Fatih haber,Haber fatih,Fatih Yaşam,Fatih aktuel ,Haber
Dostlar meclisinde çok önemli isimleri bir araya topluyorsunuz. Dostlar meclisi bir platform, dernek gibi değil ama sizi kırmayıp gelen çok değerli insanlar var.
Bu nedenle sizi tanıtmak, Mardindeki okul yıllarınızdan bu günlere kadar gelen yaşam mücadelesi yolculuğunuzu dinlemek esnaf bülteni okurlarına aktarmak istiyoruz.
Buyurun söz sizde…
Şu anda 66 yaşındayım, bu yaşa gelinceye kadar halktan hiçbir zaman kopmadım. Her zaman halkın içinde oldum.
Mardinde doğdum, Mardin Dünyanın en mükemmel kültür hazinelerine sahiptir. Orası Süryaninin, Müslümanın, Yahudinin, Kürdün, Arapın, Türkün bir arada barış içinde yaşadığı tüm dünyaya örnek bir ilidir güzel vatanımın.
Mardinde kardeşlik var, insanlık var, dostluk var…
Mardinin %99u anadili olarak Arapça konuşur… Ancak Doğu illerinde Türkçeyi İstanbul Şivesi ile konuşan tek ildir diyebiliriz. Türkçe okulda öğretildiği şekliyle konuşulur mesela bizde “gelirem, gidirem” denmez “ geliyorum, gidiyorum” şeklinde konuşulur.
Babam rahmetliye bu gün sağ olsaydı mesleği ve unvanı bugün yaşasaydı Seramiğin Ordunaryus Profesörü denirdi, Amcalarımın hepsinin elinde bu sanat vardı. Buzdolabının olmadığı dönemlerde testi, küp, tabak, çanak, her türlü sağlıklı su ve yiyecek muhafazası toprak seramik ürünlerinde saklanırdı.
Okul hayatım başarılı geçti, iftiharla geçiyordum. İlkokulda babama yardım ettiğim için çamurdan temizlenip okula gitmemde sınıf başkanı olduğum halde gecikiyordum.
Mardinde 1960-61 öğretim yılında açılan İmam Hatip Okulunun ilk öğrencilerinden birisi bendim.
İmam Hatip okulunu da 4 sene iftiharla geçerek bitirdim. Amcamın oğlunun normal liseye İngilizce hocası olarak atanması ve onun zorlaması ile Lise Fen Bölümünde mezun oldum.
Ortaokulda tüm bayramlarda bando takımında majörün arkasında borazancı olarak en önde yerimi aldım, lisede her kutlamada şiir okurdum, tiyatro kolunda birçok oyunda rol aldım.
Liseden mezun olduğum sene Öğretmen Okulu imtihanlarına girdim. Mardin Kız Öğretmen Okulu sınavlarına girdim tüm sınavları başarı ile vererek aynı sene öğretmen okulu diplomamı da aldım.
Tayin istedim İstanbula tayinim çıktı. Üniversite imtihanına girmek için İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirlere gitmek gerekiyordu. Üniversite sınavı için hem denizi, hem Boğazı görürüz diye İstanbula geldim.
Burada altı çizilecek bir husus var!
Bizim o dönemde yöneticiler, ülkeyi idare edenler eğer Mardine Üniversite getirmiş olsalardı, Benim ve benim gibi niceleri Üniversite sınavına Mardinde girecekti, orada okuyacaktık, işimizi orada kuracaktık, tecrübe ve birikimlerimizi Mardinde değerlendirip, Mardin için harcayacaktık. Türkiyenin büyük sorunu olan büyük şehirlere göç büyük ölçüde önlenmiş olacaktı. Allah razı olsun şimdiki ülke yöneticilerine baktığımızda son 10 yıl içinde bütün şehirlerde Üniversite açıldı. Özellikle maddi durumu düşük olanlarında çocuğunu kendi yaşadığı şehirde okutma imkânı oluştu. Bu çok büyük bir aşama ve başarıdır. Bu aynı zamanda azda olsa tersine göçüde başlatmıştır.
Üniversite sınavına İstanbula geldim. Üniversite imtihanını yüksek puanla kazandım. O zaman puanını ve neresini kazandığını çabuk öğrenemezsen kısıtlı kontenjan doluyor çok yüksek puan almana rağmen açıkta kalabiliyorsun.
Geçimim için çalışmak zorunda olduğumdan dolayı üniversite kaydımda acele etmeyince kazandığım Tıp, Mimarlık gibi bölümlere kaydımı yaptıramadım. Şişlide bir okula çıkan tayinimin ardından Yıldız Devlet Mimarlık Mühendislik gece bölümüne kayıt yaptırdım.
Gündüz öğretmenlik gece okul zor oluyordu. Gece 11de okuldan çıkıyordum eve gelecek araba bulamıyordum. Tekrar Üniversite imtihanlarına girdim. 490 puanla İstanbul hukuk Fakültesini kazandım ve üniversite diplomamı oradan aldım.
1973 yılında evlendim. Hanımımda Mardinde tahsilini tamamlayıp öğretmen olmuştu. Hanımımla aynı Öğretmen Okulu mezunuyuz. Şişliden, Yenibosnada bir okula geçtik.
Öğretmenlikten arta kalan zamanlarımda Turistleri gezdirirdim. İngilizcem çok iyiydi.
İlk Macar Turistleri Kapalıçarşıya yardım etmek amacıyla götürdüm. Tanıdığım mağazalardan deri giyecekler aldılar. Mağaza sahipleri ya arkadaşım, ya akrabam. Turistlerin alışverişinden sonra bana buda senin hakkın diyerek hatır sayılır miktarda para verdiler. Almak istemedim zorla verdiler bende turistlere o parayla yemek ikram ettim onları boğazda gezdirdim. Kapalıçarşıda sınıf arkadaşımın kuyumcu dükkânına götürdüm oda alışverişten sonra bir şeyler verdi aldığım parayı turistlere geri dağıttım. Ben ozamn hamutçuluğu bilmiyorum benim derdim onları gezdirirken yabancı dil öğrenmek. 10 günde 100 kelime öğrendim, 3 ayda Macarcayı konuşmaya başladım.
Ve o gurup bana başka bir gurup getirdi bu arkadaşları da gezdir diye. Bu vesileyle ticarete de başlamış oldum.
Benim Macaristandaki ünüm Garanti Remziydi
E-5 karayolu o zamanki ismi Londra Asfaltı orada bir Londra Camping vardı orada bir mağaza tuttum. Gelen bütün gurupları bir gün turistik yerleri gezdiriyordum. Topkapı Sarayı, Dolmabahçe Sarayı, Boğaz Turu, Galata Kulesi, Çamlıca Tepesi benden hepsi memnundu. Benim Macaristandaki ünüm Garanti Remziydi. Benden aldığınız bir ürün bozuk çıkarsa sakın ya kendiniz getirin ya da biriyle gönderin yenisiyle değiştireyim diyordum. Bu nedenle bana Garanti Remzi diyorlardı.
Dükkânımın ismi “Muhammed Remzi” idi. Ticaret odasındaki kaydımda o şekildeydi.
Nüfusumda yazılı değil ama göbek adım Muhammeddir.
Macar Dergisinde “5 yıldızlı işadamı, Muhammed Remzi” haberi
Daha önce Türkiyede dolandırılan Macar bir gazeteci müşterim olmuştu. Ona da beni çok anlatmışlar. Seninle biraz sohbet edelim dedi işlerim çok kalabalık neyse biraz sohbet ettik. Baya bir alışverişte yaptı benden Macaristan gitti. 2 ay sonra Macaristandan gelen bir gurup bana bir mecmua getirdi. O gazeteci Bayan çalıştığı mecmuanın orta 2 sayfasında “5 yıldızlı işadamı, Muhammed Remzi” başlığı ile benim haberimi yapmış.
Sakın ola İstanbula gidipte deri, altın gibi malzemeleri Muhammet Remziden almamışsanız kaybetmişsinizdir. Bu firmaya gittikten sonra İstanbulun hepsini gezdiriyor diye haber metnine yazmış.
1980li yıllarda nasip oldu 9 sefer üst üste hacca gittim. Aynı zamanda Allah Rahmet eylesin değerli hocamız Sayın Necmettin Erbakanın hareketi başladığı tarihten itibaren onların saflarında bulundum.
Ben öğretmen iken bizim Yenibosna solculardan kurtarılmış bölgeydi. Sonra Dev-yol, Dev-sol hepsi vardı. İki üç tane tüccar arkadaş orda öldürülmüştü. Benim resmi olarak üye olmam söz konusu değildi ama herkes biliyordu ben selametçiydim. Teşkilatın hepside beni seviyordu ve saygı gösteriyordu.
O zamanlar Fehim Adak benim dostumdu. Mardinde siyasi programlar olduğunda Fehim ağabeyin yanında çalışıyordum ona yardımcı oluyordum. Orda istemeyerek kahve konuşmalarını bana yüklemişlerdi. Hiçbir yetkim hiçbir sıfatım olmamasına rağmen çünkü propagandayı iyi yapıyordum. Tabi zaman geçti burada Bahçelievler ilçesi kuruldu. Orada yönetiminde bulundum. Seçim oldu meclis üyesi seçildim. Zaman geçti tabi bir gün bana telefon geldi. Remzi Bey Erbakan Hoca sizi davet etti denildi. Görüşmeye gittiğimde hocamızın yanında Fehim Adak, Numan kurtulmuş gibi isimler vardı. Bizim gelişmemiz için iş adamları gibi şahsiyetlere ihtiyacımız var. Farklı farklı isimlere ihtiyacımız var denildi. İş adamları derneği kurma kararı alındı.
Anadolu Aslanları İş Adamları Derneği (ASKON) kurucularından olmak bize de nasip oldu. Turizm işlerinde olduğum için Avrupa ayağında bulundum. Bahçelievlerde İlim Yayma Cemiyitini kurdum. Bizim Mardin Vakfı vardır (MAREM). Oranın kurucularındanım. MAREM kozmopolit yani Mardinİn her kesimini kapsayan bir yapı. 1995 yılında Sosyal Yardımlaşma Dayanışma derneğimizi kurduk.
Dostlar meclisini başlattık ve şu anda da devam ediyor. Bu mecliste gerçekten çıkar menfaat söz konusu değil mesela bir protokol uygulaması bile yok. Herkes kendi istediği yerde oturuyor. Siyasetin üstünde bir durumumuz var.
Mardin Sosyal Yardımlaşma Dayanışma Vakfını kurduk uzun süre başkanlığını yaptım. Sonra Veysi Bey vardı rahmetli oldu. Sonrasında Rektör Prof. Doktor Ahmet Bey bu vakfın başkanlığını yaptı. Sonunda döndü dolaştı yine bize geldi dediler sen başında dur yeter ve vakıf başkanı oldum tekrar.
Vakıf ile ilgili başta Cumhurbaşkanı olmak üzere ve Başbakan ve yardımcıları teşekkür ediyorum. Gidip tahsis yaptırdık Rıfadiyede güzel bir yerde 100 m2 bir alan vakfa tahsis ettirdim. Projesini her şeyini bitirdik. Projesini oğlum Yüksek Mimar Emrullah Yedikardeş çizdi. Büyük kızım doktor aile hekimi, İki numara Yüksek Makina mühendisidir.
Dostlar meclisini nasıl bu hale getirdiniz?
Herşey tevafuktur, Allahın takdiridir. Birisini planlayarak ben bunu yaptım derse yalan söylemiş olur. Şirket merkezim Bakırköy merkezindeydi. O zaman şirket merkezinde 15 dostumu toplayıp bir yemek organizasyonu düşündük. Bu kişiler arasında Dursun Ali Şahin bey, Nuh Albayrak, Sami Özey, Maşallah Taylan, Niyazi Eruslu gibi 15 arkadaşa yemek servisi yaptık. Herkesin hoşuna gitti. Dursun Ali Bey kalktı orda sen iş adamısın senden rica edeceğim bu görevi devam ettir dedi. Daha sonra çerçeveyi biraz genişlettik 60 kişi yaptık.
Organize ederken arkadaşların hepsini tek tek arıyorum. Prensibim budur. Bunu kim gördüyse hepsi takdir etti. Arka planda hiçbir çıkarımızın olmadığını, istişare ekibimiz var onlarla da devamlı görüşüyorum yani fikir alıyoruz. Ve bugünde böyle devam ediyor. Dostlar meclisinde herkes kendini buluyor. Akademisyeni de, bürokratı da, doktoru da, iş adamı da herkes orada kendini buluyor. İnanç esaslı olması da güzel bir şey. Dua ile başlıyoruz yemeğimizi yiyoruz kuran ile kapatıyoruz, namazımızı kılıyoruz. Bu format böyle hazırlandı ve böyle devam ediyor.
Remzi Bey dost canlısı olduğunuzu göstererek bizlere zaman ayırdınız hayat hikâyeniz ve Dostlar Meclisi ibretlik ve ders çıkarılacak olaylarla dolu. Sizi tüm bu faaliyetlerden dolayı öncelikle tebrik ediyor daha uzun yıllar başarıyla devamını temenni ediyorum.
Sizlerde buraya kadar geldiniz yoruldunuz teşrif ettiniz evvela Esnaf Bülteni Gazetesini inşallah ulusal gazete olma yollarında başarılar diliyorum. Bu vesile ile size yakışır bir televizyonunuzda olur. Vatandaşlara da daha samimi daha güzel bir şekilde hitap etme şansını yakalarsınız.