Fatih haber,Haber fatih,Fatih Yaşam,Fatih aktuel ,Haber

Fatih Aktüel

Video Galeri
Foto Galeri
Web Mobil
Bu yazı 2262 kez okundu.
Yazının Tarihi :   22 Haziran 2021 - 11:39:38

ORDA BİR ŞEYH VARDI

Büyüt
Küçült
ORDA BİR ŞEYH

Şerif Ali Minaz

Kütahya'nın Simav ilçesinde doğdu. İlköğrenimini köyünde, orta öğrenimini Bursa’da, yüksek okulu da İstanbul’da bitirdi. Öğretmen olarak başladığı memuriyet hayatına önce İznik Lisesinde, daha sonra da İstanbul Eyüp Sultan, Kabataş Erkek, Beşiktaş kız, Pertevniyal Akşam Liselerinde devam etti. 1997 yılında Davutpaşa Akşam Lisesinden emekli oldu. Şişli Terakki Lisesi ve Özel Beyoğlu İtalyan Lisesinde de(1985-2005) ücretli olarak görev yaptı. Bir TV. Kanalında, “Yarınlara Doğru” adlı sohbet programını hazırladı ve sundu. Fatih Aktüel.com’da haftalık yazım hayatına devam etmekte.

 



                 ORDA BİR ŞEYH VARDI


    İstanbul’un Beyazıt semtinde bir Sahaflar Çarşısı vardı ve orada Sahaf dükkânı olan bir de şeyh efendi vardı.


    O, 1916, İstanbul’da dünyaya gelmişti. 18 yaşında iken kendisine hayat rehberliği yapan hocasını kaybedince yeni bir rehber aramaya başladı ve bu dönemde Fatih Camii başimamı Mehmet Rasim Efendi’den Kur’ân-ı Kerîm ve tecvid dersi, Gümülcineli Açıkbaş Mustafa Efendi’den de Arapça dersi aldı. Daha sonra da muhtelif hocalardan tefsir, hadis ve fıkıh dersleri alarak dini bilimlerde kendisini yetiştirdi.. Bu arada sahaflık mesleğinin sırlarını öğrendi ve sonra da Beyazıt Camii’ne müezzin olarak tayin edildi.


    O, bir yandan “Aşkî” mahlasıyla, yazılar yazdı, bir yandan da sohbetleriyle yıllarca insanların gönlüne ışık tuttu.


     Ve gün geldi Halvetiyye Tarikatı’nın Cerrâhiyye kolunun 19’uncu postnişini oldu..


  O, gönlü yüce bir insandı. Kim olursa olsun, herkese iyilik yapmaktan kaçınmayan bir şeyh efendi idi. Onun için binlerce insanın gönlünde taht kurdu.


     Kilisede Ayin ve Bir soruya Cevap


O, irşad görevi için müritleriyle birlikte Avrupa ülkelerine gidiyor, kiliselerde dahi ayinler düzenliyordu. Nitekim bir Avrupa ülkesinde kilisede zikir gösterisi yapıyor, ayinden sonra kilise papazının şu sorusuyla karşılaşıyordu:


 “Biz size ibadethanemizde ayin yapmanız için izin verdik.. Biz de sizin ülkenize gelsek, bir camide ayin yapmak istesek izin verir misiniz bize?


  Şeyh Efendi, oldukça ilginç bir cevap vermiştir bu soruya:


  “Niçin vermeyelim; elbette veririz. Ama biz sizin inandığınız Hz. İsa’ya bir peygamber olarak iman ederiz, onu hem çok severiz hem de adını saygı ve selamla anarız. Siz de Bizim Peygamberimiz Hz. Muhammed’e iman eder ve severseniz elbette izin veririz…”


      Onun Sohbetinden Bir Bölüm


   O, sahaflık mesleğinin sırlarını başkalarıyla da paylaşmaktan, bildiklerini öğretmekten de büyük bir zevk duyardı. Onun bu bağlamdaki bir sohbetini Dursun Gürlek Bey, 20. Haziran 2021 tarihli yazısında şöyle naklediyor:


  “Sahaf ve suhuf kelimeleri dini bir özellik taşımaktadır. Bazı peygamberlere “suhuf” adı altında vahiy indiğini biliyoruz. Çoğunluğunu dini eserlerin teşkil ettiği eski kitapların satıldığı Sahaflar Çarşısı, daha önce Kapalı Çarşı’daydı. Yıllar sonra şimdiki yerine taşındı. Burada sadece kitap satılmıyor; tarihi, edebi, ilmi sohbetler de yapılıyordu. Bilindiği gibi sahaf, eski kitapları ama daha çok yazmaları yakından tanıyan kimse demektir. Kitabiyat ilmine vakıf olan böyle bir sahaf, antika eserleri derleyip toplar, onlara kıymet ve fiyat biçer, bu eserlerin mümkün olduğu kadar erbabının eline geçmesi için gayret gösterir.


      Biz öyle kitaplar satmışızdır ki, alan kimse sabaha kadar onu göğsüne bastırıp yatmıştır.


      Nadir eserleri sadece kitap meraklısı Türkler almıyor, yabancılar da bu işin peşini bırakmıyorlardı. Doğrusu, yığın yığın kitap onlar vasıtasıyla yurt dışına gitti. Bu, bir bakıma da iyi oldu. Hiç değilse nadir kitapların bir bölümü böylece yok olmaktan kurtuldu. Çünkü harf inkılabından sonra, kraldan çok kralcı geçinen bazı işgüzar memurlar, öyle bir terör havası estirdiler ki, insanlar korkularından ellerindeki kitapları, aile büyüklerinden kalan kıymetli eserleri alelacele yaktılar, kuyulara atıp yok ettiler. Evlerde eski yazı bulundurmak, kobra yılanı beslemek gibiydi. Mesela Çankırı Mevlevihanesi’ne ait kitapların gömüldüğü yeri bana gösterdiler. İçlerinde çürümeyen tek bir “Nesîmî Dîvânı” kalmıştı. Onu da ben aldım.


      Sahaflar Çarşısı’na kitapların dışında fermanlar, hat örnekleri önemli evrak ve özel mektuplar da düşüyordu. Mesela ben Namık Kemal’in Abdülhamid’e verdiği jurnalleri bu çarşıda gördüm. Ustalarımız “Aman bunlar ortaya çıkmasın, aksi halde rezil oluruz” diyerek yaktılar. Öyle yazma Kur’anlar gelirdi ki, hangi hattata ait olduğunu belirlemekte hayli güçlük çekerdik. Adam, şaheser bir Kur’an yazdığı halde sonuna adını kaydetmiyor. “Edep ederim. Ben kimim ki, Allah’ın kitabına adımı yazayım” diyor.”


    İşte Yıllarca “Efendi” ve Sahaflar Şeyhi” diye anılan bu şeyhin gerçek adı Muzaffer Özak  idi ve o, 1985 yılında Rahmet-i Rahman’a kavuştu..


 


 


 


E-Posta ile Yolla
Sayfayı Yazdır
Sosyal Paylaşım
Google
Blogger
Tumbir
İsim Soyisim :
E-Mail :
UYARI : Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar hakkında muhatapları tarafından dava açılabilmektedir.
Uyarı
Güvenlik kodu :
Bu habere ilk yorumu siz yapın.
YAZARA AİT DİĞER YAZILAR



Foother
SOSYAL MEDYA
Facebook Twitter RSS Sitemap
"Fatih Aktüel | https://www.fatihaktuel.com/"   Tum Hakları Saklıdır. © 2023 - 2024