Fatih haber,Haber fatih,Fatih Yaşam,Fatih aktuel ,Haber
Johns Hopkins Üniversitesinin uluslararası ilişkiler okulu SAISte ara verdiği doktora çalışmalarını tamamlamak üzere İtalyanın Bologna kentinde bulunan Bilal Erdoğan, AA muhabirine gündeme dair değerlendirmelerde bulundu.
Bilal Erdoğan, 1 Kasım seçiminden önce kendisiyle ilgili İtalyaya kaçtı iftirasının yayıldığını, İtalyada bulunma sebebinin sadece doktora çalışmalarını tamamlamak olduğunu, fırsat buldukça da Türkiyeye gidip geldiğini vurguladı.
ÜLKEMDEN AYRILMAYI BİR AN OLSUN DÜŞÜNMEDİM
17-25 Aralık sürecinde hakkında tamamen mesnetsiz ve çok çirkin iddiaların ortaya atıldığını, medyada ve siyasetçilerin konuşmalarında çok insafsızca yargısız infaz edilmek istendiğini belirten Bilal Erdoğan, En zor zamanlarda dahi ülkemden ayrılmayı bir an olsun düşünmedim. Suçluysanız kaçarsınız. Bir suç işlediğinizi düşünüyorsanız kaçarsınız. Adaletin tecellisinden korkuyorsanız kaçarsınız. Ben hakkımdaki iddiaların, ithamların, iftiraların tamamına hem yargı önünde hem kamuoyu önünde cevap verdim. Beni yargısız infaz etmek isteyenlerin neredeyse tamamı şu anda yurt dışındalar, kaçaklar. Adaletten kaçtılar. Ben Türkiyede doğdum, Allah izin verirse de son nefesime kadar ülkemde olacak, ülkem için hizmet edeceğim dedi.
DOKTORAMI TAMAMLAYIP ÜLKEME DÖNECEĞİM
Ağustos ayı sonunda İtalyaya yarım kalan doktora çalışmalarımı tamamlamak üzere geldiğini hatırlatan Erdoğan, Çalışmalarıma daha iyi odaklanabildiğim için burada olmayı tercih ediyorum. Doktoramı tamamladıktan sonra da ülkeme döneceğim diye konuştu.
Cumhuriyet Gazetesinin, CHP Milletvekili Barış Yarkadaşı kaynak göstererek 5 değil 15 restoranı var iddiasını gündeme taşıyan haberine de tepki gösteren Bilal Erdoğan, şunları söyledi:
Bunu neden yaptıklarını, nasıl bu kadar yalan söylediklerini gerçekten anlayamıyorum. Acaba aynaya nasıl bakıyorlar. Söylediklerinin yalan olduğunu bildikleri halde acaba çocuklarının, eşlerinin, anne babalarının yüzlerine nasıl bakıyorlar. Neymiş buraya kahve çekirdeği ticaretine gelmişim, yok Brezilyalı şirketle görüşüyormuşum. Ben, İtalyada hiçbir ticari temasta bulunmadım.
YALAN FIRTINASIYLA MÜCADELE EDECEĞİZ
Siyasetin ahlak ve dürüstlükle yapılması gerektiğini vurgulayan Bilal Erdoğan, Böyle bir şey olamaz. Oturduğu yerden uyduruyor, yalan yazıyor, ortalığı karıştırıyor. Maksat nedir? ifadelerini kullandı.
Belli çevrelerin, kendisi hakkında sürekli olarak mesnetsiz iddiaları ortaya attıklarını ve bunun bazı medya kuruluşları tarafından da gerçek bilgi gibi kamuoyuna yansıtıldığına dikkati çeken Bilal Erdoğan, Siyasetin de gazeteciliğin de temelinde en başta ahlak olmalı. İstediğini elde etmek için her yolu, her yöntemi meşru gören bir anlayış, ahlaki ve insani değerleri ayaklar altına alan bir anlayıştır. Masum insanlara iftira atarak belki bir miktar oy alabilirsiniz, belki bir miktar gazete satabilirsiniz ama günün sonunda aynaya bakacak, çocuklarınızın gözüne bakacak yüzünüz olmaz. Ahlak dışı yöntemlerle hareket edenler, kazanmış gibi görünseler de kaybetmişlerdir. Ne yaparlarsa yapsınlar, biz onların seviyesine düşmeyeceğiz. Edepten taviz vermeden bu yalan fırtınasıyla mücadele edeceğiz şeklinde konuştu.
YALAN VE İFTİRA İÇİN KULLANILAN BİR TWİTTER HESABININ İDDİALARI
Erdoğan, hakkındaki asılsız suçlamaların, kimliği belirsiz, yalan ve iftira için açılmış bazı Twitter hesaplarında dillendirildikten sonra, muhalefet partilerinin milletvekilleri tarafından gerçek bilgiymiş gibi kullanıldığını, ardından da gazete sütunlarına taşındığını söyledi.
Habercilikten beklediğimiz kalite bu kadar düşük olmamalı. Twitter hesabına dayandırılarak insanların hayatı bu şekilde kolayca zedelenememeli diye konuşan Bilal Erdoğan, isim vermeden CHP Parti Sözcüsü Haluk Koçu eleştirdi.
İstanbulda bir lokantada esnafın ricasını kırmayıp hatıra fotoğrafı çektirdiğini ancak daha sonra bu kişilerin sosyal medyada DAEŞ üyesiymiş gibi yansıtıldığını hatırlatan Bilal Erdoğan, CHP Sözcüsü Haluk Koçun da bu asılsız iddiayı gündeme taşıdığını ve bu kişilerin esnaf olduklarının ortaya çıkmasına rağmen özür dilemediğini vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
İstanbulda, meşhur bir lokantanın sahiplerinin ricasını kırmayıp hatıra fotoğrafı çektirdim. Bu fotoğrafları önce kimliği belirsiz bir twitter hesabı, Bilal Erdoğan DAEŞ militanlarıyla birlikte diye takipçilerine aktardı. Ardından da Ana muhalefet Partisinin bir genel başkan yardımcısı, doğruluğunu araştırmadan, işin aslını öğrenme zahmetine girmeden, bu fotoğrafı basınla paylaştı. Birkaç saat sonra da hem bu twitter hesabı hem de ana muhalefet partisinin genel başkan yardımcısı tüm Türkiyeye rezil oldular. Ne beklersiniz, mahcup olmalarını, utanmalarını, hatalarını anlayıp özür dilemelerini beklersiniz. Birazcık haysiyet olsa, sokağa dahi çıkmamalarını beklersiniz. Ama bir özür bile dilemediler. Böyle bir hata yaptım, filanca tarafından aldatıldım diyemez mi? Bu seçim tutkusu, hırsı, bu partinin geldiği haller beni böyle bir sıkıntılı duruma soktu ki bunu yapmak zorunda kaldım demeli. Maalesef o da yok. Biz asla bugüne kadar, bunlara aynı şekilde karşılık vermedik. Bundan sonra da vermeyeceğiz. Edebimize güvenip edepsizlik yapıyorlar ama millet onlara gereken cevabı veriyor.
Kendisi hakkında Türkiyede üretilen iftiraların uluslararası siyasete ve uluslararası medyaya da taşındığına dikkati çeken Bilal Erdoğan, Türkiyenin sınırlarını ihlal eden Rus uçağı düşürüldükten sonra bir anda kendimi uluslararası siyasetin ve medyanın hedefi olarak buldum. Türkiyede hakkımda üretilen tüm yalanların ısıtılıp Rusya yönetimi tarafından, Rus medyası tarafından, dünyanın birçok ülkesinde gazete ve televizyonlar tarafından kullanıldığını gördüm. Yalanların, iftiraların ne kadar hızlı yayıldığına şahit oldum. Şunu artık çok net olarak görüyorum; Türkiyedeki bazı kirli odaklar, kendi itibarlarını kirletmek uğruna yalan söylüyorlar, bu yalanları adeta Türkiye ile çıkarı çatışan ülkelere, uluslararası medyaya servis ediyorlar. Ne yaptıklarını çok iyi bildiklerine eminim. Gerek kimliği belirsiz sosyal medya hesapları, gerek belli medya kuruluşları, gerekse belli siyasetçiler, çok kolay yalan söylerken aslında nereye hizmet ettiklerini, nereye servis verdiklerini çok iyi biliyorlar. Türkiyede itibarımız kirlenecek ama Türkiye düşmanlarına malzeme üretmeliyiz diye hareket ediyorlar. Beni ya da benim ismimi asla yıpratamazlar, ne var ki Türkiyeye çok büyük zarar veriyorlar diye konuştu.
Kimin ne dediğiyle ilgilenmediğini ifade eden Bilal Erdoğan Uluslararası siyasetin ve uluslararası medyanın kirli algı operasyonlarına aldırmıyorum. Benim için önemli olan milletimizin hissiyatıdır. Milletimizin ferasetine güveniyorum. Eğer milletimizin feraseti olmasaydı bu ülke son 13 yılda bu büyük mesafeleri alamazdı dedi.
Türkiye içinde muhalif çevrelerin organizasyonuyla üretilen iftiralar, Türkiye içinde kalmıyor. Türkiye ile çıkarları çatışan ülkeler tarafından da kullanılıyor diyen konuşan Erdoğan, şunları kaydetti :
Böyle asılsız, gerçek dışı bir malzemeyi yaydığınızda Türkiyenin büyümesini istemeyenler, Türkiyeye zarar vermek isteyenler bu iftiralara sarılıyorlar. Bu iftiraları DAEŞ, PKK veya başka terör örgütleri de kullanıyor. Yeri geldiğinde başka ülkeler kullanıyor. Türkiye hava sahasını ihlal eden uçağın düşürülmesinin ardından maalesef Rusya medyasının, Rus propaganda makinesinin de bu iftiralara sarıldığını gördük. Anamuhalefet Partisi mensuplarının, bu malzemeyi bilinçsizce yaydıklarına inanmıyorum. Geçmişte gazete kupürleri nasıl parti kapatmalar için, masum insanları mahkum etmek için kullanılıyorsa, bugün de gerek Cumhurbaşkanımızı, gerek onun kurduğu partiyi, gerekse beni mahkum etmek için bu asılsız malzemeler dolaşıma sokuluyor. Tekrar etmeliyim ki bu algı operasyonlarında hedef, Cumhurbaşkanımızdan, AK Partiden, benden ziyade, Türkiyenin bizzat kendisidir. Türkiyeye operasyon yapmak istiyorlar. Türkiye üzerinde ameliyat yapmak istiyorlar. Türkiye medyasının ve muhalefet partilerinin böyle bir operasyonda vasıta olarak kullanılması çok büyük talihsizliktir.
DAEŞ, ALÇAK BİR TERÖR ÖRGÜTÜDÜR
Terör örgütü DAEŞin, en çok terör saldırısı düzenlediği ülkelerin başında Türkiyenin geldiğini ve DAEŞle en ciddi ve somut mücadeleyi Türkiyenin yaptığını kaydeden Bilal Erdoğan, ancak medya kuruluşlarının bu gerçeği gündeme taşımadığı için DAEŞ gerçeğinin Batı dünyasında çok bilinmediğini söyledi.
DAEŞin Türkiyeyi sürekli tehdit eden, saldırılar düzenleyen, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına kast eden bir terör örgütü olmasına karşın bunun tam tersi yönde algı oluşturulmaya çalışıldığını anlatan Erdoğan, şunları söyledi:
Bu konuda da maalesef bir uluslararası oyunun oynadığını görüyoruz. DAEŞ, aylar öncesinde, yüksek çözünürlüklü kaliteli videolarından bir tanesinde direkt Cumhurbaşkanımızı, İstanbulu tehdit etti. Nedense bunlar, Batı medyasında yer bulmadı. Ankarada, Suruçta bomba patlatıyor, insanlarımızın canına kıyılıyor ama bakıyorsunuz Türkiyenin DAEŞi desteklediği ya da göz yumduğu şeklinde haberler çıkıyor. DAEŞ, Türkiyenin düşmanı. DAEŞ, bazı terör eylemlerini İslam adına yaptığını iddia ediyor diye siz bir dini, onun mensuplarını töhmet altında bırakamazsınız. DAEŞ bütün Müslümanlara, İslam dininin temel barış mesajına zarar veren alçak bir terör örgütüdür.
TÜRKİYEYE DÖNÜŞ ZAMANI
Doktorasının son aşamasında olduğunu ve tezini yazdığını ifade eden Bilal Erdoğan, Doktora tezimi hızla yazıp tamamlamak istiyorum. Ülkemden daha fazla ayrı kalmayı, uzak kalmayı doğru bulmuyorum Ancak doktora çalışmasında tam olarak bitiş zamanını öngöremeyebiliyorsunuz. Bu yaza bitmezse yaz sonrasına sarkabilir. Bu süreci uzatmadan doktoramı tamamlayıp Türkiyeye dönmek istiyorum yanıtını verdi.
KORUMA OLMASI BENİM KONTROLÜM DIŞINDA
Erdoğan, İtalyanın bu önemli bilim kentinde ilk geldiği dönemlerde hiç tanınmadığı için koruması olmadığını belirterek sözlerini şöyle tamamladı:
İtalyaya geldiğimde korumam yoktu, ihtiyaç da yoktu. Ancak sosyal medyada, Türkiye ve dünya medyasında yalan haberler çıkınca İtalyan devleti koruma vermeyi uygun gördü. Onlar koruma vermeyi düşününce tabiİ Türkiyeden de koruma desteği geldi. Bunlar, tamamen benim kontrolüm dışında olan şeyler. İtalyan otoriteleri, Türkiyedeki güvenlik kurumlarımız böyle bir karar alınca bize de fazla seçenek bırakmıyorlar doğrusu. Bu, insan hayatını kolaylaştıran değil, zorlaştıran bir unsur. Her anımız güvenlik görevlilerin eşliğinde geçmek durumunda kalıyor.