Fatih haber,Haber fatih,Fatih Yaşam,Fatih aktuel ,Haber
HAREMLERDE ÇAĞDAŞ HARAMLAR
Kıymetli okuyucum, bu yazımda bazı sorular sormayı ve onlar üzerinde düşünmemizi isteyeceğim.
Mesela; tirilyonlarca bir servete sahip olup haremlerde yani yatay veya dikey olarak inşa edilen çağdaş villalar ve malikânelerde yaşama hakkımız yasal olabilir.
Ama dünyamızda milyonla insan evsiz ve barksızken, açlık ve sefalet içindeyken bu haremlerde, dünyadan habersiz saltanat sürmek helal olabilir mi? .
Meselâ, bu haremlerde saltanat sürerken, klimalarınızdaki cihazların sürekli pompaladığı gülsuyunu koklamamız, duvarlarımızı milyonlarca liralık tablolarla süslememiz, banyo ve WClerimizi en nadide swarovski taşlarla süslememiz, orada Louis Vuitton marka tuvalet kağıtlarıyla taharetlenmemiz ve dahi bu haremlerde altın kaplama musluklardan yıkanmamız yasal olabilir, ama helal olabilir mi??
Meselâ, bu haremlerimizi, dünyanın en ünlü iç mimarlarına dizayn ettirmemiz, teknolojinin ve elektroniğin en son imkânlarından yararlanmamız, düğmeye bastığımızda salonumuzun hemen sohbet salonu oluvermesi; ikinci kez tekrar düğmeye bastığınızda asansörlü bir mescide dönüşüvermesi yasal olabilir, ama böylesi bir lüks hayat, helal midir??
Meselâ, odalardaki süpürgeliklerimizin, metresi 350 Euro olan Avrupai prada kumaşlarla kaplatılması; gardroplarımızın, İtalyadan, Fransadan aldığımız takım takım elbise ve çantalarla lebalep doldurulması da yasal olabilir, ama helal midir??
Bir vakfiyeyi (arazi, bina vs.), resmi organlar yasal yollardan satışa çıkarabilir. O mekânı satın alarak tapu sahibi olabiliriz; bu, yasaldır. Ama helal midir?
Mesela, daha çok kazanmak amacıyla asrın vebası olan kansere bulunan çareyi erteleyen bir şirketin tavrı yasal olabilir, ama bu yolla kazandıkları HELAL değildir.
Meselâ, “dokuz kula bir pul, bir kula dokuz pulu reva gören bir paylaşım sistemi yasal olabilir, ama böylesi bir paylaşım HELAL değildir.
Meselâ, vahşisinden tutun da TURBOsuna varıncaya dek kapitalizmin her çeşit uygulaması yasal olabilir. Ama helal olabilir mi??
Meselâ, kuzu kuzu verginizi ödeyip kârhane çalıştırabilirsiniz, ama buradan kazandığınız HELAL midir?
Yine verginizi ödeyip, insanların sağlığına zararlı, akıllarına ziyan verici maddeler satarak kazanç elde etmeniz yasal olabilir, ama HELAL midir?
Mesela, komşusu açken tok yatmayı yeğleyen bir insanın bu davranışı yasal olabilir, ama HELAL midir??..
A. Alatlı Hanımefendi Demişti ki;
Evet, Hanımefendi, bir toplantıda yaptığı konuşmada bu örnekleri genişleterek şöyle dillendirmişti:
“ Müflis (iflas eden) bir kardeşinin malını haraç mezat çok ucuz fiyatlara satın almanız yasal olabilir, ama HELAL değildir.
Bir imalatçının, piyasaya sürdüğü gıda ürününe raf ömrünü uzatmak amacıyla koyduğu kanserojen maddeler yasal olabilir, ama HELAL değildir.
Bir inşaat için imar ruhsatı alan müteahhidin, şehrin ufkunu ihlal etmesi yasal olabilir, ama HELAL değildir.
Güçlü bir petrol şirketinin, gücünü kullanarak ucuz bir enerji türünün piyasaya sürülmesini engellemesi yasal olabilir, ama HELAL değildir.
21. Yüzyılın en yaman toplum projesi, yasal olanla helal olanı örtüştürmek olmalıdır…..
Zorundayız
Evet, bu örnekleri çoğaltabiliriz. Öyle davranışlarımız vardır ki, çoğu zaman yasaldırlar, ama helal ve hukuki olmayabilirler. Onları hukuki hale getirmek için helalleştirmek ve dahi helalleşmek zorundayız.
Helalleşmek o denli güzeldir ki, mahkemelerde hâkim huzurunda bir davayı kazanmış olmaktan daha üstündür.
Evet, evet, bizler yasal olanla, helal olanı örtüştürmek zorundayız. Kapitalizmin her çeşidine alternatif projeler üretmek zorundayız.
Yasaların tanıdığı haklardan yararlanırken, Yaradanın koyduğu yasaları da düşünmek zorundayız.
Allah Rasulü(s.a.s)ne atfedilen “Müftüler, fetva verseler de sen, yine kalbine danış.” (1) Uyarısını da düşünmek zorundayız..
Ecdadımızın sadaka ve zekât vermekte güçlük çektiği dönemleri hatırlayıp maddi ve manevi açıdan kadim değerlerimizi canlandırmak zorundayız.
Kadim değerlerle rabıtası (bağlantısı) kesilen özgürlüklerin, şerden yana bükülmelerini önlemenin yollarını bulmak zorundayız.
Yasaların tanıdığı haklardan insanlık veya Allah adına feragat etmenin garipsenmediği bir düzen getirmek zorundayız..
Halkın Çocukları
Bu bağlamda şunu da hatırlamak ve hatırlatmak zorundayız. Gerek yerel gerekse genel ülke yönetimine talip olan Halkın Çocukları, aziz vatanımızı, açlığın, sefaletin, evsizliğin, aşsız ve işsizliğin olmadığı bir ülke haline getirmek zorunda olduklarını unutmamalıdırlar.
Halkın çocukları, tüm vatan sathında sevgi, saygı, diğergamlık kokan meltem rüzgârlarını estirmek zorundadırlar.
Onlar, kılı kırk yararcasına Haktan ve hukuktan yana olabilmenin yollarını aramak zorundadırlar.
Onlar, MLS çayını içmekten, yani MAKAM ve dolgun Maaşın, beleş LOJMAN ve SEKRETERYAnın verdiği şımarıklıktan ve duyarsızlıktan şiddetle kaçınmak zorundadırlar.
Ve onlar, tarihi kayıtlarımızda yer alan şu anekdotu her daim hatırlamak ve gereğine göre hareket etmek zorundadırlar:
“Hz. Ömer (r.a), Bişr b. Asımı (r.a), Hevazin ( bölgesine) zekât memuru olarak görevlendirdi. Ama Bişr, görevine başlamayı geciktirdi. Hz. Ömer onu Medinede görünce sordu:
- Bişr! Niçin göreve başlamadınız? Artık sözümüz dinlenmez mi oldu?
Bişr kendini savundu:
- “ Sizi dinleyip itaat edeceğimden şüpheniz olmasın (efendim. Size şunu hatırlatayım ki,) ben, Resulullahın şöyle dediğini duydum:
“Müslümanların bir işini üstlenen kişi, hesap günü cehennemin üzerindeki köprüye getirilerek orada durdurulur. Eğer görevini dürüstçe yapmış ise kurtulur. Ama görevini hakkıyla yapmamış ise
köprüdeki bulunduğu nokta delinir ve cehenneme düşer..”
Bişrin bu cevabı, Koca Ömeri (r.a.) oldukça duygulandırdı. Düşünceli bir halde oradan ayrıldı ve yolda ilerlerken bu sefer Ebu Zer (r.a.) ile karşılaştı. Ömeri hüzünlü gören Ebu Zer sordu:
- Ya Ömer! Sizi mahzun görüyorum. Hayırdır, neyiniz var?
- Nasıl üzülmeyeyim ki ey Ebu Zer? Bişr, bana Allah resulünden bir hadis nakletti ve dedi ki: “………………................”
Ebu Zer tebessümle sordu:
- Ey Ömer! Siz bunu duymamış mıydınız?
- Hayır, duymadım Ebu Zer!
- Ben de Allah Resulünün şöyle dediğini duydum.
“ Bir insanı, Müslümanlara memur olarak atayan kişi, kıyamet günü Sırata getirilir. Şayet atadığı kişi liyakatli ise kurtulur. Liyakatsiz ise bulunduğu yer delinir ve cehennemi boylar… “
Ne dersin Ya Ömer? Bunun hangisi sizi etkiler?”
Değerli okuyucu, yazımızı iki ayet meali ile bitirelim mi?
“Ey iman edenler, Allahın size helal kıldığı temiz şeyleri haram kılmayın ve haddi aşmayın. Allah haddi aşanları sevmez.” (Maide, 5/87)
“De ki: “Allahın kulları için çıkardığı temiz, hoş ziynet ve rızklardan bir kısmını haram kılan kimdir?” De ki: “Bunlar, dünya hayatında iman edenlerindir. Kıyamet gününde ise yalnız onlara özgü olacaklardır.” Anlama – kavrama yeteneği olanlar için bu mesajları Biz işte böyle açıklıyoruz.” Araf, 7/32)
(1) (Ahmed b. Hanbel, Müsnet cilt:12; sayfa:494)