Fatih haber,Haber fatih,Fatih Yaşam,Fatih aktuel ,Haber

Fatih Aktüel

Video Galeri
Foto Galeri
Web Mobil
Bu haber 1646 kez okundu. | Guncel Haberleri
Haberin Tarihi :   08 Ocak 2016 - 14:00

Can Dündar ve Erdem Gül Metin Göktepeyi yazdı

Büyüt
Küçült
Can Dündar ve Erdem Gül Metin Göktepeyi

Görev başındayken öldürülen gazeteci Metin Göktepe katledilişinin 20. yılında mezarı başında anıldı. Göktepe ailesi, Metin Göktepenin arkadaşları ve meslektaşları anma töreni için Atışalanı Esenler Kemer Mezarlığındaki mezarı başında buluştu.

Metin Göktepe, 8 Ocak 1996 tarihinde, Ümraniye E Tipi Cezaevinde yaşamını yitiren Orhan Özen ile Rıza Boybaşın cenaze törenini izlemek için gittiği Alibeyköyde polisler tarafından gözaltına alınmış ve götürüldüğü Eyüp Kapalı Spor Salonunda dövülerek öldürülmüştü.

 

CAN DÜNDAR VE ERDEM GÜL GÖKTEPEYİ YAZDI

MİT TIRları haberi sebebiyle Silivri Cezaevinde tutuklu bulunan Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Sorumlusu Erdem Gül de yazdıkları mektuplarla Metin Göktepeyi andı. CAN DÜNDARIN MEKTUBU Bu yılbaşı gecesini Hıfzı Topuzun Sabahattin Ali kitabını (Başın öne eğilmesin, Remzi Kitabevi, 2006) okuyarak geçirdim. Marko Paşayı çıkardıkları 1946 Aralık ayında 20-30 polis sabahladıkları matbaayı basmış. Polis, Aziz Nesine Soyun demiş. Cebinde ne var ne yoksa almışlar evine götürüp orayı da aramışlar. Ayrılırken eşine, çocuklarına veda etmiş Nesin... Sabahattin Aliye bir not bırakmış: Beni götürüyorlar. Evde hiç param yok. Para gönder.

Sansaryan Handa (Emniyette yani) bir polis Ulan it sen misin o vatanı satacak olan deyip ilk tokatı indirmiş. Sonra da yoruluncaya kadar yumruklamış, tokatlamış, tekmelemiş. Yüzü gözü şişen Nesini yarı baygın halde bir kömürlüğe atıp kilitlemişler. Altı gün aç bırakıp on yedi gün sonra salıvermişler. 1946, Türkiyede demokrasinin başlangıç yılı kabul edilir. Bu da demokrasinin açılış sahnesi olsa gerektir. Aziz Nesinin dayakla kurtulduğu o cendereden Sabahattin Ali sağ çıkamadı. İşkencede yok edildi. Böyle açılan bir demokrasi perdesi, gazetecilerin kanını döke döke bir zulüm piyesine dönüştü. Aziz Nesinlerin, Sabahattin Alilerin uğradığı baskıdan 50 yıl sonra Metin Göktepeyi hedef aldı.

Bugün de Türkiyeyi dünyanın en büyük gazeteci hapishanesine çevirdi. Metin yaşasa bugün eminiz ki ya Silivride bizimle yatıyor ya da sevgili ablası gibi kapıda umut nöbeti tutuyor olurdu. Bu kanlı geleneği bu kuşakta sırtlayan gazeteciler olarak hepimiz Metini saygıyla anıyor, onun ve gazetesinin özgür bir Türkiye idealini yaşatmaya söz veriyoruz.

ERDEM GÜLÜN MEKTUBU: METİNİN HABERİNİ ALDIĞIMIZ AN

Bugün, yılları acıyla bilenlerin Yine mi dediği 90lı yılların tam ortasındaydık. Tam orta yerindeydik 90ların. Metin Göktepenin izlediği bir eylem sonrası gözaltına alınmış olabileceğini haber alan gazetecilerden biriydim. Biz, Ankaralı gazeteciler de kaygılıydık. Çünkü Metinin gözaltına alınışı konusunda polis güvenilir bir tutum içinde değildi. Ankara ve İstanbuldaki gazeteciler birbirimizle konuştuk, kaygılarımızı dile getirdik. Biz konuşurken daha konuşmanın bir adım ötesine geçemeden Metin kendisi haber oldu. Hukukun Hsinin bile ilgisinin olmadığı bir gözaltı. Üstelik de kolay ve zahmetsiz, yaptırım riski bile yok. Niye? Sonuçta sol bir gazetenin muhabiri. Hukuksuzluğun ilk aşamada hesabını soracak, sonraki etaplarda ise davasını sürdürecek güçlü arkası yok. O zaman niye Hsi bile olmayan gözaltıyla yetinsinler ki. Gözaltı keser mi? Gaddara gözaltı yavan gelmez mi? Öyle oldu.

Taammüden mi, anlık bir kararın ürünü mü bilinmez, apaçık bir cinayetle katledildi Metin. Taammüden ya da anlık karar olup olmamasının da bir önemi yok ki. Cinayetin kendisi neye yetmiyor. Neyinize yetmiyordu biz tüm olayın ortasındaki gazetecilerin. Biz.. Konuştuk, ne yapalım diye. Konuşmaktan öteye geçmeyi de konuştuk. Tam konuşmayı geçip bir cinayete verilebilecek cevap noktasına gelinmişti ki ilgi başlayan yargı sürecine yöneldi. Tabii ki Metinin cinayetinde faillerin yargılanmaları, hesap vermeleri çok önemliydi. Tabii ki işleri de aydınlatmak olan gazetecilerin mesailerini yargılamaya yöneltmeleri gerekirdi. Ama işte adalet meselesi 90ların da meselesiydi. Yargı, kendisi miydi değil miydi? Sorusu yine günceldi. Örneğin, polislerin Metin Göktepe adlı bir gazeteciyi öldürmekten yargılandığı bir davayı, yargı Afyon şehrine alabiliyordu.

Nerdeyse bir tek Afyonlunun bile destek vermeye çekindiği bir kentte oraya gelebilen az sayıda gazeteci yargılayan taraf değil yargılanan konumuna düşecekti. Düşünsenize hem öldürülüyor hem de yargılanıyorsunuz. Yargının neticesini tartışmak değil şimdi niyetim. Ben hl o ilk haberi aldığımız andayım. Gaddarcaydı. Suçüstüydü. Buz gibi cinayetti. Biz gazeteciler için daha ne olması gerekiyordu?





E-Posta ile Yolla
Sayfayı Yazdır
Sosyal Paylaşım
Google
Blogger
Tumbir
Etiketler :
İsim Soyisim :
E-Mail :
UYARI : Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar hakkında muhatapları tarafından dava açılabilmektedir.
Uyarı
Güvenlik kodu :
Bu habere ilk yorumu siz yapın.
DİĞER HABERLER
Foother
SOSYAL MEDYA
Facebook Twitter RSS Sitemap
"Fatih Aktüel | https://www.fatihaktuel.com/"   Tum Hakları Saklıdır. © 2023 - 2024