Fatih haber,Haber fatih,Fatih Yaşam,Fatih aktuel ,Haber
Firmalar, kullandıkları kredi karşılığında bankalara ağırlığı gayrimenkul olmak üzere farklı karşılıklarda teminat sunuyor. Belli bir değerleme yapılarak alınan teminatlar kriz dönemlerinde yeniden değerlemeye tabi tutulduğunda ise değerler yarı yarıya htta bazen yarıdan da daha fazla aşağıya çekilebiliyor. İşte iş dünyasının isyanı da bu noktada başlıyor. Nitekim son dönemlerde iş dünyasının temsilcileri bu konudan bir hayli dertli. Çünkü birçoğunun teminatları bankalar tarafından değersizleştirilmiş durumda. Konuyu ilk gündeme getiren MÜSİAD Genel Başkanı Abdurrahman Kaan oldu. Kaan, bankaların teminat olarak kabul ettiği gayrimenkul gibi teminatların kur artışı sonrasında değersizleştirilmesinin iş dünyasını zora soktuğunu söyledi. Bu söylem iş dünyasından da destek aldı.
ASO DA ŞİKAYETÇİ
Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Nurettin Özdebir de bankacılık sisteminin ipoteğe değil, projeye kredi vermesi gerektiğini ifade etti. Gazetecilerle sohbet toplantısında bir araya gelen Özdebir, "İşler iyi giderken söz konusu teminatlar geçerli oluyor. Genel piyasalardaki kriz durumunda ise teminatlar değerini kaybediyor. Satamadığınız, paraya çeviremediğiniz için bankaya emanet edilmiş mevduatlarını isteyenlere bunu nasıl ödeyeceksiniz? Bu nedenle, bankacılık sistemi ipoteğe değil, projeye kredi vermeli” dedi. Firmaların banka borçlarının yapılandırılması ile ilgili süreci de değerlendiren Özdebir, borç yapılandırma talepleri karşısında bankaların yapıcı davranacaklarına inandığını söyledi.
FİRMALAR BÜYÜMELİ
Türkiye'deki en büyük sıkıntılardan birinin firmaların büyütülememesi olduğunu anlatan Özdebir, “Firmalarımızı güçlendirmemiz, büyümelerini teşvik etmemiz lazım. Bu hem marka çıkartmak hem de ülke verimliliği açısından son derece önemli. Şirketlerin büyümelerini engelleyen unsurların ayıklanması için kamu tarafında çalışmalar yürütülüyor. Hazine ve Maliye ile Sanayi ve Teknoloji bakanlıkları konuyla ilgileniyor. Firmaların çalışan sayısı 50'yi aştığında işçilik maliyetleri yüzde 16 artıyor. Bunun gibi sınırlayıcı şeyleri kaldırabilmemiz lazım. Firmaların büyümesi teşvik edilmeli” şeklinde konuştu. Varlıklı kesime yönelik vergi düzenlemelerine de değinen Özdebir, verginin tabana yayılması ve adil olması için yüksek gelirlilerden yüksek vergilerin alınmasının normal olduğunu söyledi. Özdebir, vergi vermenin vatandaşlık görevi olduğunu dile getirerek, bunun yanı sıra vergilerin nasıl kullanıldığını denetlemenin de önemine işaret etti. Özdebir, işsizliğin azalması için de büyümenin şart olduğunu kaydetti.
ŞİRKETLERİ YAŞATMALIYIZ
Söz konusu borçların ödenebilmesi için şirketlerin yaşamaları gerektiğini dile getiren Özdebir, “Verimliliği, karlılığı olan ancak kur şokundan dolayı iş yapamaz hale gelmiş firmalar bu ülkenin değerleridir. O firmaların ödeme güçlerine göre borçlarının yapılandırılması gerekiyor. 2019 zor bir yıl oldu. Daha önceki rahatlıklarımızın, hak etmediğimiz büyüme ve lüksün bedelini ödedik. Kurlardaki düzeltme ile ithalat azaldı. Böylece bazı işler yeniden yapılabilir hale geldi. Türkiye'nin ithal ettiği ara mallarının yerli imkanlarla üretilebilmesi için geçmişte bazı yatırımlara yönelik çeşitli teşvikler sağlandı. Bu yatırımlar devreye girerse cari açığımızı azaltıcı ciddi bir etkisi olacağını tahmin ediyorum” değerlendirmesinde bulundu.