Fatih haber,Haber fatih,Fatih Yaşam,Fatih aktuel ,Haber

Fatih Aktüel

Video Galeri
Foto Galeri
Web Mobil
Bu haber 5759 kez okundu. | Guncel Haberleri
Haberin Tarihi :   27 Mart 2015 - 14:09

Mehmet Kurt: Hizbullah, derin devlet güdümünde kurulan bir grup değil

Büyüt
Küçült
Mehmet Kurt: Hizbullah, derin devlet güdümünde kurulan bir grup
Türkiyede Hizbullah kitabının yazarı Mehmet Kurt, verdiği röportajda PKK ve Hizbullah arasındaki çatışmada önemli ayrıntıları anlattı...

Akademisyen Mehmet Kurt, Türkiyede Hizbullah adlı kitabındaki Hizbullahın kuruluşundan PKKyla çatıştığı dönemlere, devlet ve Hizbullah arasındaki ilişkiye kadar birçok gerçeği gözler önüne seriyor. Kurt, verdiği röportajda PKK ile Hizbullah arasındaki çatışmaların ne zaman başladığını, barış görüşmelerinin sonuçlarını, Hizbullahın devlete bakış açısını anlattı. Kurta göre Hizbullahı devlet kurmadı...

İşte Mehmet Kurtun T24ten Hazal Özvarışa verdiği o röportaj:

Mehmet Kurt, üniversite hayatına ilahiyat ile başlayan ve antropolojiyle devam eden bir akademisyen. Bugün Bingöl Üniversitesinde öğretim üyeliği yapan Kurt, Hizbullahın toplumsal bir hareket olarak portresini çıkarmak için, aralarında Mardinde okuduğu imam hatip okulundan arkadaşlarının da yer aldığı bir grup Hizbullah üyesi ile görüştü. 

İletişim Yayınlarından çıkan kitabı vesilesiyle kapısını çaldığımız Mehmet Kurt, T24e verdiği söyleşinin ilk bölümünde Hizbullahın kuruluşunu, lideri Hüseyin Velioğlunun Türk İslamcılarla sürdüremediği ilişkisini, örgütün adıyla özdeşleşecek şiddete yönelimini ve gizli bir örgütten beklenmeyen CV ile üyelik usulünü anlattı. 

Söyleşinin ikinci bölümünde Hizbullah üyelerinin gündelik hayatlarına eğilen Mehmet Kurt, örgüt içi yardımlaşma imkânlarını, bir propaganda aracı olarak müzik kasetlerini, üyelerin yaş ve mevkilerine göre okudukları kitapları aktardı. Bir Hizbullah yöneticisiyle yaptığı yazılı söyleşiden yola çıkarak örgütün kadınların çalışmasına, eşcinselliğe ve cinsiyet değiştirme konularına yaklaşımına dair bilgiler de paylaştı.

Kurta “Devlet tarafından kullanıldıklarını söyleyen görüşmecileriniz oldu mu” sorusunu da yönelttik. Yanıt, tereddütsüz geldi:

“Çok. Hizbullahın da bununla yüzleşmesi lazım çünkü bunu kişisel düzlemde dile getiren Hizbullah mensubu çok.

Hizbullah veya Hizbullahın partileşme sürecinde evrildiği Hüda-Par, kamuoyu önünde geçmişe dair bir sorgulama yapmadı, özür dilemedi. Ancak, Mehmet Kurtun aktardığına göre, Hizbullah tabanının kayda değer bir kısmı “PKKyla çatışmanın devlet güçlerine yaradığını kabul ediyor.” 

Akademisyen Mehmet Kurt, bu ifadeleri Hizbullah bir devlet projesi kalıbında düşünerek dile getirmiyor. Kürt hareketine yakın pek çok kişi hoşlanmayacak notunu düşerek şunu söylüyor: 

Bence Hizbullah, derin devlet güdümünde kurulan bir grup değil. Daha sonradan ilişkilenmeler olduğu kanaatim daha güçlü. 

Söyleşinin yarın yayımlanacak 3. bölümü Hizbullahın bugününde yoğunlaşacak. Öncesinde, T24ün sorularına Mehmet Kurtun verdiği yanıtlar şöyle: 

AİLE ÜYELERİNİ RAPORLAYANLAR OLDU
- Hizbullah deyince akla gelen IŞİDvari, gözlerinizi ve aklınızı başka bir yöne çevirmenizi zorlaştıran bir şiddet. Hizbullah tarafından kabul edilmeyen domuz bağı uygulaması bir yana gündelik hayata sinmiş, kezzap atan veya bir alıntı aracılığıyla camiye istiflendiğini söylediğiniz satırlarla var olan bir şiddet de var. Askeri kanat dışında kalan Hizbullahçılar, “şiddeti duymadık”, “sorgulamadık” deseler de şiddetin yaygınlığı, bu tabanı da şiddetin katılımcısı yapmıyor mu?
Evet, bu açıdan şiddeti uygulamayan ama duyan kişilerin de geçmişle hesaplaşması lazım. Bir akademisyen olarak insanlarla görüştüğümde bana anlattıkları üstüne “Hadi doğrusunu söyle” diyemem ama bu bilgiyi sorgularım, nitekim kitapta sorguluyorum. Ama öldürme vakalarına karışan, bugün cezaevinde müebbetle yatan kişiler dışında cami derslerinden sorumlu, sadece sohbetlere giden, Hizbullaha inanan kitle daha yaygın. 

- Ne kadarlık bir kitle bu?
Hüda-Parın aldığı 92 bin oydan yola çıkarak, bugün yaklaşık 200 bin kişilik bir tabandan bahsediyorum. Muhtemelen o dönem daha azdır ama eylem koyabilme gücü daha fazlaydı. 

- Camide ders veren insanlar, “cemaatin oğulları” olarak anılan askeri kanadın güvenlik tedbirlerini gündelik hayatlarında ne kadar uyguluyorlardı? İllegal bir örgüte bağlı olduklarının farkında ve buna karşı hazırlıklılar mıydı?
Büyük oranda öyleydi. Sorumlulukları artınca tedbirler alınıyordu ve sanıyorum buna dair dersler de veriliyordu. “Evde kimse var mı”, “Arama yapılmış mı” diye camın kenarına saksı koyma, sokağı geniş dönüp birinin takip edip etmediğini anlamak için bakma veya biriyle görüşmeye gittiğinizde tam saatinde o kişi yoksa, gidip yarım saat sonra tekrar gelme, bunu üç dört kez tekrarladıktan sonra hâlâ yoksa tüm sorumlulara haber verip o kişinin bildiği hücre evlerin boşaltılması gibi uygulamalardan bahsedildi. 

- Üyelik aile üyelerinden saklanıyor mu?
Hayır. Ama eğer ailenin hepsi Hizbullaha üyeyse, tüm fertlerin sorumlusu farklı oluyor. Görüşmecilerimden Sermestin geniş ailesinde, baba ve büyük abi dışındaki herkes Hizbullah mensubu. 

- Birbirlerini mi raporluyorlar?
Bu örnekte raporlamamışlar ama aile üyelerini raporlayanları duydum. Nitekim Sermest diyor ki “Ben ayrıldıktan sonra abim geldi ve ‘Ben de ayrılmıştım ama gerginlik çıkmasın diye yansıtmadım dedi.”

- Sermestin öyküsünü anlatır mısınız?
Sermest bölgede bir ilde, küçük bir dağ köyünde doğuyor. Köyden zorunlu olarak göç etmek zorunda kalıyorlar, göçten önce köyün bir kısmı korucu oluyor, olmayanlar köyden ayrılmak durumunda kalıyor. Göçle oluşmuş bir mahalleye yerleşiyorlar cümbür cemaat. Köy dışına ilk çıkan abi Hizbullah mensubu, Sermest gelişleri hakkında şunu söylüyordu: 

“Şaşırdım. Onlarca genç bir anda tüm eşyalarımızı indirdi. Ev yerleşti. Yarım saat içerisinde yemekler geldi.” 
Kısa bir sürede neredeyse tüm aile Hizbullaha üye oluyor. Sermest, “Orta okula başlayınca bir çevrenin içine doğdum” diyor ve lisenin bir aşamasında Hizbullahtan ayrılıyor. Kişisel olarak da tanıyorum; okumayı severdi, muazzam bir şair olabilirdi ama şiirlerinin neredeyse tümünü yok etti. Ayrılışı lisede tepkiyle karşılanıyor, kendisi de şunu söylüyor; “Ayrıldığım gün lisede Hizbullah dışından hiç kimseyi tanımadığımı fark ettim.” Hizbullahtan ayrılınca Antalyaya kaçıyor ve orada ilk defa denizi görüyor ve deniz suyunun tuzlu olduğunu fark ediyor. Hayat acemisi ama Hizbullah mensubuyken ülkeye şeriat getirme gibi iddialı beklentileri var. 

HİZBULLAHLA ÖZDEŞLEŞEN HALAY SERMİLA 
- “Üye oldu” ve “Ayrıldı” noktalarının arasında Sermest neler yaşadı? Hayatı nasıl farklılaştı, örneğin oynadığı halay değişti mi?
Sermest, halay çekiyor muydu bilmiyorum ama “Sermila” diye bir halay var, Batman bölgesinin geleneksel bir oyunu ama Hizbullahla özdeşleşti. 

Bunun dışında Sermest, gündelik hayatının tüm rutinlerinin kontrol edildiği, birey olarak arzularının yok sayıldığı yıllar geçirdi. Okuduğu romanlar eleştirildi, davranışları ‘davaya göre fazla hoppa bulundu. Sermest, aile çok kalabalık olduğu için bir dönem pansiyonda kaldı. Hizbullah mensubu öğrenciler, diğer öğrencilerle sadece onları cemaate üye etmek istediklerinde ilişki kuruyorlardı. Lisede olanlar için “Alaka” diyorlardı.

- “Alaka” ne demek?
Kurânda geçen bir tabir, “embriyo” anlamına da geliyor, “ilişki” olarak da kullanılıyor. Her teneffüste ziyaret, kitap verme, sorunlarını giderme, bir süre sonra pikniğe çıkarma, top oynama gibi etkinlikler yapıyorlardı. 

- Kitlesel piknikler mi?
Bir dönem kitleseldi. 

‘Sermest, aşkını davaya ihanet olarak gördü 
- Bir görüşmeciniz “Türkü bile dinlemedik” diyor. Basit zevkler, günah olarak kodlanıp yasaklanabilirken oyunlarda bir esneklik mi vardı?
Futbol, voleybol, basketbol gibi oyunlar oynarlardı; tabii kadınlar hariç. O anlatıda “5 yıl aşık oldum, kendimden bile sakladım” ifadesi de geçiyordu. 

- Neden sakladı? Evliliklerin Hizbullah içinde yapıldığını söylüyorsunuz kitapta, görüşmeciniz sevdiği kadınla evlenemez miydi? 
Kendi duygularını, aşık olmayı davaya ihanet olarak gördü. “Benim cemaate hizmet etmem lazım” diye düşündü muhtemelen ve vicdan azabını çok hissetti.

‘Susa katliamıyla şehadet söylemi derinleşti 
- Türkü dinlemek yasaktı ama propoganda aracı olarak müzik kasetleri kullanıyorlardı, doğru mu?
Hizbullahın kuruluşundan itibaren kullanılan propaganda araçlarından biri evet albümlerdi. Mizgin, Şehitler Kervanı ve Şehit adlı albüm serileri var. PKKnın 10 üyelerini öldürdüğü “Katliama Susa” dedikleri ve olay ardından çıkan bir kaset var. Silvanın Yolaç (Susa) köyünde gerçekleşen olay, zamanla Hizbullah aidiyetinin en önemli sembolüne dönüşüyor. Susa olayından sonra gelişen bir mağduriyet ve derinleşen bir şehadet söylemi var. Şu anda Susayla ilgili tiyatro oyunları, Susa anmaları devam ediyor. Katliama Susa kaseti de bunun bir parçası. Cemaatten biri öldüğünde, önemli bir şey gerçekleştiğinde bunun hemen müzik alanındaki üretimi gerçekleşmeye başlıyor.

- PKKnın Delilası gibi Hizbullahta öne çıkan bir isim var mı? 
Seyfullah önemli bir sembol ama bildiğim kadarıyla şiddeti bir araç olarak kullanmadı. Mitinglere gittiğinizde bazı gruplar görüyorsunuz ama onlar da dönüştü, söylem de değişti, 90larda başkaları da vardı.

RÖPORTAJIN TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ!!!



E-Posta ile Yolla
Sayfayı Yazdır
Sosyal Paylaşım
Google
Blogger
Tumbir
Etiketler :
İsim Soyisim :
E-Mail :
UYARI : Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar hakkında muhatapları tarafından dava açılabilmektedir.
Uyarı
Güvenlik kodu :
Bu habere ilk yorumu siz yapın.
DİĞER HABERLER
Foother
SOSYAL MEDYA
Facebook Twitter RSS Sitemap
"Fatih Aktüel | https://www.fatihaktuel.com/"   Tum Hakları Saklıdır. © 2023 - 2024