Fatih haber,Haber fatih,Fatih Yaşam,Fatih aktuel ,Haber
BBC Türkçenin çevirisine göre Financial Times, iç sayfalarındaki Global Insight (Küresel Kavrayış) köşesini bugün Brüksel muhabiri Alex Barkera ayırmış.
Alex Barker yazısında ABnin Türkiyeye yönelik tavrıyla ilgili olarak, Medyaya yönelik kısıtlamalara ve ayrılıkçı Kürtlere şiddete yönelik kaygılar bir kenara itildi. Göç konusu her şeyin önüne geçti yorumunda bulunuyor.
Barker yazısına, Cumhurbaşkanı Erdoğanın geçen ay bir konuşmasında sarfettiği şu sözlerle başlıyor:
Birileri mülteci kabülünde laf ediyor. 30 bin-40 bin (kişi) alacağız diyor, Nobele aday gösteriliyor...2,5 milyon mülteci var bizde, kimsenin umrunda değil.
Erdoğanın bu konuşmasında isim vermeden adının Nobel için geçmesine atıfta bulunduğu kişi Almanya Başbakanı Angela Merkel.
Financial Times muhabiri ise bazı üst düzey AB yetkililerinin, bu yıl yaklaşık 900 bin göçmenin Avrupa ülkelerine ulaşmasından ardında Erdoğanın olmasından şüphelendiklerini yazmış ve eklemiş:
Doğru mu yanlış mı bilinmez ama umutsuz bir diplomat şaka ile karışık sadece Tanrının ve Erdoğanın kendilerini rahatlatabileceğini söyledi.
PİERİNİ: ERDOĞANA DİZ ÇÖKEREK GİTTİK
Financial Timesa konuşan ABnin eski Türkiye Büyükelçisi Marc Pierini ise Pazar günkü Türkiye-AB Zirvesi sırasında imzalanması beklenen anlaşma ile ilgili olarak şu yorumu yapmış:
Anlaşma siyasi bir paniğin eseri. Erdoğana diz çökerek gittik. O da şimdi bizimle oyun oynuyor.
Financial Times Brüksel muhabiri Alex Barker, Cumhurbaşkanı Erdoğanın, Avrupa Komisyonu Başkanı ve eski Lüksemburg Başbakanı Jean-Claude Junckerin de katıldığı görüşmelerde Lüksemburgdan Bir Türk şehri büyüklüğünde bir ülke diye bahsettiğini de hatırlatmış.
Alex Barkera göre Brüksel ve Berlin, Türkiyede 1 Kasımdaki seçimde Erdoğanın partisi AKPnin başarılı olmasını umut etti.
Yazı şöyle devam ediyor:
Avrupalı yetkililer iddialı bir göçmen anlaşması için adil bir bedel ödediklerini söylüyor. Önümüzdeki aylarda milyonlarca Suriyeli Türkiyede istihdam ve eğitim alanlarında daha fazla hakka sahip olabilecek. Sınır kontrolleri sıkılaştırılabilecek. Bir yıl içinde geri kabul anlaşmasının tamamen uygulanması ile binlerce kaçak göçmen Türkiyeye geri gönderilebilecek. Tüm bunların yerine getirilmesi halinde Türkiye göçmenler açısından Avrupanın tampon bölgesi olacak.
Financial Times muhabiri esasında burada bir ironi olduğunu, Brükselin birden Türkiyeye karşı gevşek davranmaya başlamasının Erdoğanın, ABnin Türk karşıtı ön yargısını gizlemek için yasal sorunları öne sürdüğü görüşünü güçlendirdiğini belirtiyor.
Yazı şu satırlarla noktalanıyor:
Tüm beklentilere karşın anlaşmanın önünde hala bazı tehlikeler var. AB bölünmüş durumda ve Türkiyeye maddi yardım yapma konusunda hemfikir değil. Kıbrısın Türkiyeyle üyelik müzakerlerine yönelik engellemeleri sürüyor. 75 milyon Türke Schengen bölgesine vizesiz erişim imkanı vermek de, Paris saldırıları sonrası artık imkansız olabilir.