sayarak kendilerini takdim ederler. Sıra Selman Farisi’ye gelir ve o da kendisini: “Ya Resulallah! Ene Selman, İbn İslam.” Yani, “Ey Allah’ın Resulü! Ben, İslâm’ın çocuğu Selman’ım.” diye tanıtır. Allah Resulü de, Selman’ın bu takdimini takdirle karşılar.


    Ama biz, bu yazımızda kendimizi tanıtırken biraz daha derinlere ineceğiz; şeceremizden yani soy ağacımızdan, ilk atamızın yaratılışını dillendiren birkaç ayeti kerimeden bahsedeceğiz. Ayrıca birilerinin, sırf inananların zihninde şüphe uyandırmak için: “ Bu dünyada insan, 50 bin yıl önce vardı. Oysa İslâm 14oo küsur yaşında, Hristiyanlık 2000 küsur, Musevilik 3000, en eski Göktengri dini de 5000 yaşında. 45 bin yıl ötesinde ne oldu?” gibi safsatalara dalmadan, onlara da bir mesaj verebilmek için 50 bin yıl önceki şeceremizi yani soy ağacımızı açıklamaya çalışacağız.


        Böyle Başladı Dünya Serüvenimiz Bizim


   “Hani Rabbin meleklere, “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti. Onlar da, “Biz seni övgü ile tesbih ederken ve senin kutsallığını dile getirip dururken orada fesat çıkaracak ve kan dökecek birini mi yaratacaksın?” dediler. Allah: “Şüphe yok ki, ben sizin bilmediklerinizi bilirim” buyurdu.


Ve Âdem’e bütün isimleri öğretti. “ Sonra (meleklerin bilmediği, canı ve ruhu olan bu varlıkları) meleklere gösterip “Sözünüzde doğru iseniz şunların isimlerini bana söyleyin” dedi.


(Onlar da): “Seni tenzih ederiz! Bize öğrettiğinden başka hiçbir bilgimiz yoktur. En kâmil ilim ve hikmet sahibi şüphesiz sensin” cevabını vermişlerdi.


(Allah): “Ey Âdem! Onların isimlerini onlara bildir” dedi. (Âdem,) onlara onların isimlerini bildirince de “Size ben göklerin ve yerin gaybını (gizliliklerini) kesinlikle bilirim; (yine) sizin açıkladıklarınızı da gizlediklerinizi de bilirim demedim mi!” buyurdu.”  (Bakara suresi, 30, 31, 32,33)


     Evet, İlahi takdir böyleydi; bu dünyada bir halife olacaktı. O halife, bütün güzelliklerine rağmen bu dünyaya bir başka güzellik katacak, selamı; barışı ve huzuru getirecekti. Hem kendisini yaratanla, hem kendi cinsleriyle, hem kendi dünyasında var olan canlı ve cansızlarla güzel bir ünsiyet kuracaktı, çünkü o insandı. Evet, O, bu ünsiyeti (iletişimi) kurarken şair Ü. Dökmen’in şu dizelerinde söylediklerini de gerçekleştirecekti:
“ Yola çıkınca her sabah / Bulutlara selam ver.
Taşlara, kuşlara /Atlara, otlara / İnsanlara selam ver.
Ne görürsen selam ver.
Sonra çıkarıp cebinden aynanı Bir selam da kendine ver.
Hatırın kalmasın el-gün yanında; Bu dünyada sen de varsın,
Üleştir dostluğunu varlığa, / Bir kısmı seni de sarsın.


    Görevimiz Ağır Ama Saygın Bir Varlıktık:


   Yüce Allah (c.c), ahseni takvim olarak yani en güzel bir kıvamda yarattığı bu varlığa hilafet görevi vermiş ve meleklerin ona saygı göstermelerini istemiş, şöyle buyurmuştu meleklerine.


 “Âdem için (Allah’a) secde edin” dediğimizde İblîs dışındakiler derhal secde ettiler; o direndi, büyüklendi ve kâfirlerden olmuştu.


Ve dedik ki: "Ey Âdem! Sen ve eşin şu bahçeye yerleşin. İkiniz de orada dilediğiniz gibi bol bol yiyin, ama şu ağaca sakın yaklaşmayın ki haddini aşan zalimlerden olmayasınız." (Bakara, 2/34,35)


     Hangi Ağaç ve Hangi Cennet?


   Atamız Hz. Âdem ve Havva (a.s)’nın ve nesillerinin yaşaması gereken cennet neredeydi? Bu sorunun Kur’an tefsirlerinde iki türlü cevabı vardır. Birinci cevap, hafızalarımızdaki şu cevaptır: “İlk insanı Allah Teâlâ özel bir topraktan yeryüzünde yaratmış, ondan eşini de var etmiş, sonra bunları cennete koymuştur. Bu cennetin ve içindeki hayatın yeryüzünde mevcut herhangi bir bölgede olabilecek insan hayatından farklı olduğu açıkça ifade edilmiştir. Şu halde bu cennet kulların ödüllendirileceği, içinde ebedî olarak mutlu yaşayacakları cennettir.”(1)


     Çok anlamlı olmakla bizlere bir rahmet sunan Yüce Kitabımızdan çıkarılan diğer bir cevap ise şöyleydi: “Bu cennet, dünyamızda bulunan bir bahçeydi; günahın ve hiçbir yasağın olmadığı gökteki cennet değildi,  zaten iblisin de o cennete girmesi mümkün değildi..(2)


   O ağacın adı Kur’an’da yok ama mademki metin de ağaç kelimesi vardır, o zaman yorumlar da vardır ve olacaktır. O yasak ağacın adına; elmadır, üzümdür, incirdir, buğdaydır diyenler olduğu gibi onun, kinaye olarak cinselliğe işaret ettiği yorumunu yapanlar da vardır. (3) Burada esas verilmek istenen mesaj, o ağacın cinsi ve ürünü değil; Allah’ın, onlar için koyduğu bir yasağının çiğnenmiş olmasıdır. Onların soyundan gelenlerin de, yaratıcılarının buyruklarına uymaması, koyduğu yasakları çiğnemesi halinde sınavı kaybedecekleri ve ebedî mutluluk yurduna geri dönmesine engel olacağı mesajıdır. (4)


  Herhangi bir şekilde O’nun (Allah’ın) kuralı çiğnenmiş veya buyruğuna uyulmamış ise, tevbe kapısının açık olduğu mesajı da verilmiştir. Tıpkı atalarının tevbe ettikleri gibi.  Onlar, “ kaderimiz böyle imiş, bizi şeytan kandırdı,” demediler ve ayetteki ifadesiyle Rablerine şöyle niyâzda bulundular: “ Rabbena zalemna enfüsena. Ve inlem tağfir lena ve terhamna lenekunenne minel hasirin…“Rabbimiz! Biz kendi kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize merhamet etmezsen şüphesiz kaybedenlerden oluruz..” dediler. Ve  Yaratıcıları da onların tövbesini kabul buyurdu. Şüphesiz O, tövbeleri kabul buyuran ve rahmeti sınırsız olandır. (5)


   Huzur Ortamından Meşakkatli Ortama Yolculuk


“ Onlar, ( ağaçtan yiyince) Şeytan, oradan onların ayağını kaydırdı da bulundukları yerden onları çıkarmıştı (çıkarılmalarına sebep olmuştu). Biz de “Birbirinize düşman olmak üzere inin! Bir zamana kadar sizin için yeryüzünde kalacak bir yer ve ihtiyaç maddeleri vardır” dedik..


     Aslında İlâhi takdir (kader) böyle idi; o ve onun nesli insanlık, geçim derdi gibi dünyevi meşakkatlerin olmadığı o huzurlu ortamdan daha meşakkatli olan bir dünyaya gelecekti, üstelik bir de düşmanları olacaktı. O kullar, bu meşakkatli dünyada onunla sınanacaklardı. Ama Rabbinnas yani kullarının terbiyecisi, yol göstericisi olan olan Allah, onları bu dünyada başıboş bırakmayacaktı. Her kavme bir Mübeşşir ve münzir (uyarıcı ve müjdeleyici Peygamber) gönderecekti. Bu gerçeği de kullarına şöyle beyan etmişti:


“ Onlara şöyle demiştik: “Oradan (o bahçeden) hepiniz inin! Benden size muhakkak bir REHBER gelecektir.” Kim benim gönderdiğim rehbere uyarsa artık onlara ne korku vardır ne de üzüleceklerdir. İnkâr eden ve âyetlerimizi yalan sayanlara gelince, onlar ateş halkıdır ve orada devamlı kalıcıdırlar.” (6)


Velhasıl 


Birileri merak ededursun ama bizim 50 bin yıl önceki soy ağacımız ve orasıyla ilgili haberler böyledir Kitabımızda. Gitmek için geldiğimiz bir sınav dünyasındayız; burada ekeceğiz, biçeceğiz ve gideceğiz. Gittiğimiz yerde, artık ekmeyeceğiz; sadece biçeceğiz. Saadetler biçebilmemız için dualar ediyoruz.


  “ Rabbimiz! İndirdiğin Kitaba inandık ve Peygamber’e uyduk. Bizi, birliğini ve peygamberini tasdik eden şahitlerden yaz..(Âl-İmran 3/ 53)


“ Rabbimiz! Bizi doğru yola eriştirdikten sonra, kalplerimizi saptırma. Bize tarafından bir rahmet bağışla. Kuşkusuz lütfu bol olan yalnız Sensin( Âl-iİmran,3/8)


Hz. Yusuf’un diliyle şöyle de dua ediyoruz:


"Rabbim! …… Ey göklerin ve yerin yaradanı! Dünya ve ahirette işlerimi yoluna koyan sensin; benim canımı Müslüman olarak al ve beni iyilere kat." (Yunus, 101)


 “Rabbimiz Allah’tır” deyip de dosdoğru çizgide yaşayanlar, işte onların üzerine melekler şu müjdeyle inerler: “Korkmayın, kederlenmeyin, size vaad olunan cennetle sevinin!” (Fussilet /30)


   Ya Rab! Bu dünyadan göçüp giderken melekler tarafından böyle müjdelenen kullarından eyle bizi!


      En kalbi selam ve dualarımla kalınız sağlıcakla..


 


 


 


1: Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 1 Sayfa: 107-109


2 (S. Ateş , c.1. s.146, 149) M. Okuyan.


3) (S. Ateş, s.149)


4) Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 1 Sayfa: 107-109


5) A‘râf 7/23 ve Bakara 2/ 37


6) Bakara, 2/ 36, 38,39

E-Posta ile Yolla
Sayfayı Yazdır
Sosyal Paylaşım
Google
Blogger
Tumbir
İsim Soyisim :
E-Mail :
UYARI : Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar hakkında muhatapları tarafından dava açılabilmektedir.
Uyarı
Güvenlik kodu :
Bu habere ilk yorumu siz yapın.
YAZARA AİT DİĞER YAZILAR



Foother
SOSYAL MEDYA
Facebook Twitter RSS Sitemap
"Fatih Aktüel | https://www.fatihaktuel.com/"   Tum Hakları Saklıdır. © 2023 - 2024