Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, KKTC’ye konuşlandırılan İHA’larla ilgili açıklamalarda bulundu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İsviçre'nin Cenevre kentinde gazetecilerle bir araya geldi.
Cenevre ziyaretine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Erdoğan, son günlerde gündemde geniş yer bulan KKTC'ye gönderilen İHA'lar ile ilgili de “Bunların gerekirse, sayılarını daha da artırma durumumuz söz konusu. İhtiyaca göre her şey, her an değişebilir.” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın gündeme ilişkin açıklamaları:
"İlk olarak Somali Başbakanı'nı kabul ettim, ikili ilişkilerimizi ve Doğu Afrika bölgesindeki gelişmeleri ele aldık. Hatırlarsanız, bir Ramazan günü Somali'ye ilk gittiğimizde, büyük bir insani krizle karşılaşmıştık. Bugün ise durum her gün iyiye gidiyor. Hamdolsun artık böyle bir Somali'yle karşı karşıyayız. Ekonomiden güvenlik ve sağlığa kadar her alanda Somali'de güçlü bir mevcudiyete sahibiz. Somali, mağdur ve mazluma sahip çıkma politikamızın en güzel örneklerinden biridir.
TÜRKİYE VE İSLAM KARŞITLIĞI İLE MÜCADELE EDECEĞİZ
Avrupa'da bulunan vatandaşlarımızla da toplantı yaptık. Biz, yurtdışında yaşayan ve sayıları 6 milyona yaklaşan vatandaşlarımızın her zaman yanında olduk, olmaya devam edeceğiz. Onların hem Türkiye ile bağlarını güçlü tutmalarını hem de bulundukları ülkelerde başarılı olmalarını önemsiyoruz. Bu iki hedef arasında bir çelişki de görmüyoruz.
Son dönemde, bazı ülkelerde yükselen Türkiye ve İslam karşıtlığına karşı mücadele etmeye de devam edeceğiz.
Birleşmiş Milletler Küresel Mülteci Forumu'na eş başkanlık yaptım ve foruma hitap ettim. Bugün dünya genelinde 260 milyona yakın göçmen, 71 milyonun üzerinde yerlerinden edilmiş kişi ve 25 milyonu aşkın mülteci var. Birleşmiş Milletler verilerine göre, dünyada en fazla sığınmacıya ev sahipliği yapan ülkeyiz. İnsani yardımlarda da milli hasılaya göre dünyanın 1. sırada gelen ülkesiyiz.
BATILI ÜLKELER SINIFTA KALDI
Biz, açık kapı politikasını insani ve ahlaki bir sorumluluk olarak uyguluyoruz. Dünyanın da bu sorumluluğu üstlenmesi gerektiğini ifade ediyoruz. Kalkınmış ve zengin batılı ülkeler mülteci krizinde sınıfta kaldı. Zengin bazı Arap ülkeleri de aynı durumda. Oysa küresel sorunlar ancak küresel iş birliği ve dayanışma ile aşılabilir. Dünyanın mülteci sorunundan kaçması sorunu ortadan kaldırmıyor. Bu noktada, geçen yıl kabul edilen Küresel Mülteci Mutabakatı'nın uygulanmasına büyük önem veriyoruz.
Suriye kaynaklı mülteci krizinin çözümü Suriye iç savaşının sona erdirilmesine bağlıdır. Bu yüzden biz, mültecilere ev sahipliği yaparken siyasi çözüm için de yoğun çaba içerisindeyiz. Astana ve Cenevre süreçlerini etkin kılmaya ve netice odaklı hareket etmeye çalışıyoruz. Suriye'nin toprak bütünlüğünü koruyarak terörün sonlandırılması ve mültecilerin evlerine gönüllü, güvenli, onurlu şekilde dönmeleri öncelikli hedefimizdir. Bunun için güvenli bölgenin kurulması da büyük önem arz ediyor.
Cenevre'de, Pakistan Başbakanı İmran Han ile de bir görüşme yaptım ve ikili ilişkilerimizi etraflıca ele alma fırsatımız oldu. Bunun yanında, bölgesel konuları değerlendirdik. Şubat ayında Pakistan'a yapacağımız Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey Toplantımızla da ilgili ön görüşme fırsatımız da oldu."
BAŞARIRSAK TARİHE GEÇECEĞİZ
SORU: BM'de, mülteci meselesi hakkında konuşma yaptınız. Türkiye dört milyona yakın mülteciye ev sahipliği yapıyor. Köklü çözüm için de bir planı var. Küresel Mülteci Forumu'nda ‘Güvenli Bölge' planına destek nasıldı?
Güvenli Bölge konusundaki çağrımıza henüz dünyanın en güçlü, ekonomik olarak en saygın olduğunu zannettiğimiz ülkelerinden bile “Biz de varız” diyen çıkmadı. Biz hala ses bekliyoruz, ama bir şey yok. Bizim şu ana kadar 40 milyar doları aşkın bir yatırımımız var. Daha önce de söylediğim gibi, Tel Abyad-Resulayn arasındaki 120 kilometre uzunluk ve 32 kilometre derinlikteki alan üzerinde inşallah böyle bir adımı atabiliriz. Tabi ki bu bölgede güvenliği de biz sağlayacağız. Yani böyle bir adımı attıktan sonra bunu biriyle paylaşmamızın da anlamı yok zaten. Bu konuda gerek Amerikalılarla gerekse salı günü sayın Putin ile de görüştük. Hepsi “dayanışma içerisinde çalışmalarımızı sürdürelim” diyorlar. Bunu başarırsak, tarihe bir örnek olarak geçecek. “Böyle bir
mülteciler şehrini veya şehirlerini Türkiye kurdu” diyecekler. Bu da bizim için çok önemli. Projemiz gayet güzel. Belki bu adımı attıktan sonra “Biz de burada olalım” diyenler çıkabilir. Biz yine de onlara çağrımızı devam ettireceğiz.
PUTİN İLE LİBYA VE SURİYE KONUSUNDA MUTABIK KALDIK
SORU: Rusya Devlet Başkanı Putin ile telefonda görüştünüz. Türkiye'nin Libya'ya asker gönderme planı da gündeme geldi mi? Görüşmenizin içeriğine ilişkin bilgi verebilir misiniz?
Biz bir görevlendirme yaptık. Bu görevlendirme kapsamında, Dışişleri bakan yardımcısı, savunma bakan yardımcısı ile istihbarattan ve ulusal güvenlikten oluşan bir heyetle, kısa bir zaman içerisinde arkadaşlarımız Moskova ziyareti yapacaklar. Muhatapları ile bölgesel konuları etraflıca ele alacaklar. Bizler yapıcı ve kısa sürede netice alıcı bir görüşme olmasını sayın Putin'den istedik ve kendileri de aynı şekilde talimatları vereceklerini söylediler. Hem Libya hem de Suriye konularını görüşmeleri konusunda mutabık kaldık.
İSRAİL KONUSU HİÇ GÜNDEME GELMEDİ
SORU: EastMed boru hattı projesine ilişkin İsrailli yetkililerden, “Müzakereye açığız” mesajı geliyor. İlerleyen süreçte İsrail, Lübnan, Mısır gibi kıyıdaş ülkelerle Doğu Akdeniz'de bir işbirliği başlar mı?
İsrail konusu şu ana kadar hiç gündemimize gelmedi. Gündemimize gelmediği için, bu konuyu gündeme getirmemiz anlamsız olur.
BU ADIMLAR SEVR'İN TERS KÖŞE EDİLMESİDİR
SORU: Doğu Akdeniz'de en kritik hamle Libya ile varılan mutabakat oldu. MHP Genel Başkanı Sayın Bahçeli, “Bu bir beka meselesidir, gündeme gelirse Libya'ya asker gönderilmesini destekleriz” dedi ama CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ise “Neden asker gönderiyoruz, ne işimiz var Libya'da?” dedi. İki farklı bakış açısını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sayın Bahçeli'nin ifadesi bizim Cumhur İttifakımızın bir sesi. Onun için kendisine çok teşekkür ediyorum. Tabi ana muhalefetin zaten huyu, sınırlarımızın dışına çıkmaya bizi mecbur eden herhangi bir olay olduğu zaman, “Orada ne işimiz var” demek. Suriye meselesinde de oradan füzeler, havan topları atılsın, biz şehitler verelim, ne olursa olsun, “Bizim orada ne işimiz var?” diyorlardı. Bunlar zaten içeride teröristler cirit attığı zaman da aynı şeyi söylüyorlardı. Sonra onların arkasında oldukları yapı ile beraber Ankara-İstanbul seyahati yaptılar, omuz omuza dirsek temasında yürüdüler. Zaten burada birbirinden hoşnut olan bir yapı, bir anlayış var. Ama bizim olayımız beka meselesi, ondan da öte bir tarih meselesi. Biz şu anda öyle adımlar attık ki bu adımlar Sevr'in ters köşe edilmesidir. Bu kadar önemli.
TÜRKİYE-LİBYA ARASINDAKİ SÜRECİ HIZLANDIRACAĞIZ
Yunanistan Başbakanı olsun, Dışişleri Bakanı olsun, onlar Libya Mutabakatının hukuka aykırı olduğunu söylüyorlar. Biz de tam aksine, “Bu uluslararası deniz hukukuna uygundur” diyoruz. Attığımız adımın bütün hesabını, çalışmasını yaptık. Bu süreç de yeni başlamadı. Bu olayın aslında tarihi geçmişi var ve o geçmişinde, işin haritası çok daha farklıydı. Ne zaman? Kaddafi döneminde -2009'da-. O süreçte bu adım atıldı ama tabi (Kaddafi'nin) ömrü vefa etmedi. Dolayısıyla çalışmalarımız şu anda bizim arşivlerimizde.
Şimdi bu dönemde atılan adımlar uluslararası hukuka uygundur. Burada yapılmakta olan bazı çalışmalarımız var. Bu çalışmalarımızı da zaman içerisinde uluslararası camiayla da paylaşacağız. Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti Başkanlık Konseyi Başkanı Fayez Al Sarraj yakın zamanda geldi ve tekrar bir görüşme yaptık. Yeni ne gibi adım atılabilir, bunları konuştuk. Türkiye-Libya arasındaki süreci daha da hızlandıracağız. İhtiyaçları olursa, onlara her an yardıma hazır olduğumuzu söyledik. Askeri ve güvenlik iş birliğinden tutun da denizlerdeki hukukumuz noktasında atılan, atılacak adımlara varıncaya kadar hazırız.
KILIÇDAROĞLU'NA SERT CEVAP: BAKAR KÖR
SORU: “Sevr'in ters köşe edilmesi” derken neyi kastediyorsunuz? Biraz daha açabilir misiniz?
Anlaşmayı şöyle bir gözden geçirirseniz, onu bir ters köşe yapınca, ne demek istediğimizi görürsünüz.
SORU: CHP Genel Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu'nun “İktidar Doğu Akdeniz'de hiçbir şey yapmıyor” açıklaması da olmuştu...
Bundan birkaç ay önceydi, kalktı, ne dedi; “Hükümet, Doğu Akdeniz'de hiçbir şey yapmıyor. Oralarda bulunmuyor, görülmüyor. Fransız orada, şu orada, bu orada.” Oysa sondaj gemilerimiz sismik araştırma gemilerimiz, firkateynlerimiz, helikopterlerimiz, hepsi oradaydı. Gözü var ama görmüyor. Ne yapalım? Bakar kör.
AKDENİZ'DE YENİ ADIMLAR OLACAK MI?
SORU: Doğu Akdeniz'de başka adımlar da söz konusu olur mu?
Bunlar, gelişmelere göre anbean olabilecek adımlardır. Özellikle Libya ile aramızdaki mutabakattan sonra çok daha hareketli ve seri şekilde gidecektir. Bu işin ağırdan alınma durumu söz konusu değildir. Bir tarafta -Libya'da- savaş var. Adam geliyor bir bölgeyi kuşatıyor, ateşe tutuyor. Şu anda Libya ordusu gereğini yapıyor. Mesela Ruslar Wagner'leri vermiş, bu adamlar orada. Şu anda Abu Dabi yönetiminin, Mısır yönetiminin oraya verdiği bir destek var. Kime? Hafter'e. Hafter'in uluslararası tanınırlığı var mı? Yok. Kimse kabul etmiyor, Berlin Süreci bile Hafter'i kabul etmiyor aslında.
MERKEL GÖRÜŞMESİ
Pazartesi akşamı Şansölye Merkel ile görüşmemiz oldu. Berlin sürecinde özellikle bizim de bulunmamızı istedi. Kendisinin Putin'le de görüştüğünü bana anlattı. Ben de Sayın Putin'e, “Merkel'le yaptığınız görüşmede bir konuda herhalde mutabakata vardınız. Şansölye, bana, Berlin Süreci'ne Rusya'nın bugüne kadar olumlu katkılarda bulunduğunu söyledi ama bundan sonraki süreçte de bu katkıların devamını istiyor” dedim. Tabi kendisi de benim de aynı kanaatte olduğum bir konuyu gündeme getirdi. Şansölye Merkel'e de söylemiştim. Dedikleri şu: “Cezayir, Tunus ve Katar'ın da bu oluşumda bulunmaları isabetli olur.” Cezayir şu anda yeni başkanını seçti, Tunus hakeza yeni başkanını seçti. Katar'ın zaten mevcut başkanı var. Bunlar Libya halkının da inandığı güvendiği ülkeler. Dolayısıyla, bu ülkeler süreçte yer alırlarsa, Libya halkı da “Biz buraya inanırız, güveniriz” der. Sayın Putin de aynı kanaatte. Ocak ayı içerisinde yapılacak toplantıya katılacak olanları bir görelim, ona göre bizden kimin katılacağının kararını veririz.
İHA'LARIN KONUMU DA İŞLEVİ DE ÖNEMLİ
SORU: İHA'larımız da bölgede -KKTC'de- değil mi?
Bunların gerekirse, sayılarını daha da artırma durumumuz söz konusu. İhtiyaca göre her şey, her an değişebilir. Bunun yanında; zaten Libya kendisi de bu tür ihtiyaçlarını karşılıyor. Askeri Güvenlik ve İşbirliği Anlaşması, aramızdaki dayanışmayı daha da güçlü kılacak. Tabi şu anda Geçitkale'ye inen İHA'ların konumu, işlevi de önemli. Bu süreci de aynı hızla devam ettireceğiz. Herhalde bundan sonra sayın Kılıçdaroğlu, “Doğu Akdeniz'de var mıyız, yok muyuz?” demez umarım. Bu kadar uzun bir kıyı şeridine sahip olan Türkiye'nin oralarda olmaması söz konusu olabilir mi? Ama bunların hayatından, askeri güvenlik, bu tür şeyler, gelmiş geçmiş değil. Onun için de ne yazık ki buna çok uzaklar ama alışacaklar.