Fatih haber,Haber fatih,Fatih Yaşam,Fatih aktuel ,Haber
Yazar Ercan Yıldırım, bugün Ortadoğuda cereyan olayları dünya perspektifi açısından değerlendirdi.Yıldırım, asıl medeniyetler çatışmasının şimdi başladığını ve dünyadaki yerleşik güçlerin kurdukları kukla örgütlerle yeni bir din inşa ettiklerini vurguladı.
MEDENİYETLER ÇATIŞMASI ŞİMDİ BAŞLIYOR
MEDENİYETLER ÇATIŞMASININ HASILASI TOPLANIYOR
Suudi Arabistanda yakın zamanda gerçekleşen ve “Saray Darbesi” olarak tarihe geçen olayda sadece Aramco şirketinin ABDye kazandırılması ve Amerikaya milyarlarca petro-doların akması mı hedeflenmiştir?
Ortadoğuda ya da dünyada meydana gelen olayları kendi başına ele alma gibi bir hatamız var. Bu tür çok yönlü, çok fonksiyonlu coğrafyaları dünyadaki eko-politikten ayıramazsınız. Bu ülkelerdeki siyasi olayları, değişimleri kendi dinamiklerine bağlayamazsınız. Saray darbesi kavramı görüntüde çok doğru fakat özüne baktığınızda en azından bir yüzyıllık dönüşümün fitilinin ateşlenmesidir. İktisadi açıdan petrol gelirlerinin Amerikaya bağlanması da bir yönüyle haklı... Fakat bu sebeplerin hiçbiri kendi başına süreci izah etmeye yetmiyor. Suudi Arabistanın Arap Baharı aşamasına geçtiği yorumları elbette önemli...
Esasında mesele hususen Ortadoğunun, genel manada İslam aleminin, İslam düşüncesinin toptan değiştirilmesi, kapitalist zihni dönüşümü her yönüyle tamamlamasıyla ilgili...
FİNANS KAPİTALİZM GÜÇLÜ SİYASAL ALANLARA TAHAMMÜL EDEMEZ
Sizin sürekli üzerinde durduğunuz yeni dünya düzeninde istenen mikro devletçikler meselesinde şimdi olay Suudi Arabistana mı geldi?
Yeni sınırların oluşmasının önünde hiçbir engel yok. Açıkça söylemek gerekir ki sadece İslam ülkelerinde değil dünyada da ulus devletler çatırdıyor, çatırdayacak ve güçlü devletler kendilerini koruyabilecek. Arabistanın 4e bölüneceğine dair haritalar yayınlandı bile... Zaten ortalıkta bildiğimiz manada bir Arabistan devleti “Suudi milleti” yok... Milliyet, din, mezhep, etnik aidiyetleri bir şekilde tutabilen devletler geleceğe bütün olarak kalabilecek. Bu sağlam bir tarih, bilinç, aidiyet gerektiriyor... Daha özelde ise dünya sisteminin gittiği yeri doğru anlayıp ona entegrasyonu tam sağlayıp sağlayamamayla da ilgili...
Nasıl bir entegrasyon?
Şimdi 1. Dünya Savaşı, endüstriyel kapitalizmden finans kapitalizme geçiş sürecinde İmparatorluk yapılarının tasfiyesiyle ilgiliydi, bunu sağladı. Finans kapitalizm büyük ve güçlü siyasal alanlara tahammül edemez...
2. Dünya Savaşı ise sömürge altındaki etnik yapıların “özgürleşmesi”ni, bağımsızlıklarını kazanmasını beraberinde getirdi. Görüntüde bağımsızlık savaşları verildi, ulus devletler kuruldu yeni yeni... Bunların pek çoğu Mısır, Cezayir gibi İslam ülkeleri. Birleşmiş Milletler kurulduğunda 50 civarında üyesi vardı, bugün 200ü buldu...
İçinde bulunduğumuz savaş belirli bir statükoya oturduğunda bu sayının 500lere çıkmayacağını kimse söyleyemez.
1. Dünya Savaşı faşizmleri üretmişti, 2. Dünya Savaşı demokrasileri getirdi. Bir farkla... bugünkü Ortadoğu-Kuzey Afrika coğrafyasında yani postkolonyal sahalarda demokrasi şekillenmedi, diktatörlükler kuruldu.
YENİ BİR DİN ANLAYIŞI İNŞA ETMEK İSTİYORLAR
Soğuk Savaş şartları bunların yaşatılmasını gerektiriyordu. Duvar yıkıldıktan sonra Saddamın, Esedin, Kaddafinin meşruiyetleri tartışıldı, çatışmalar başgösterdi. Yeni süreç sadece Ortadoğunun yeniden şekillenmesini değil İslam düşüncesinin şekillenmesini de beraberinde getirecek.
Yeni bir din anlayışına doğru mu gidiyoruz?
Elbette... DAEŞ, selefi hareketler, Batılı yıkımcıların sevdiği ve etkili kullandıkları radikal hareketler İslam ülkelerini, Müslümanları kapitalistleştirecek. Burada hiç şu yoruma girmeyelim; zaten diktatörler döneminde de Batıya bağlıydılar, gibi... Bu farklı... artık yapısal dönüşümden söz etmeliyiz.
Unutmayalım Soğuk Savaş sonrasında tüm Avrupa kapitalistleşti... 2. Dünya savaşı sonrası ABD dünya sistemi Avrupada finans kapital dışında düşünme şartlarının tümünü tüketti, bitirdi. Prag Baharını Sovyetlerin bastırdığını mı zannediyorsunuz; Dubcek başarılı oldu.
VAROLUŞ SORUNUYLA KARŞI KARŞIYAYIZ
“Güler yüzlü sosyalizm” sloganının karşılığı ılımlı İslam... İktisadi açıdan merkez-çevre modeli üzerinden bir entegrasyon var ama bir gün Müslümanlar tamamıyla, zihnen, psikolojik, epistemolojik açıdan İslami olandan uzaklaşacak, belki de ontolojik olarak.
Çok ciddi bir varoluş sorunuyla karşı karşıyayız, anlaşılan...
Öyle tabi... Soğuk Savaşı iyi okumalıyız... Jan Palach Wenceslas Meydanında kendini yaktıktan yaklaşık 20 yıl sonra tüm Avrupa Amerikan hinterlandının üyesi oldu; bugüne de Tunusta kendini yakan Muhammed Buazizinin eylemi getirdi, kıvılcımı çaktı. Komünizm çöküşüne Batı, Tarihin Sonu dedi... sonrasında da bugünleri anlatan bir Medeniyetler Çatışması tezi geldi.
Şu anda Medeniyetler Çatışmasının tam içindeyiz, bir farkla, çatışan taraflar yok, Batı, İsrail-ABD cephesi İslamı, Müslümanları dönüştürüyor.
Amerika ve diğer güçler bir yandan İran karşıtı görülürken bu tür bölünmeler bir tek bölgeyi Şiileştiren İrana yaramaz mı; ya da İran için plan ne zaman işler?
İran için plan işliyor, önceden başlamıştı zaten. Bugünü ister Medeniyetler Çatışmasının fiilen başlaması ister hasatlarının alınması olarak yorumlayın, bölgede üç önemli gelişme olacak.
İSRAİL TOPRAKLARINI GENİŞLETECEK
İlkin İslam düşüncesi dizayn edilecek –İslam dünyası demiyorum, İslam düşüncesi.
İkinci olarak klan-kabile devletler kurulacak.
Son olarak İsrail yavaş yavaş toprak genişletmeye başlayacak.
Şimdiye kadar Batı, İran ve Suudiler “kendi toprakları dışında” savaşıyorlardı, bu tersine işleyecek gibi... DAEŞ, Barzani, Esed vasıtasıyla zaten taraflar birbirini iyice kırdı, İsrail kendini unutturdu, hiç ses çıkarmadı. Şimdi herkes zayıfladı, İran ve Suud birbirine girince topraklarını genişletecek muhtemelen.
Bu olayın Türkiyeye yansıması ve etkisi ne olur?
Türkiye, gavurların ve onların distribütörlerinin sıkça dediği gibi seküler-laik damarıyla bu “radikallerin temizliği”nden uzak kalabilir. Fakat ben burada temel amacın “Türkiyenin çevrelenmesi” olduğunu düşünüyorum.
DÜNYA SİSTEMİNİN KARŞISINDAKİ TEK ÜLKE TÜRKİYE
Türkiye çevreleniyor, Balkanlardan, Kafkaslardan ve Ortadoğudan.
Türkiye hala dünya sistemine karşı bilkuvve potansiyel taşıyan tek ülke, biz Türkler Batı dışı dünyayı geliştirecek tek milletiz. Bu çevrelemeden her şey çıkar, Barzani gitti diye Kürt devleti ihtimali ortadan kalkmadı, daha da güçlendi bence, unutmayalım ki PYD özerkliğine Esed bile rıza gösteriyor.
JAPONLAR TEKNOLOJİ KÖLELİĞE İTİLİYOR
Şimdi pek sevdiğimiz Japon modernleşmesinden söz etmek istiyorum; 2. Dünya Savaşından sonra Japonların kimliklerine işleyen “milli dini” Şintoizm devletin resmi dini olmaktan çıkarıldı, ona özgü ritüeller, kutlamalar yasaklandı. Japonlar şu an harıl harıl kapitalist merkeze teknoloji köleliği yapıyor.
İran malum kendini Şiilikle bütünleştirip ifade eder, Suudi Arabistan dediğimiz yapı Suud aşireti ve Vehhabilik mezhebi-doktrini üzerine kuruludur. Mısır bir anlamda selefilikle özdeşleştirilmiştir, Suuddan ayrı bir selefilik, tabi Müslüman Kardeşler daha farklı bir ekoldür.
YASAKLAR TÜRKLÜĞÜMÜZÜ ENGELLEMEDİ
Süreç milli kimliklerle dini anlayışlarının arasındaki bağlantıları da çözecek... Aynen Türkiyede yapıldığı gibi...
Cumhuriyet inkılapları bizim Türklüğümüzü çözmüştü, Anayasamızda dinimiz yazmıyordu, Hilafet elimizden alınmıştı, Türklük etnik kimliğe indirgenip gaza fikri yok edilmişti. Yasaklar Türklüğün bilkuvve uhdemizde kalmasını engellemedi.
Bu çevreleme hareketi uhdemizdeki bu varlığı tamamen almak isteyecektir; onu “açığa” çıkarmadıkça çevreleme işgale dönüşür!
Serkan Üstüner / Haber7.com
serkan.ustuner@haber7.com