Fatih haber,Haber fatih,Fatih Yaşam,Fatih aktuel ,Haber

Fatih Aktüel

Video Galeri
Foto Galeri
Web Mobil
Bu haber 2866 kez okundu. | Dunya Haberleri
Haberin Tarihi :   04 Temmuz 2016 - 12:26

Şimon Peres 7 yıl sonra One minute ile ilgili ilk kez konuştu

Büyüt
Küçült
Şimon Peres 7 yıl sonra One minute ile ilgili ilk kez

Peres, Ankara ile Tel Aviv arasında varılan mutabakatla ilgili olarak Ben teslim olan kimse görmüyorum. Benim gördüğüm, kazanan iki taraf. Kazanan İsrail ve Türkiye halklarıdır. Bunun adı teslimiyet değil kazanımdır. Yapılması gereken zaten buydu. Barış için tavizler de verirsiniz gerektiğinde. Bunda yanlış bir şey yok. Tavizler verilerek ulaşılan bir barış, uzlaşmaz bir dünyaya yeğdir diye konuştu.

Hürriyetten Cansu Çamlıbele konuşan Şimon Peres, Süreçte pek çok yanlış anlamalar da var. Mesela Türkiyede bizim Gazze halkının zarar görmesini istediğimizi sanan insanlar var. Kesinlikle hayır. Biz de onların mutlu olmasını istiyoruz. Onların refahına, huzuruna kastımız yok. Bu nedenle de Gazzeden çıktık onları kendileriyle özgür bıraktık dedi.

Cansu Çamlıbelin Şimon Peresle yaptığı söyleşi şöyle:

GEÇMİŞ ÖLÜDÜR DEĞİŞTİREMEZSİNİZ
- Mart 2013teki mülakatı ABD Başkanı Obamanın İsrail ziyaretinin hemen ardından Kudüsteki Başkanlık Sarayında yapmıştık. İsrail Başbakanı Netanyahu, Mavi Marmarada öldürülen Türk vatandaşları için daha yeni özür dilemişti. Aradan üç yıl geçti, bu kez ilişkilerin normalleşmesi için anlaşma imzalandığı için buradayım. Artık görevde değilsiniz ama siyasetin içindesiniz. Nasıl buldunuz varılan anlaşmayı?

- Geç oldu ama yapılacak doğru şey buydu. Devamlı geçmişe takılı yaşayamazsınız. Bunun sebebi de çok basit; geçmiş ölüdür ve değiştiremezsiniz. O nedenle de unutun! Enerjinizi ve zamanınızı çocuklarınız için geleceği planlamaya harcayın. Uzun tarihleri ve derin kültürleri olan iki ülkenin (Türkiye ve İsrail) barış içinde yaşamamaları için hiçbir sebep yok. İnsanlar o detaya, bu detaya takılıyor. Peki alternatifi nedir? Sonuçta iki tarafın da kolay olmayan birtakım adımlar atması gerekiyordu, karmaşık durumlardı. Ama sonuçta bu adımları atmayı başardılar. Adımlara değil de sonuca bakın. Daha önce neredeydik, şimdi neredeyiz? Mesele bu. Ben tarihsel sürece baktığım zaman Türkiye ile İsrailin doğru zamanda, doğru anlaşmayı yaptığına inanıyorum. İsrailliler ve Türkler için verimli sonuçlar doğuracağını düşünüyorum. Önemli olan da bu.

- İki ülkede de muhalifler hükümetleri anlaşmaya onay verdikleri için farklı gerekçelerle eleştirdi. Gördüğüm kadarıyla İsrailde anlaşmayı onur kırıcı bir teslim olma hikyesi olarak yaftalayan ciddi bir kesim var. Herhangi bir taraf için teslimiyet söz konusu mu sizce?

- Ben teslim olan kimse görmüyorum. Benim gördüğüm, kazanan iki taraf. Kazanan İsrail ve Türkiye halklarıdır. Bunun adı teslimiyet değil kazanımdır. Yapılması gereken zaten buydu. Barış için tavizler de verirsiniz gerektiğinde. Bunda yanlış bir şey yok. Tavizler verilerek ulaşılan bir barış, uzlaşmaz bir dünyaya yeğdir.

- Anlaşmayı İsrail adına müzakere eden Joseph Ciechanover imzadan sonra şöyle dedi: Bütün taraflar bu süreçten bir bedel ödediğini hissederek çıktı. İsrailin ödediği bedeli siz nasıl tanımlarsınız?

- Bu benim de kendime sorduğum bir soru. Bedel nedir? Sonuç nedir? Alternatif nedir? Velev ki bedel ödemediniz, sonra? Asıl mesele doğru istasyona mı, yoksa yanlış istasyona mı vardığınızda. Bakın her yanımız terörist dolu. Geçen hafta Türkiyede yapılan saldırı şoke edici. Şöyle bir ortamda barış yapmaktan başka alternatifimiz var mı? Burada barışın karşısındaki seçenek teröre prim vermektir. Bir karar vermeniz gerekiyor. Sonuçta iki tarafın da insani değerlere sahip çıkan tarihi bir karar verdiklerini düşünüyorum. Herkesin de kendine sorması gereken soru; barışın bedeli değil, barışın taşıdığı değerdir.

- Üç yıl önceki mülakatımızda da benzer mesajlar verdiğinizi anımsıyorum. Siz kişisel olarak zaten hep uzlaşılması gerektiğini düşünenler tarafındaydınız. Ama işler öyle ilerlemedi.


- İki yıl kaybettiğimiz için üzgünüm.

SÜREÇTE PEK ÇOK YANLIŞ ANLAMALAR VAR
- Benim de sormak istediğim tam bu. Sonuçta kabul edilen metne bakınca neden bu kadar uzun zaman aldığını sorgulamadan edemiyor insan. Sizce iki tarafta da liderler bir anlamda iç politikaya ve seçim süreçlerine kurban mı ettiler daha hızlı varılacak bir anlaşmayı?

- Süreçte pek çok yanlış anlamalar da var. Mesela Türkiyede bizim Gazze halkının zarar görmesini istediğimizi sanan insanlar var. Kesinlikle hayır. Biz de onların mutlu olmasını istiyoruz. Onların refahına, huzuruna kastımız yok. Bu nedenle de Gazzeden çıktık onları kendileriyle özgür bıraktık. Barış mutlu sonla başlamaz, barış mutsuz bir başlangıçtır. Barış düşmanlar arasında başlar, dostlar arasında değil. Tünellerin inşasına son vermek, bize füze atmayı bırakmak, çocuklarımızı öldürmekten vazgeçmek onların ellerinde. Biz oradan çıkma kararı aldığımızda onlar için 4 milyar dolara alternatif evler inşa ettik. Tek söylediğimiz şuydu; biz sizi özgür bırakıyoruz, kendimiz de güvende kalmak istiyoruz.

- Tünellerden bahsettiğinize göre Gazzeye yönelik deniz ablukasını da konuşalım. Ablukanın kaldırılması hep Türkiyenin önkoşullarından biri oldu. Buna karşın İsrailin önkoşulu ise Türkiyedeki Hamas ofislerinin kapatılmasıydı. Gelinen noktada iki koşulun da tam olarak yerine gelmediğini görüyoruz. Ambargo hafifledi ama Türk gemileri Gazzeye yardımı yine Aşdod Limanına taşıyacak. Öte yandan Hamas ofisleri açık kalacak ancak Türkiye İsraile yönelik saldırılar için kullanılmaması için devrede olacak. İşi uzatan koşullar sonuçta karşılanmadıysa gerçekten de neden 2 yıl bekledik?

- Dediğiniz gibi gemiler Aşdod Limanına gelecek. Madem bu bugün kabul görecekti, neden uzun süre diğer seçenekte ısrar edildi o halde? Bizim Türkiyenin Hamasa yardım etmesiyle bir sorunumuz yok. Ama eğer gerçekten Gazzeye yardım etmek istiyorsanız, saldırılarına son vermelerini söylemelisiniz. Zaten İsraili vuruyor olmasalardı, gemiler de, yardım da doğrudan Gazzeye giderdi.

- Anlaşmanın imzasından sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan süreçte Hamas lideri Halid Meşal ve Mahmud Abbas ile devamlı temas ve istişare içinde olduklarını açıkladı. Türkiyenin İsraille yapacağı anlaşmayı Hamasla teati etmiş olması ülkenizi rahatsız edecek bir unsur mudur?

- Biz Hamas da dahil kimsenin Gazze halkına zarar vermesini istemiyoruz. Erdoğan yardım etmek istiyorsa bu iyi. Ama gerçekten yardım etmek istiyorsa Haması bizi vurmaktan vazgeçirmeli. Hamas hl silahlanmaya devam ediyor. Gerçekten barış istiyorsanız bu unsurların hepsini birlikte değerlendirmek zorundasınız. Gazze için yardım gönderebilirsiniz ama bunu bizim güvenliğimizi zafiyete uğratmayacak şekilde yapmak durumundasınız. Bu işin minimumu budur. Biz de kimsenin Türkiyeye zarar vermesini istemeyiz. Bakın yine söylüyorum Atatürk Havalimanındaki saldırı kabul edilemez. Korkunç! Biz de IŞİD ile mücadele eden bir ülkeyiz. Ama aynı zamanda da Hamasla mücadele ediyoruz, Hizbullah ile ediyoruz. Bütün bu insanlar onları neden vurduğumuzu unutuyor. Biz saldırıya uğradığımız için vuruyoruz. Yani hem Türkiye hem de biz terörden çok çekiyoruz. Türkiye elbette kendi ülkesinde terörle mücadele edecek, biz de burada. Ancak Türkiyenin dışarıdaki teröre karşı da aynı hassasiyet içinde olması lazım çünkü terör sadece sizin ya da bizim için değil bütün insanlık için tehlikelidir. İnsanların kafalarının kesilmesini onaylayan hiçbir din yoktur. ,

ERDOĞANIN İHH SÖZLERİ: TAKDİRLE KARŞILADIM
- Cumhurbaşkanı Erdoğanın anlaşmanın imzalanmasından sonra Mavi Marmaranın seferini organize eden İHHya yönelik eleştirel bir çıkışı oldu. Bana mı sordunuz, izin mi aldınız? şeklinde ifadeler kullandı. Bu ton değişikliği sizi şaşırttı mı?

- Daha önce olmuş olsaydı sevinirdim. Ama hep dediğim gibi geçmiş geçmişte kaldı. Bugün artık hiç anlam taşımayacak türden polemiklere girmeyeceğim. Sayın Cumhurbaşkanının açıkça bunu dile getirmiş olmasını takdirle karşılıyorum. Daha önce söylenmiş olsaydı düşünceli bir davranış olurdu. Ama sonuçta prensipteki yaklaşım zaten buysa memnuniyetle karşılıyorum.

 

İlgili Haber Erdoğanı kızdıran sözler için İHH özür diledi



- Geçen görüşmemizde halen cumhurbaşkanı makamındaydınız ve Davostaki meşhur one minute vakası ile ilgili sorularımı geçiştirmiş ve Geçmişte kaldı demekle yetinmiştiniz. Artık resmi görevde değilsiniz ve yakın tarihin önemli bir anından bahsediyoruz.

- E öyleyse de ne olmuş!

ONE MİNUTE YANITI: BİTTİ, GİTTİ
- O anı bir kitap için kaleme almış olsaydınız mesela... O günü nasıl hatırladığınızı merak ediyorum. Erdoğana karşı bir kırgınlığınız var mı?

Haberin devamı için ikinci sayfaya geçiniz

Paging.create(2, 1);





E-Posta ile Yolla
Sayfayı Yazdır
Sosyal Paylaşım
Google
Blogger
Tumbir
Etiketler :
İsim Soyisim :
E-Mail :
UYARI : Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar hakkında muhatapları tarafından dava açılabilmektedir.
Uyarı
Güvenlik kodu :
Bu habere ilk yorumu siz yapın.
DİĞER HABERLER
Foother
SOSYAL MEDYA
Facebook Twitter RSS Sitemap
"Fatih Aktüel | https://www.fatihaktuel.com/"   Tum Hakları Saklıdır. © 2023 - 2024