Fatih haber,Haber fatih,Fatih Yaşam,Fatih aktuel ,Haber
TİMETURK HABER MERKEZİ
İslamcılık tartışmalarında Gülen hareketi ne kadar İslamcı? Zaman gazetesinin yazarları arasında devam eden İslamcılık tartışmalarının nasıl okunması gerektiğini detaylı bir şekilde yazan Timeturk Genel Yayın Yönetmeni Nevzat Çiçek iki bölüm olarak yayınladığı yazı dizisinde, Gülen hareketinin aralarına İslamcıları almadığını hatta ezdiğini ifade etti. Kürt meselesinde dahi İslamcıların bu meseleye yakınlaşmamasını uzak kalmasını öngördüğünü belirten Çiçek, darbelerde de askerlerin yanında yer aldığının altını çizdi.
İşte Çiçekin Gülen hareketi ile ilgili önemli analizleri şöyle;
Gülen hareketi üzerinden İslamcıların tasfiye edilmesi (1)
İslamcılık tartışmasında bugün Gülen hareketinin İslamcı olup olmadığına bakacağız… Sonda yazacağımı başta yazarak başlayayım: “Bana göre Gülen hareketi hiçbir zaman İslamcı olmadı… Gülen hareketi üzerinden Türkiyedeki İslamcılar sekülerleştirildi ve terbiye edilmeye çalışıldı ve bu süreç halen devam ediyor.
İslamcılığın siyasi ve toplumsal temelleri üzerine pek çok şey yazıldı. Şüphesiz İslam dünyasında hiçbir zaman İslamcılık tek bir biçim arz etmedi. Her yerde farklı İslamcılık modelleri var oldu. Mesela önemli ölçüde tepkisel ve uluslararası sömürgeye karşı bir ‘cihad çağrısı ve seferberliği üzerine kurulu İslamcılık modeli daha çok Arap, Hint ve İran coğrafyalarında karşımıza çıktı. Oysa Osmanlı aydınlarının ürettiği İslamcılık modeli, İslamın, modern Avrupa ilerlemeciliği içinde, çağdaş değerler sistemi ile entegre edilerek, Osmanlı ın liderliğinde bir İslamcılıktır. Bu büyük ölçüde çağdaş verilerle, İslamî asılların pekiştirilerek yorumlanmasına dayalıdır. Diğer İslamcılık modelleri ise “çağdaş değerler” sistemini dışlayarak, bütünüyle İslam tarihinin ilk asırlarına geri dönüşü sembolize eden selefi değerler sistemine gönderme yapar.
Bu bakımdan eğer Gülen hareketinin İslamcılığı incelenecekse bu modellemeler üzerinden incelenmelidir…
YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ
Gülen Hareketi üzerinden İslamcıların tasfiye edilmesi (2)
İslamcılığın muhafazakar demokrat kimlik içerisinde merkeze oturma süreci şimdiye kadar oldukça başarılı bir şekilde gerçekleşmiş ve maalesef İslamcı dil, özgünlüğünü kaybederek devlet diline entegre olmuştur. Bunun da en büyük sebeplerinden bir tanesi 40 yıldır yetiştirdiği “Altın nesil” ile buna hizmet eden Gülen hareketidir. Öyle ki, Gülenin fikirleri, İslamcılığa mesafeli durduğu için bu hareketin tabanı da mesafeli durmuştur. Milli Görüş partileri yerine merkez sağ partilere oy verilmiştir. Devleti ele geçirme üzerine kurgulanan düzen sistem tarafından Gülen hareketi üzerinden dindarların sisteme entegrasyonuna yol açmıştır. Devlet kademeleri için yetiştirilen insan modeli ile cemaatlerin sivilliği bizatihi Gülen hareketi tarafından bozulmuş ve bozdurulmuştur.
Gülen hareketi hiçbir zaman, gayri Müslimler ve Kemalistlerle aradığı diyalogları İslamcılarda aramamıştır, hatta gücü eline aldığında en çok İslamcıları ezmiştir, pasifize ederek sistemle bütünleştirmeye çalışmıştır. Aynı şekilde Gülen hareketinin 40 yıldır Kürt sorununda sessizlik ve belirsizliği de İslamcıların bu meseleye yanaşmasının önüne geçmiş adeta görünmez bir duvar ördürmüştür. 28 Şubat aki tutumu ve eleştirel düşünceye imkân vermeyen, itaat ile hizmet şuurunu merkeze almış eğitim sisteminde yetişen bir ‘şakirtin İslamcı olmasını değil, Türk İslam sentezi ile yetişmiş Ilımlı bir Müslüman olmasının önünü açmaktadır ancak her şey tek tip olunca bu bile sağlanamamaktadır.
Gülen hareketinin milliyetçiliği ileri düzeyde, Sünni İslam anlayışının da ötesinde bir milliyetçiliktir. Gülen, 1970lerde İzmirde Nur hareketinden koptuktan sonra, etrafında toplanan gönüllüleri ile birlikte ana belirleyici unsurları Türk İslamcılığı olmuştur.
İslamcılar açısından Gülen hareketinin batıni/işraki/ezoterik bir din algısına sahip olması en esaslı sorunlardan biridir. Bu sorunlu yapı üzerinden “Gülen hareketi, Türkiyedeki İslamcı hareketin genel karakteristiğinden farklı olarak, seküler baskı sonucunda dindar toplumun tepkisi ve taleplerini karşılamak üzere ortaya çıkmamıştır. Aksine, sistemle uzlaşarak ve hatta destek vererek kültürel bir sosyolojik alan açmak istemiş ve bunu da büyük ölçüde başarmıştır. Sistem, halkın dine olan geleneksel bağlılığını göz önünde bulundurarak, hem sol akımların hem de resmi din algısı dışındaki dini akımların taarruzundan kurtulmak ve kendi denetiminde bir dini anlayışı yerleştirmek için dini kullanmaya tekrar karar vermiş ve bunu da büyük oranda Gülen hareketi ile sağlamıştır.
YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ