Fatih haber,Haber fatih,Fatih Yaşam,Fatih aktuel ,Haber
2007 yılında Almanya Deniz Feneri e.V üzerinden Türkiyedeki Deniz Feneri ile AK Parti aleyhinde başlatılan algı operasyonu geçtiğimiz günlerde mahkemenin verdiği beraat kararıyla resmen çöktü. Yıllarca süren operasyonun perde arkasını Deniz Feneri Derneği Başkanı Av. Mehmet Cengiz STARa anlattı.
6 yıl boyunca lince uğradık
Almanyadaki Deniz Feneri e.V. bağlantılı soruşturmaya ilişkin 20 kişinin yargılandığı İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesindeki davada beraat çıktı ve dava tamamen kapandı. Peki Deniz Feneri neydi neden hedef seçilmişti. İşte Başkan Mehmet Cengizin anlattıkları: “Dernek kayıtlarımızda Türkiyeden 615 bin aile (yaklaşık 2,5 milyon fert) kişiye yardım eli uzattık. Dünyanın 60 ülkesinde hayırseverlerimizin emanetleri mağdur ve mazlum insanlara ulaştırıldı. Ancak 2007de Almanya Deniz Feneri e.V isimli kuruluşa baskın düzenlenmesiyle başlayan ve etkileri 6 yıl boyunca görülen bir süreç başladı. Oluşturulan algının sonuçları en çok da derneğimizin bağışlarına yansıdı.”
Bilirkişi ile sahte rapor
“Operasyonun ilk günlerinde Türkiye Deniz Feneri yoktu. Sonra gördük ki, hedefin tam ortasına yerleştirilmeye çalışılıyoruz. Bunu da Ankarada uzun süre yürütülen Almanya Deniz Feneri e.V bağlantılı soruşturma sırasında çok net bir şekilde gördük. Görevi kötüye kullandıkları ve evrakta tahrifat yaptıkları için dosyadan el çektirilen üç savcının hazırlattıkları bilirkişi raporu tam bir skandaldı. Raporla, 30 milyon TLlik bir yolsuzluk oluşturulmaya çalışılıyordu. Skandal ortaya çıkınca yeni savcılar bilirkişi raporunun tekrar, bu kez doğrusunun hazırlanmasını sağladılar. Deniz Fenerine karşı yürütülen kampanyada birbirine uzak gibi görünen çok kişinin, yayın grubunun, siyasi yapının ve merkezin işbirliği halinde olduğunu gördük.”
AK Partiyi kapatma süreci
“Son aylarda yaşananları takip ettiğimizde anlıyoruz ki Ak Partinin kapatılması için Almanya derin devletinin de destek verdiği bir süreç, aslında 2007 yılında Almanya Deniz Feneri e.Vye yapılan baskınla başlatılmış. Zira 2008 Eylül ayında Derneğimizle ilgili suç duyurularını almak üzere Bakırköy Adliyesine gittiğimde Yargıtay Başsavcılığınca Ak Partiyi kapatmak üzere hazırlıklara başlandığını öğrendim. Türkiyeden Doğan Medya Grubunun öncülüğünde kalabalık bir medya kuruluşu, Deniz Feneri konusunu aylarca gündemde tutarak itibarsızlaştırma kampanyasına destek verdi. Operasyonu yapanların bir hedefi de Başbakanlığı döneminde Erdoğan ve hükümet idi. Almanya Deniz Fenerinin devlet eliyle ulaştırılmak üzere “Başbakanlık” hesabına gönderdiği para medyaya “kasten” “Başbakan”a diye yansıtıldı."
En güvenilir ilk kurum
operasyonda Doğan Medya Grubunun özel bir yeri ve rolü olduğu görülüyor.. Doğan Grubu tarafından yayınlanan Capital Dergisi,
2004 yılından itibaren 5 yıl boyunca Türkiye genelinde yaptırdığı bir araştırmanın sonuçlarını, Mart sayılarında açıkladı. O kamuoyu araştırmalarında Deniz Feneri Derneği Türkiyenin en güvenilir STKsı çıkıyordu. Hem de en yakın takipçisi ile arasında uçurum sayılabilecek bir puan farkıyla. Sonrasında Doğan Grubunun gözünü karartmış bir şekilde Deniz Fenerine karşı yürütülen linç kampanyasının liderliğini üstlendi. Capital Dergisi 2008 yılından sonra yaptırdığı araştırmalarda STKlarla ilgili araştırmayı ya kaldırdı, ya da STKlarla ilgili tespitlerin sonucunu yayınlamaktan kaçındı”.
Baykal oyuna geldi, bizi dinlemedi
“CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal 17 Şubat 2009 tarihli grup konuşmasında derneğimizi suçladı, yönetimimize “sahtekârlar” diyerek hakaret etti. Baykala önce bir mektup göndererek derneğimiz üzerinden siyasi bir kavga yürütmesinin yanlışlığını anlattık. Biz de 23 Şubat 2009 tarihinde Deniz Baykala ve CHPye 1 milyon TL manevi tazminat talebiyle dava açtık. Baykalla görüşme talep edip randevu istedik. Görüşmekten kaçındı. Dönemin CHP İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekinle görüştük. Ayrıca daha sonraki bir dönemde CHP Konya Milletvekili Atilla Kart ile TBMMdeki odasında görüştük. Atilla Kart, daha biz İstanbula dönmeden bir köşe yazarına ve bir televizyona yaptığı açıklamalarla, konuyu çarpıtarak anlatmaktan kaçınmadı”.
ALMANYA, ABD, İSRAİL VE FRANSA RAHATSIZ OLDU
Almanya, çoğu ülke ve güç merkezi gibi Türkiyenin bölgede ve dünyada giderek güçlenmesinden rahatsızlık duyuyor. Almanyada milyonlarca Türk vatandaşı yaşıyor. Ortadoğuda güçlü bir Türkiye İsrailin de işine gelmez. Yahudi lobisi üzerinden Almanya bu konunun üzerine gitmeye ikna edilmiş olabilir. Dünyanın 150ye yakın ülkesinde Türkiye merkezli yardım kuruluşlarının destansı faaliyeti var. Bu da Almanyanın, İsrailin, ABDnin, Fransanın ve İngilterenin rahatsızlık duyacağı bir gelişmedir. Zira yardım için gidilen ülkeler saydığımız ülkelerin eski sömürgeleri ve halen de irtibatı koparmadıkları ülkeler. O ülkelerde Türkiyenin nüfuz sahibi olması ve Türkiyeye olan sempatinin artması söz konusu çevreler için rahatsızlık sebebidir. 2004-2007 arasında Deniz Fenerinin yıllık yardım hacmi yaklaşık 100 milyon dolardı. Bir ülkeden tek başına bu kadar yardım yapabilecek çapta bir kuruluşun varlığı bile tek başına dünyanın güç ve söz sahibi ülkeleri için can sıkıcı bir durumdur. O sebeple, ülkemizin bütün yardım kuruluşlarının zayıflatılması, yardım anlayışının zarar görmesi hedeflenmiş, bu iş için dönemin en güçlü yardım markası olan “Deniz Feneri” seçilmiştir.