Fatih haber,Haber fatih,Fatih Yaşam,Fatih aktuel ,Haber
Chulov, Suriyedeki çatışmaların ilk aylarından itibaren Türkiyenin, Suriyedeki gelişmelere Beşar Esad karşıtı bütün bölge ülkelerinden daha fazla karıştığını ve kaybedecek çok daha fazla şeyi olduğunu yazıyor.
BBC Türkçe, Martin Chulovun yazısını kısaltarak aktardı:
Cihatçıların ana geçiş yolu
Türkiyenin sınırları Suriyeye giden her türlü savaşçının ana geçiş yolu oldu. Askeri üsleri isyancıların eğitimi ve silahlandırılmasında kullanıldı. Sınır kasabaları ve köylerine bir milyona yakın mülteci geldi.
2012 yılı ortalarından itibaren cihatçılar Suriyeye gitmeye başladığında, geçtikleri yerlerde açıkça farkediliyorlardı: İstanbul havaalanı, güneyde Hatay ve Gaziantep ve sınır köyleri. AB ve ABDden gelen sürekli baskılar sonucu geri çevrilmeye başlandıkları 2014 sonlarına kadar, yabancı savaşçılar bu yolların değişmez görüntüleriydi.
Bu süre zarfında IŞİD Suriyenin kuzeyi ve doğusundaki en büyük güç haline gelmişti. Her ikisi de Türkiyenin desteğine sahip olan Suriye muhalefeti içindeki ideolojik olmayan gruplar ve İslamcılardan kendisini ayırmıştı.
Kendilerini gizlemediler
Hatay ve Gaziantepden düzenli bir şekilde geçen yabancılar kendilerini gizlemek için pek çaba sarfetmediler. Otellerde, kahvelerde, otobüs duraklarında buluşmayı sürdürdüler.
Suriyede olaylar gelişirken, Türkiye bir dizi militan gruba desteğini ikiye katladı ama bir yandan da topraklarından geçen cihatçıların pek de ciddi bir tehdit olmadığı yönündeki tutumunu değiştirir gibi yaptı. Batılı yetkililerle diyaloglarda, güvenlik yetkilileri artık cihatçılardan dini istismar edenler diye bahsedilmesinde ısrar etmemeye başladılar. Artık onlara resmi yazışmalarda terörist denmesi sorun teşkil etmiyordu.
Buna rağmen IŞİDin bazı yönleriyle ilişkiler gelişmeye devam etti. Türk işadamları IŞİDin petrol kaçakçılarıyla cazip anlaşmalar yaptılar. Bunlar terör grubunun kasalarına her hafta fazladan 10 milyon dolar sağlıyor ve Suriye rejimini esas müşteri olmaktan çıkarıyordu. Geçen iki yıl içinde bir çok üst düzey IŞİD üyesi Guardiana, Türkiyenin önlerine çıkmamayı tercih ettiğini ve kendilerini nadiren engellediğini söylediler.
IŞİDin petrolü ve Ebu Sayyaf
(Batılı) İstihbarat çevrelerinde endişeler büyüyordu. İlişkilerin düşmanımın düşmanı benim dostumdur düsturunun ötesine geçtiğini ve artık faydalı olduğu için sürdürülen bir ittifak diye açıklanamayacağını düşünüyorlardı. Bu korkular bu yılın Mayıs ayında ABD özel kuvvetlerinin Suriyenin doğusunda IŞİDin petrol ticaretinden sorumlu kişi olan Ebu Sayyafı öldürdükleri baskınla daha da büyüdü.
Ebu Sayyafın karargahında yapılan aramalarda, üst düzey IŞİD liderleriyle bazı Türk yetkililer arasındaki ilişkilerin ayrıntılarını içeren bilgisayar sabit diskleri bulundu. Washington ve Londraya gönderilen tezkerelerde, bulguların politikalar açısından önemli sonuçları olduğu kaydedildi.
PKK ve PYDyi hedefledi
Kısa süre sonra Türkiye, yaklaşık 40 yıldır kıyasıya bir savaş yürüttüğü ayrılıkçı Kürt grup PKKya karşı yeni bir cephe açtı. Bunu yaparken ABDnin IŞİDe karşı operasyonlar için İncirlik hava üssünü kullanmasına izin verdi, ve kendisinin de harekatlara katılacağını vaadetti.O zamandan bu yana Türkiyenin savaş uçakları hemen tamamen PKK hedeflerine yöneldi.
Guardian yazarı Martin Chulov, üst düzey Türk yetkililerin, PKKya yakınlığı nedeniyle, ABDnin Suriyede ana müttefiki diye tanımladığı Kürt milis gücü YPGyi Türkiyenin çıkarlarına IŞİDden daha büyük bir tehdit olarak gördüklerini de açıkça ifade ettiklerini kaydediyor.
Batı kaygılı ama tavırsız
Chulov, her şeye rağmen Türkiyenin bir NATO üyesi olarak Avrupa tarafından hala müttefik olarak görüldüğünü, ABD ve İngilterenin rahatsızlıkları olsa da bununla ilgili pek bir şey yapmaya istekli olmadıklarını yazıyor.
Yazara göre her iki başkentte de, bu konuda tavır alınırsa, ittifakların, stratejilerin ve sonuçlarının sürekli değiştiği bu çok hassas bölgede değişkenlere bir yenisinin ekleneceği kaygısı var.
Guardian yazarı, adını vermeden alıntıladığı Batılı bir üst düzey yetkilinin, Türkiye bütün bunları kontrol edebileceğini zannetti. Fakat işler onların kontrolünden çıktı. Gelip onları Ankaranın kalbinde vurdu ve daha da uzun süre de başlarına bela olmaya devam edecek diye konuştuğunu aktarıyor.