Fatih haber,Haber fatih,Fatih Yaşam,Fatih aktuel ,Haber
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "19 yıl geçmiş, hala insan haklarını düşünüyorlar. Allah bunlara akıl fikir versin. Sanıyorlar ki, 'İnsan haklarını yeniden tesis edeceğiz...' Yeniden toplantı yapacağınıza bu konuda dünya kadar yayın var. Birleşmiş Milletler'e bakın, görürsünüz insan haklarını. Sevgili Peygamberimizin Veda Hutbesi'ne bakın, görürsünüz insan haklarını. Ama bunların dünyadan haberleri yok." dedi.
Grup toplantısında, CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, Kılıçdaroğlu'nu kürsüye davet ederken, "Tek ve yegane amacı Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin şan ve şerefini yüceltmek olan, en büyük arzusu aziz milletimizin huzur, refah ve mutluluğunu tesis etmek olan, Türkiye'nin birleştirici gücü CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu kürsüye davet ediyorum" ifadelerini kullandı.
Kılıçdaroğlu da sözlerine, Engin Altay'ın ifadelerine işaret ederek, "Başkanın da ifade ettiği gibi birileri gibi cebimizi düşünmüyoruz. Birileri gibi belli çevrelere kaynak aktarmıyoruz. Birileri gibi İstanbul'da kupon arsa varsa bana sormadan satmayın demiyoruz. Birileri gibi dünya malına tamah etmedik. Bütün arzumuz, bu memlekette herkes huzur içinde yaşasın." diye başladı.
Demokrasinin herkes için geçerli bir kural olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, "Demokrasiyi büyütürsek, geliştirirsek, derinleştirirsek hepimiz mutlu olacağız. Sonuçta bir parti gelecek, ülkeyi yönetecek. Ama demokrasi içinde yönetecek, insan haklarına saygı duyacak. 19 yıl geçmiş, hala insan haklarını düşünüyorlar. Allah bunlara akıl fikir versin. Sanıyorlar ki, 'İnsan haklarını yeniden tesis edeceğiz...' Yeniden toplantı yapacağınıza bu konuda dünya kadar yayın var. Birleşmiş Milletler'e bakın, görürsünüz insan haklarını. Sevgili Peygamberimizin Veda Hutbesi'ne bakın, görürsünüz insan haklarını. Ama bunların dünyadan haberleri yok. Ellerine kağıt tutuşturuyorlar, şunu yapacağız diye." şeklinde konuştu.
Şubat ayındaki Aksaray ziyaretini değerlendiren Kılıçdaroğlu, burada kentin kanaat önderleriyle özel bir toplantı gerçekleştirdiğini dile getirerek, onlarla bir araya gelmek, konuşmak, dertleşmek herkesin görevi olduğunu söyledi.
"Bizim izlediğimiz politika; kanaat önderleriyle bir araya gelip oturup konuşmak, onların düşüncelerini almak, bizim yanlışımız varsa büyük bir sükunetle dinlemek, varsa hatamız ders çıkarmak." diyen Kılıçdaroğlu, Aksaray ziyaretinde, Niğde-Ulukışla-Aksaray demiryolundan şikayet edildiğini, yıllardır bu projenin bir türlü gerçekleşmediğini dile getirdi.
Kılıçdaroğlu, "Kanal İstanbul ile uğraşacağına yapsana bu demiryolunu. Mersin'e gitmek istiyorlar. Yıllar yılıdır söz verdin. Niye yapmıyorsun? Para yok diyorsan, para var. Herkese para var da Aksaray'a niye para yok? Aksaray'ı Mersin Limanı'na bağlamak istiyorlar demiryoluyla. Haklı mı, haklı. Ama ben onlara şöyle bir söz verdim. CHP iktidarında Aksaray'da ürettiğiniz ürünleri, demiryoluyla Mersin Limanı'na taşıyacaksınız ve asla nakliye parası ödemeyeceksiniz. Fabrikanız ister Aksaray'da ister Mersin'de limanın kenarında olsun fark etmeyecek." ifadesini kullandı.
Kılıçdaroğlu, Aksaray ziyaretine ilişkin şunları kaydetti:
"Ankara-Niğde otobanı yapmışlar, esnaf perişan, Aksaraylı esnaf bundan şikayet ediyor. Her yerde olduğu gibi Aksaray'da da işsizlik kol geziyor, orada da büyük bir işsizlik var. 1994 yılından bu yana vaat ettikleri, her mitingde dile getirdikleri havaalanı da hala olduğu gibi duruyor. Kardeşim, sen Anadolu'ya yüzünü bir çevir bakalım, bu Anadolu'da ne oluyor, ne bitiyor... Ama Anadolu'daki rant İstanbul'daki kadar olmadığı için Anadolu'yu adeta gözden çıkarmışlar. Ama Aksaraylılara da bir sitemim var. Demiryolunu, her geçen başbakan size söz verdi. Havaalanı için, gelen herkes size söz verdi. Siz de verilen sözlerin gereği olarak oylarınızı verdiniz ama sözlerini tutmadılar. Artık yönünüzü, halktan yana, hukuktan yana, adaletten yana, insandan yana partiye çevirin; yani bize çevirin, yani bize bakın.
Herkes dertli. Hayvancılıkla geçinen bir vatandaş... Hemen gittik, ahırına da girdim. 14 tane hayvanım vardı elimde şu kadar kaldı, yem alamıyorum dedi. Banka kredi kartlarını gösterdi, 15-20 tane. Her bankadan kredi çektim, şimdi ödeyemiyorum ne olacak halimiz diye. Evet, haklı. Ama sorunun cevabı çok basit. Sandık gelecek seni bu hale düşürecek iktidara oy vermeyeceksin. Demokrasinin gereğini yapacaksın. Bizim aradığımız da zaten o.
Bir emekliye rastladım. 'Benim maaşa 2 senedir zam vermiyor.' Neymiş, 1500 lirayı geçmeyecekmiş. Malum emekli aylığını 1500 liranın altında alan çok kişi var dedim aylarca, 1500 liraya çıkardılar ama şöyle bir kural getirmişler: Normal aylığı 1500 liraya çıkıncaya kadar zam verilmeyecek bunlara. 1500 lirayı aştıktan sonra zam alacakmışım. Nasıl bir düzen yaptı, nasıl etti bilmiyorum, şeytanın da aklına gelmez bu diyor. Doğru şeytanın aklına gelmez ama bunların aklına gelir. Bunlar her türlü dalavereyi rahatlıkla çevirebilirler."
Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grubu'nda yaptığı konuşmada, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığında ek ders ücreti karşılığında çalışan personelin bir yıllık sözleşmeyle görev yapmaları nedeniyle iş güvencelerinin bulunmadığını, düşüncelerini işten çıkarılma tehdidi nedeniyle açıklayamadıklarını savundu.
"Eğitim sistemi deneme tahtasına dönüştürüldü"
Niğde ve Nevşehir başta olmak üzere çok sayıda ilde patates üretimi yapıldığını anımsatan Kılıçdaroğlu, Ekim-Kasım döneminde patates hasadının gerçekleştirildiğini, sadece sözünü ettiği iki ilde çiftçinin, 400-500 bin ton patatesi 4 aydır depolarda tuttuğunu söyledi.
Üreticinin, bu ürünlerini, borçlarını ödeyebilmek için satmak istediğini anlatan Kılıçdaroğlu, "Çiftçinin kara gün dostu" Toprak Mahsulleri Ofisi ve "yönetiminin birden fazla maaş aldığını" öne sürdüğü Tarım Kredi Kooperatiflerinin patates üreticilerinin sorunlarına eğilmesini istedi. Kemal Kılıçdaroğlu, "Eğer patatesinizi bu hükümet almaz da onlar depolarda çürürse, kesinlikle sandığa gittiğiniz zaman bu konuda siyasi dersi iktidara vermek zorundasınız. Eğer dersi verirseniz, bir daha bunlar benzerini yapmazlar." ifadelerini kullandı.
Eğitime ilişkin pek çok sorunu dile getirdiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, "Çocuğunu okula gönderen, hangi partiden, hangi bölgeden olursa olsun, hiçbir anne ve baba eğitim sisteminden memnun değil. Eğitim sistemini, bir deneme tahtasına dönüştüren, çocuklarımızı kobay olarak kullanan bu iktidara bütün anne ve babaların ders verme zamanı gelmiştir ve hatta geçiyor bile. Lütfen önümüzdeki seçimlerde sandık gelecek, bizim için değil, sadece ve sadece çocuklarınız için gelin, bu iktidara ders verin. Sizin çocuklarınız çok değerli." sözlerini sarf etti.
CHP lideri Kılıçdaroğlu, "yeterli öğretmen ataması yapılmadığı" eleştirisini dile getirerek, şöyle konuştu:
"Eğitimde tasarrufu olmaz. Bizim çocuklarımız gidiyor. İyi eğitilen bir çocuk, gerçekten de Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne her alanda iyi katkılar yapar. Eğitim sınıf atlatıyor. Eğer bir ülkede eğitim çok iyi olursa, katma değeri yüksek ürün üretme şansımız çok daha yüksek olur. Sanatta, kültürde, bilimde, her alanda ileriye doğru gitmiş oluruz. O nedenle eğitim için her türlü fedakarlığı nasıl anne babalar yapıyorsa, iktidarın da aynı fedakarlığı yapması lazım. Onlar başka yere yapacakları harcamayı, eğitime yapsınlar. Kanal İstanbul için inat edeceğine, eğitim için inat et. 'Eğitimi düzelteceğim, birleştirilmiş sınıflar garabetini kaldıracağım, her evde her okulda internet altyapısı olacak.' de ve kaynağı buraya harca. Hepimiz de seni alkışlayalım. Sen kaynağı harcadın da biz karşı mı çıktık?"
Ülkedeki öğretmen açığının, Milli Eğitim Bakanlığına göre 107 bin, Sayıştay raporuna göre ise 138 bin 393 olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, 6 milyon öğrencinin EBA'yı etkin kullanamadığını söyledi. Kılıçdaroğlu, 2 milyon 658 bin öğrenci EBA'ya erişemezken nasıl sınava alınacaklarını da sordu.
Hiçbir okulda kadrolu temizlik görevlisi bulunmadığını anlatan Kılıçdaroğlu, "Dışarda milyonlar işsiz, bütün okullara birer tane temizlik görevlisi kadrolu atayın çocuklarımız için, temizlik için. Bunu dahi yapmıyorlar." diye konuştu.
Türkiye'de, 21. yüzyılda hala birleştirilmiş sınıfların bulunduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, 57 bin dersliğe ihtiyaç olduğunu ve öğretmenler arasında kadrolu, ücretli ve sözleşmeli garabetinin kaldırılması gerektiğini savundu. Kılıçdaroğlu, "Biz kaldıracağız, Öğretmenler Meslek Kanunu'nu çıkaracağız. Öğretmeni toplumun en saygın konumuna taşıyacağız. Nasıl hakimler, savcılar için özel kanunlar varsa, öğretmenlerimiz için de özel kanun olacak. Onları Devlet Memurları Kanunu'ndan çıkaracağız, toplumun en nitelikli sınıfına dönüştüreceğiz. Kararlıyız. Çocuklarımız için yapıyoruz biz bunu. Türkiye için yapıyoruz." dedi.
"Sağlık Bakanı'nın sırtına yıkıyorlar"Kemal Kılıçdaroğlu, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'ya, "Çin'den bedava alındığı açıklanan 1 milyon doz Kovid-19 aşısının, Devlet Malzeme Ofisine (DMO) bir şirket üzerinden doz başına 12 dolardan olmak üzere 12 milyon dolara satıldığı" iddiasını geçen haftaki konuşmasında sorduğunu anımsattı.
Koca'nın, bir televizyon kanalında "aşılara ilişkin anlaşmanın doğrudan DMO ve Sinovac arasında yapıldığını herhangi bir aracı olmadığını" söylediğini aktaran Kılıçdaroğlu, aracı firmanın Keymen İlaç Sanayi ve Ticaret AŞ olduğunu, bu konuda Sağlık Bakanı Koca'ya doğru bilgi verilmediğini ve Koca'nın aldatıldığını savundu.
Bakan Koca'ya doğru bilgiyi kendisinin verdiğini söyleyen Kemal Kılıçdaroğlu, "DMO ile Sinovac'ın yaptığı anlaşma benim elimde var Sayın Bakan. Arzu edersen senin bulamadığın o anlaşmayı ben sana gönderebilirim. Ayrıca Sayın Bakan'ın unutmaması gereken bir şey var, rantın olduğu yerde siyasi akbabalar vardır. Bir milyon doz aşıyı bedava alacaksın, götüreceksin DMO'ya 12 milyon dolara satacaksın. Ben bunu sorduğum zaman da 'Yanılma var, ticari sırlar açıklandı?' Ne sırrı kardeşim? Faturalar var, kesilmiş, gümrük beyannameleri var, orada açıkça yazıyor. Kovid-19 aşısının hangi formülle yapıldığını sormuyoruz ki." değerlendirmelerinde bulundu.
DMO'ya 12 milyon dolara fatura edildiğini söylediği bu aşılara ilişkin Sinovac'ın açıklamasını okuyan Kılıçdaroğlu, Çinli firmanın, DMO ile bir anlaşma yapıldığından söz etmediğini belirtti. Kılıçdaroğlu, "Demek ki Sayın Bakan yanıltıldı. Gerçek de ortaya çıktı, kabul ettiler. 1 milyon doz aşıyı 12 milyon dolara DMO'ya sattılar. 12 milyon dolar ne oldu? Keymen açıklama yaptı, 'Masraflarımızı karşılamak için biz bunu yaptık.' Yaptığın masraf 12 milyon dolar mı? Nereye gidecek bu para?" sözlerini sarf etti.
Kılıçdaroğlu, 12 milyon doların masraf karşılığı alınan bir tutar olmadığını, öte yandan Sinovac'ın, aracı olan Keymen'in, DMO'ya gerekli teminat mektubunu veremediğini de açıkladığını söyledi. Kılıçdaroğlu, "Sayın Bakanın bunlardan haberi vardır herhalde. Bir şey daha DMO, Hazine ve Maliye Bakanı'na bağlı. Cevap vermesi gereken Hazine ve Maliye Bakanı. Sağlık Bakanı'nın sırtına yıkıyorlar. DMO sana bağlı olsa sen zaten sözleşmeyi göreceksin." dedi.
Kemal Kılıçdaroğlu, CHP iktidarı sırasında 1 milyon doz aşı bedava gelseydi Filistin'e göndereceklerini de bildirdi.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, "havuz medyasından bir gazetede" bu iddialarının asılsız olduğuna ilişkin bir yazının yer aldığını da ifade ederek, "Hangi asılsız iddia? Hepsi doğru. Hepsinin belgesi var. Adam belgeyi dahi görmüyor. Sağlık Bakanlığı hangi ticari sırrı açıkladı? 12 dolar. Bütün beyannamelerde, faturalarda var." diye konuştu.
"Türkiye ile Çin ve Türkiye ile Sinovac arasında uyuşmazlık yarattığı" iddiasını da reddeden Kılıçdaroğlu, "Çin ile koskoca Uygur Türklerine yaptığı zulüm dolayısıyla aranız bozulmuyor da benim aşı dolayısıyla mı sizin aranız bozulacak? Havuz gazetesi, kendisine de seslenelim, merak ediyorsa gelsin bütün belgeleri ben vereyim, ona vermezler." ifadelerini kullandı.
"128 milyar doları Londra'da ki bir avuç tefeciye teslim ettiniz"Kemal Kılıçdaroğlu, Merkez Bankasının 128 milyar dolarlık rezervine ilişkin sorularını da anımsattı. Bunun küçük bir rakam olması halinde üzerinde durmayacağını belirten Kılıçdaroğlu, bu tutarla tüyü bitmemiş yetimin hakkının yendiğini savundu.
Konuyu defalarca dile getirdiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın son açıklamasında buna yanıt verdiğini kaydetti. Kılıçdaroğlu, "(Salgın bahanesiyle bizi zora sokacaklardı, zora sokulmasın diye 128 milyar doları kullandık. Bu sayede kuru ve faizi çok yükseklere taşıyarak toplumsal kargaşa peşinde olanların oyununu bozduk.) Gayet güzel. Kargaşayı önledin, güzel. Döviz düştü, güzel. Neler yaptın, gayet güzel. Hiç onları sormayalım hadi, tamamından vazgeçtim. 128 milyar doları kimlere sattın?" diye konuştu.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının (TCMB) 2020 yılına ilişkin Para ve Kur Politikası raporundan bazı bölümleri okuyan Kılıçdaroğlu, buna göre TCMB'nin döviz kurunu bir politika aracı olarak kullanmadığını ve nominal veya reel olarak bir kur hedefinin bulunmadığını anlattı.
Kılıçdaroğlu, merkez bankalarının ana görevinin fiyat istikrarı olduğuna işaret ederek, Merkez Bankasının banka içindeki ilgili kurumdan yetki alarak döviz satabileceğini hatırlattı. Kılıçdaroğlu, TCMB'nin 128 milyar doların satışı konusunda bir karar alıp almadığını sordu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'a, tüyü bitmemiş yetim, çiftçi, emekli, esnaf adına bu konuda 5 soru yönelttiğini belirten Kılıçdaroğlu, "Bu satış hangi yöntemle yapıldı? Çünkü Merkez Bankası, yaptığı bütün satışları, normalde 2002'den itibaren listeler halinde kamuoyuna duyuruyor. Kocaman bir liste halinde bunların her birisi. 128 milyar dolarla ilgili hiçbir duyuru yok. Bu satış hangi yöntemle yapıldı. Bu satış hangi tarihlerde yapıldı? Bunu da bilmiyoruz. Hangi kurdan ne kadar döviz satıldı? 128 milyar doları hangi kurdan sattın? Bu ticaretin alıcıları kimlerdir? Kime sattın? Bu satış işleminin altında kimlerin imzası var?" şeklinde konuştu.
Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eski Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ı tasfiye ettiğini ileri sürerek, "Damadı tasfiye etti çünkü bütün suçu damadın üstüne yıktı. Böylece kendisi temize çıkıyor, damadı devre dışı bırakarak. Sen ve damadın, ikiniz beraber el ele verdiniz, Merkez Bankasının 128 milyar dolarını Londra'da ki bir avuç tefeciye teslim ettiniz. Sorumlu sensin." sözlerini sarf etti.
CHP lideri Kılıçdaroğlu, iktidara yakın bazı kişilerin bu konuda "Para kaybolmadı, el değiştirdi.' şeklindeki açıklamalarının medyaya yansıdığını aktararak, "Sağ olsun eski Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz şöyle diyor, (Hırsız çaldığında da el değiştiriyor. Burada el değiştirme, kime ve nasıl olmuş, önemli olan bunun ortaya çıkmasıdır.)" şeklinde konuştu.
Bu konuda MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'ye çağrıda bulunan Kılıçdaroğlu, "Sayın Bahçeli'ye de çağrı yapıyorum, destek veriyorsun '128 milyar doların nerelere gittiğini araştırmayın.' diye. Milliyetçilik bu mu Allah aşkına, vatanseverlik bu mu? 128 milyar doları kim aldı, kimlere verildi? Yabancılara verildi, yurt dışına çıksınlar diye. Cevabını da veriyorum. Çıksın desin ki 'Yabancılara vermedik.' Bana listeyi göstersin. Listeyi gösteremez." ifadelerini kullandı.
"Bir avuç tefeciye mi, 80 milyona mı hizmet edeceksin?"Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grubu'nda yaptığı konuşmada, Merkez Bankasının 128 milyar dolarlık döviz rezervine yönelik açıklamalarda bulundu.
Bu 128 milyar dolar ile ne yapılabileceğine yönelik bazı rakamlar veren Kılıçdaroğlu, "Bir avuç tefeciye mi, 80 milyona mı hizmet edeceksin?" diye sordu.
Kılıçdaroğlu, 128 milyar doların cari kurdan 932 milyar lira yaptığını anımsatarak, bu rakamla 1 milyon 300 bin esnafın 13 milyar liralık kredi borcunun tamamının silinebileceğini, çiftçilerin bankacılık sektöründe takibe düşen 5 milyar lira tutarındaki kredi borcunun tamamının kapatılabileceğini, 4 milyon 35 bin mikro işletmenin takibe düşen 16 milyar liralık kredi borcunun ödenebileceğini, yoksulluk sınırının altında gelire sahip 1 milyon 600 bin hanenin Kasım 2020- Nisan 2021 döneminde doğal gaz borçlarının ödenebileceğini, 50 milyon vatandaşa 2 doz Pfizer-BioNTech aşısı yapılabileceğini, uzaktan eğitimden yararlanamayan 4 milyon 800 bin öğrenciye tablet verilebileceğini, devletten 3 ay boyunca ayda biner lira destek alan 806 bin 871 esnafa, basit usulde defter tutan 432 bin 567 esnafa, 10 milyon işsize, 26 bin müzisyene her ay, bir yıl boyunca 3 bin lira verilebileceğini anlattı.
Kemal Kılıçdaroğlu, "Yine bitmiyor, 467 milyar lira para artıyor. Onunla da yatırım yapardık. Aksaray demir yolunu Mersin'e kadar yapardık." dedi.
128 milyar doların öneminin bu olduğuna işaret ederek, bu paranın esnafa, çiftçiye, emekliye, işsize gitmediğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, bu parayla ilgili karar alırken altında kimin imzasının olduğunun cevabını bilmediklerini, ancak bunu soracaklarını kaydetti.
128 milyar doların kime gittiğini gayet iyi bildiklerini dile getiren Kılıçdaroğlu, bunun, yurt dışına kaçmak isteyen yabancılara verilen para ve verilen rüşvet olduğunu savundu. Kılıçdaroğlu, bu paranın fakir, fukaranın, 83 milyonun alın teri olduğunu belirtti.
"Gayrimillileri destekliyorsunuz, gayrimillilerin arkasından gidiyorsunuz"Kılıçdaroğlu, "Tayyip'i Üzmeyen İstatistik Kurumu", TÜİK'e göre, Türkiye'nin 2020'de yüzde 1,8 oranında büyüdüğünü hatırlatarak, çiftçi, esnaf, hayvan üreticisi ve işsize, "Siz büyüdünüz mü? İşsizlik azaldı mı?" diye sordu.
Esnafın, emeklinin, çiftçinin, herkesin perişan, işsizliğin diz boyu olduğunu öne süren Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"O zaman kim büyüdü? Bunlar büyümediğine göre birileri büyümüştür. Saray ve beslemelerinin tamamı büyüdü. Onlar o kadar lüks içinde yaşıyorlar ki bir maaş yetmiyor, 1,2,3, 4 maaş, yeri geldiğinde her ay 5 ayrı yerden maaş alıyor. Keyifleri yerinde, işleri tıkırında. 5'li çete büyüdü, onlara her türlü imkan sağlandı. Bankada dövizi olanların durumu da iyi, ortada hiçbir sorun yok. Merkez Bankasında 128 milyarı götürenler, zaten onlar bu işten çok iyi büyüdüler. Devlete dolarla, altınla borç verenlerin durumu da çok iyi. Bütün bunlar, 'yerliyiz ve milliyiz' ayaklarına yapılıyor. Sayın Bahçeli'ye sormak isterim. Bu tablonun neresi yerli, neresi milli? Bana çıksın bir cevap versin. Gayrimillileri destekliyorsunuz, gayrimillilerin arkasından gidiyorsunuz. Sadece 2020'de 1 milyon 272 vatandaşımız işinden olmuş. Türkiye 1,8 büyüyor ama finans sektöründeki büyüme yüzde 21. Malı götürenler bunlar. Döviz fiyatları düştü, akaryakıta, doğal gaza zam geldi. Türkiye bir avuç tefeciye çalışır halde."
DokunulmazlıklarCHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, bütün bunlar olurken, toplumun dikkatinin başka yere çekilmek istendiğini ve "dokunulmazlığı getireceğiz" denildiğini söyledi.
Kılıçdaroğlu, anayasa hocası Prof. Dr. Kemal Gözler'in, kitabında, yasama dokunulmazlığının amacını, "Parlamento üyelerinin, iktidar tarafından tahrik edebilecek keyfi, zamansız ve esassız ceza kovuşturmalarıyla, geçici bir süre için de olsa yasama çalışmalarından alıkonulmasını önlemektir." diye açıkladığına işaret etti.
Yasama dokunulmazlığı kaldırılırsa siyaset alanının daraltılmış olacağını belirten Kılıçdaroğlu, siyaset alanının daraltılması halinde demokrasiden vazgeçileceğini ifade etti.
Kılıçdaroğlu, dokunulmazlıkların gerçek anlamda kaldırılabilmesi ya da dokunulmazlıklar konusunda sağlıklı bir karar alabilmek için Türkiye'de yargı bağımsızlığının olması gerektiğini vurguladı.
Yargı bağımsızlığının olmadığı bir yerde, bir ülkede dokunulmazlık dışında milletvekilinin hiçbir güvencesi olmadığını dile getiren Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"Milletvekilinin dokunulmazlığını elbette kaldırabilirsiniz zaten sayısal yeterliliğiniz var, bizim oyumuza da ihtiyaç yok, tek başınıza kaldırabilirsiniz. Yargıya talimat verip, 'Ben dokunulmazlığını kaldırdım, derhal içeri at' diyebilirsiniz, diyorsunuz da. Gereği de yapılıyor zaten. Dolayısıyla bu teminatın, bu güvencinin kalkmaması lazım. Demokrasiye inanıyoruz. Dokunulmazlık gerekiyor mu, 'evet' gerekiyor. Milletvekili her türlü şeyi söyleyebilmeli, eleştiriyi, sağlıklı, tutarlı, verilere dayalı eleştiri yapmalı mı, yapmalı. Bu eleştiriden iktidar partisi rahatsız olur mu, olur. 'Eleştiri yapıyorsunuz, ben senin dokunulmazlığını kaldıracağım, hapse de atacağım, bir daha da gıkın çıkmayacak...' Olmaz. Neden Türkiye'de yargı bağımsızlığı yok. Anayasa Mahkemesi kararını dahil, bir mahkeme uymuyorsa, tanımıyorsa ülkede yargı bağımsızlığından söz edilebilir mi? Hangi yargı bağımsızlığından söz ediyoruz. AİHM kararını uygulamayan mahkemeler var. Anayasaya göre uymak zorundayız. Uymayan hakimler de terfi ettirilip, Yargıtay'a atanıyorlar, daha üst mahkemelere atanıyor. Bir partinin il, ilçe başkanı hakim olduğu zaman veya bir partiden milletvekili adayı olup kazanamadığında, ödüllendirip 'Seni hakim yapıyoruz' denildiği zaman, orada yargı bağımsızlığından söz edilebilir mi?"
"Siyasi mühendislik aracı..."İktidarın ve Erdoğan'ın, zaman zaman kendisiyle ilgili tazminat davaları açtığını anımsatan Kılıçdaroğlu, "Parayı çok seviyor. Hakimlere de talimat veriyor, 'Şu mahkemelere düşürün' diyor. Tesadüf bazen o mahkemelere düşmüyor. O zaman, o mahkemelerin hakimleri görevden alınıyor, başka bir yere atanıyor, yeni hakimler tayin ediliyor ve ben tazminata mahkum ediliyorum. Bu, Türkiye'de yargı bağımsızlığını gösterir mi?" sorusunu yöneltti.
Kılıçdaroğlu, milletvekili dokunulmazlığı kaldırılacaksa önce bağımsız ve tarafsız bir yargı olması gerektiğini savunarak, "Hepimiz o yargıya güvenmeliyiz. O zaman kaldırın. Dokunulmazlıklar, siyaseti kendi arzularına göre dizayn etme alanı değildir. 6-7 yıl önce bir olay olmuş, insanlar ölmüş, aradan geçmiş 6-7 yıl. Şimdi 'acaba Millet İttifakı'nı nasıl bozabiliriz' diye yola çıkıyorlar ve 'Fezlekeleri düzenleyelim, getirelim, CHP zor durumda kalsın....' CHP, adaleti, hakkı, hukuku her yerde, her ortamda savunur ve asla haksızlıklar karşısında da susmaz. Anayasa'daki dokunulmazlığın ruhuna uygun hareket ederiz." değerlendirmesinde bulundu.
Anayasanın 83. maddesine göre, TBMM'deki siyasi parti gruplarınca yasama dokunulmazlığıyla ilgili görüşme yapılamayacağına ve karar alınamayacağına dikkati çeken Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Niçin; herkes vicdani kanaatine göre karar versin diye, yani grup kararı alınamaz. Her bir milletvekili dosyaya bakar, vicdani kanaatine göre, ona göre oturur, oyunu kullanır. Bu dokunulmazlıklar konusunda milletvekillerine sağlanmış önemli bir güvencedir. Bu güvenceyi de almak istiyorlar. Bir milletvekilinin dokunulmazlığı bir kişinin iradesine terk edilemez. Bir kişi ortaya çıkıp, 'Senin dokunulmazlığını kaldıracağım ve bunun hesabını sana soracağım' diyemez. Dediği andan itibaren milli iradeye ihanet etmiş demektir. Sen bir kişinin dokunulmazlığını kaldırmak istiyorsan dosya geldiğinde bakarsın, incelersin, elini kaldırırsın veya kaldırmazsın. Ama talimatla el kaldırıp, el indiriyorsanız orada milli irade yok demektir. Hakarettir milli iradeye. Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytansa, o şeytan asla olmayacağız. Demokrasiden, insan haklarından yanayız. Bir kişinin dokunulmazlığı kaldırıldı ne oldu, bütün partiler oy birliğiyle dokunulmazlığı kaldırdı, kimse itiraz etmedi. Ama dokunulmazlıkları bir siyasi mühendislik aracı olarak, 'ben acaba bir ittifakı nasıl bölerim, nasıl parçalarım' diye yola çıkıp yapıyorsanız, asla doğru değil. Ahlaki de değil."