Fatih haber,Haber fatih,Fatih Yaşam,Fatih aktuel ,Haber
Independent gazetesinde, Sean O'Grady tarafından kaleme alınan “Bırakın İran'ın nükleer silahları olsun: Bu, dünyayı hepimiz için daha güvenli hale getirir” başlıklı makalesinde İran ile ABD arasında yaşanan gerginlik işleniyor. Makalenin tam metni şöyle:
İnsansız hava aracı düşürüldü. Herhangi bir can kaybı yaşanmadı. Savaş olmayacak.
İran'ın Devrim Muhafızları, Amerikalı bir insansız hava aracını düşürdü. Bu büyük bir marifet. Amerikalılar için utanç verici bir durum ama onlar daha kötülerini de yaşadı. Bu durum en azından gözlerinin belalı düşmanlarının üstünde olduğunu gösteriyor. İki ülke arasındaki ilişkilerin durumu ortadayken ve bölgedeki insansız hava aracı faaliyetleri çok fazlayken, bunun olacağı belliydi.
Yolundan sapmış uçakları düşürmek, tıpkı 1960'larda ABD-SSCB Soğuk Savaşı'nda olduğu gibi, bu tür soğuk savaşlarda yaşanan bir şey. Amerika ve İran epeydir, Ruslarla mücadele ettikleri kadar uzun süren ve hatta daha çok nefretle süslenmiş bir soğuk savaşın içinde bulunuyor.
40 yıldır birbirlerini gözetliyor ve dinliyorlar; ekonomik savaş veriyor ve yaptırımlar uyguluyorlar; Irak, Suriye ve Yemen'de vekalet savaşı yürütüyorlar; propaganda ve karşı propaganda yapıyorlar; birbirlerine hakaret ediyorlar ve devlet destekli terörizme arka çıkıyorlar. Ve daha bir çok şey…
Körfez'de (muhtemelen) İran'ın petrol tankerlerini mayınlaması -ABD'nin müttefiki Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nden gelen petrol- iki taraf arasındaki şaibeli ve tartışmalı diğer bir olay.
Amerika ve İran, 1979'da Şah'ın devrilmesinden ve Amerikalı rehinelerin Tahran büyükelçiliğinde tutulmasından bu yana savaş halinde.
Yalnızca Obama yönetimi sırasında 2015'te imzalanan kısa ömürlü uluslararası nükleer anlaşma, tarafların süregelen düşmanlıklarındaki büyük ateşkesi simgeledi. Tabii ki bu anlaşma da Donald Trump tarafından feshedildi. Şer eksenine karşı Büyük Şeytan. Bu yeni bir hikaye değil.
Yeni olan şu ki İranlılar, Tahran'la girilen soğuk savaşı kazanıyor ve bu Başkan Trump'la seleflerinin ayıbı.
İran yardım ve esin kaynağı olarak, şer ekseni dostu/düzenbaz devletler kulübü üyesi ve İran'ın gizli nükleer işbirlikçisi olan Kim Jong-Un'a bakıyor. ABD ve Birleşmiş Milletler'in sert ekonomik yaptırımlarına rağmen, kendi vatandaşlarının refahını hiçe saymasıyla tanınan Kim, ABD'nin askeri saldırganlığına bağışıklık kazanarak, nükleer silah geliştirdi.
Kim, Japonya ve Güney Kore'yi füzeleriyle kolayca vurabilir ve eğer Pyongyang'ın yalnızlığı seven kralı şanslıysa Guam ve Hawaii'deki Amerikan çıkarlarını, hatta belki de ülkenin batı kıyısını isabet ettirecek şekilde hedef alabilir.
Her neyse. Amerikalılar Kim'in kendilerini ve müttefiklerini çok sert biçimde vurabileceğini biliyor. Çünkü “nükleer caydırıcısı” var. Hikayenin sonu. Donald Trump ve tüm Amerika onunla konuşmak istiyor. Bugün Kuzey Kore'ye yönelik ilk saldırı olası ya da işlevli değil. Amerika ile Kuzey Kore arasında “sıcak” savaş da imkansız.
Bunun yerine ABD, Kim'i nükleer gücün verdiği prestijle kutsayarak, onunla zirve yapmak ve ona eşit davranmak istiyor. Kim'in rejiminden şüphe edilemez. Hanedanlığı sağlama alındı.
Nükleer silah edinmeye ve bu gücü Pasifik'e kadar yaymaya yönelik ihtiyatsız programı işe yaradı. Birbiri ardına gelen Amerikan başkanları onu diplomatik veya askeri yollarla dizginlemede başarısız oldu ve şimdi Kim'in yatıştırılması gerekiyor. Kuzey Kore'ye dair rejim değişikliği söylemleri bitti ama Amerikalılar İran'ı tartışırken hala bundan söz ediyor.
Peki, dünyayı Tahran'dan izleyen bir politikacı olsaydınız, bu tür gelişmelerden ne ders çıkarırdınız?
Donald Trump'ın yapması gereken şey İran nükleer anlaşmasını (resmi olarak Almanya, Fransa ve İngiltere tarafından da güvence altına alınan Kapsamlı Ortak Eylem Planı) fazla kurcalamamaktı.
Çünkü anlaşma en azından İranlıları frenleme ve sınırlama imkanı sunmuştu. Belki samimi değillerdi, belki İran aldatıyordu. Bu kesinlikle mümkün. Fakat şu anda kesin olan şu ki İran zaten gelişmiş olan nükleer projesini hızlandırıyor. Bir kara istilasının Irak ve Afganistan'da uzun savaşlara yol açtığını göz önünde bulundursak, elinden bu konuda -hatta İran'ın hava saldırıları konusunda- hiçbir şey gelmeyen Amerikalıların yapacakları, Beyaz Saray'da Amerika'nın İzcileri'ne çay partisi vermeye benzer.
Eğer İran nükleer silah elde ederse bu, ironik olarak, Amerika ve İran'ın “sıcak” savaşa girmesini engelleyebilir. Tabii ki istikrarsızlar ve kolayca uyarılabiliyorlar (Beyaz Saray'daki kişileri de kastediyorum) ama caydırıcılığın geleneksel ve uzun ömürlü doktriniyle “karşılıklı yok edilme” korkusu, ABD'yle en azından geniş çaplı askeri/deniz çatışmasını önleyebilir.
*İçerik orijinal haline bağlı kalınarak verilmiştir. Bu analizde yer alan görüşler yazarına aittir ve Time Türk'ün editöryal politikasını yansıtmayabilir.
https://www.independent.co.uk/voices