Fatih haber,Haber fatih,Fatih Yaşam,Fatih aktuel ,Haber

Fatih Aktüel

Video Galeri
Foto Galeri
Web Mobil
Bu haber 2316 kez okundu. | Guncel Haberleri
Haberin Tarihi :   24 Nisan 2015 - 12:10

Rakel Dink: Bütün insanlığa acı acı ağlıyorum

Büyüt
Küçült
Rakel Dink: Bütün insanlığa acı acı

2007 yılında bir silahlı saldırıyla katledilen Agos gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dinkin eşi Rakel Dink, bugünkü Cumhuriyet gazetesine, 24 Nisan 1915in 100. yılı vesilesiyle Acı acı ağlıyorum başlıklı bir yazı kaleme aldı.   Rakel Dinkin yazısı şöyle:   Bu yazıyı okuduğunuz gün 24 Nisan. Ağır ve çok acılı bir yas günü. Bugün sizler için kendi hikyemi Tanrının yardımıyla kısaca yazmaya çalışacağım.
1959da şimdi Şırnaka bağlı olan Ermeni Varto Aşiretinde doğdum. Adı şimdi Yolağzı Köyü olarak değişmiştir. Varto, babamın dedesinin adı, Vartandan gelir. Büyük dede Vartan zamanında Vandan gelmiş oraya. Cudi Dağının güney eteğinde bulunur. Irak ve Suriye sınırına yakın. Cudi Dağı bizim oradan bakarken çok heybetlidir. Bize komşu Hasana köyünden ise kanatlarını üzerine germiş gibi görünür. Şimdi ise ne Hasana Köyü ne de Ermeni Varto Aşireti var. 1915te yok etme fermanı gelir. Bizde Kürtçe Fermana Me Xatibi derlerdi. Bizimkiler bu fermandan Tayanlar olarak bildiğimiz Arap Müslüman bir aşiretin yardımıyla Cudinin içinde, yükseklerdeki kaya kovuklarında, mağaralarda uzun yıllar saklanarak hayatta kalmışlar. Cudi bir azizin adı. Mesih onun adı hatrına bizi sakladı derler. Hatta efsane olmuştur; o zamanki mağaralar aslında yokmuş€¦
KURT MU YEDİ KUŞ MU?
1915te kaçarlarken akrabalardan birinin yeni doğmuş ağlayan çocuğu susturulamaz. Kayınvalide Siz yürüyün, biraz bana ver kızım onu diyerek alır ve... Ben telaffuz edemiyorum, siz tahmin edin. Bebek anneannemin ablasının çocuğu. Başka biri kız çocuğunu artık taşıyamamış ve gözünü bağlayarak bir ağacın altına koymuşlar. Eline bir kuru ekmek parçası tutuşturmuşlar. Gözlerini bağlamışlar ki bir zarar gördüğünde korkmasın. Her anlattıklarında Kurt mu yedi, kuş mu der ağlarlar. Kim bilir? Belki bir yerlerde birinizin anneannesidir€¦
Babam Siyamentin soyadı Vartanyan iken Soyadı Kanunuyla Yağbasan olmuş. Annem Delal. İkisi de becerikli, yaptıkları her işi en iyi şekilde yapan, cesur, dürüst insanlardı. Ekmeğini taştan çıkaran bu insanlar, kimsenin malına göz dikmediler, yalan solumadılar, her zaman hakkı, doğruyu, adaleti savundular. Zulme karşılık bile. Bize de kendilerinde olanı yaşayarak verdiler, öğrettiler. Annem 35 yaşında hastalandı. Ben sekiz yaşındaydım. Rahmete kavuştu. O yıl içinde bir grup hayırseverin yolu bizim köye de düştü. O zamanki Patriğimiz Şnork Srpazanın teşvikiyle Anadoludaki köyleri gezip kılıç artıklarını buluyorlardı. Anadoluda tek bir Ermeni okulu kalmadığı için yaşı okula uygun çocukları alıp İstanbula getirmekti amaçları. Hrant Güzelyan ve Orhan Yünkes, babamla birlikte 12 çocuğu İstanbula getirdiler. İkinci gruptuk biz. Dilimizi, dinimizi öğrenmemiz, eğitim almamız için yatılı okula yerleştirildik.
BABAMIZ NÖBET TUTARDI
Köydeyken çok geceler babalarımız nöbet tutardı. Köpekler ulurdu. Bir korku ruhu sanki gezinirdi. Tabii ki çocuklara hissettirmemeye çalışırlardı ama tavırlardan, kadınların fısır fısır durmadan dua etmelerinden sezer, tedirginliği görürdünüz. Farklı zamanlarda iki kere çobanlarımız öldürüldü. Geride son kalanların İstanbula göç etmesinden önceki hafta bir başka Hıristiyan köyü olan komşu Hasana Köyünden bir adamı öldürüp her bir parçasını bir tarafa atmışlardı. Korku gittikçe arttı. Babama kiracı olan komşu Dadar Köyü ağası sahte tapu icat edip mahkemeye vermişti babamı. Babam 40 yıl bu davaların, toprak keşiflerinin peşine düştü. Çok kez yaralandı, yoruldu ama vazgeçmedi. Babam 72 yaşında Brükselde, sizin deyiminizle Diyaspora olarak toprak talebi sürerken rahmete kavuştu. Dava hl devam ediyor.
1978de kamp yöneticimiz Güzelyanı vurdular. Yaralı kurtuldu. 1979da Ermeni militan yetiştiriyor diye hapse attılar. İki çocuklu biz, yazları kampta yönetici olarak sorumluluk aldık. Hrant bir taraftan üniversitede öğrenci, bir taraftan da süren bir ekmek kavgası. 1986da üçüncü çocuğumuz doğdu. Ve Tuzla Kampına el kondu. Bugün yıkık dökük duruyor. Keşke hayırlı bir amaç için kullansalardı. Alıp eski sahibine geri verdiler. Sonra kaç el değiştirmiş. Hiçbir sahibine hayır getirmedi.
Kışın İstanbulda çocukların kaldıkları yerler ise o dönemde birer birer kapatıldı.
Bugün bu bilgi çağında aslında hiç kimsenin bilmiyorum demeye hakkı yok. Benim veya başkasının hayat hikyeleri€¦ O dönem hayatta kalanların her birinin mucizeyle hayatta kaldıklarını görüyor insan.
Canım Çutağım€¦ O, sizi incitmeden, kendinizin sonuçları görme, anlama büyüklüğüne, onuruna erişmenizi istiyordu. Çünkü çok iyiydi. Sizi çok seviyordu. Size yardım etmekti isteği ve amacı. Irkçılığın insanlıktan nasibini almamış, körleşmiş, gözleri dönmüş çok hallerini gördük. Mahkemenin ortasında resmen ölünün üzerinde tepiniyorlardı. Hem tehditlerle yaşarken hem de cinayetten sonra. Bu soykırım zihniyeti değil mi?
Öyle, Kimse kalmadı€¦ Gittiler işte, Keşke gitmeselerdi. Gittiler, bereket de gitti, Aramız iyiydi, dış güçler nifak soktular demeyle olmuyor. Samimiyetle, yaşanılan vahşeti, ölü soyuculuğunu, mahremiyetlerin hepsinin yerle bir edilmiş olma kötücüllüğünü, o kul hakkı dediğiniz bütün hakların çiğnendiğini, malın mülkün, haysiyetin yok edildiğini, hiçbir hakkın korunmadığını ikrar etmek gerekli.
Bildiklerim, duyduklarım, yaşadıklarım belki cüzi. Belki bir bütünün azıcığı. Ama bütünün ne kadar büyük olduğunu hangi akıl, hangi yürek kavrayabilir?
Şimdi seyrediyorum. İnkr libası ne kadar komik duruma düşürüyor, gülünçleştiriyor insanlığı. Benimkisi acı bir gülümseme. Acılaşmış, gözyaşı dolu bir gülümseme. Biraz da öfkeyle beklenti dolu bir gülümseme.
1915teki dünyayı seyrediyorum. Bütün insanlığa, politikalarına acı acı ağlıyorum. 2015 insanlığını seyrediyorum, ruhum inliyor içimde. Canım çekiliyor. Ülkemi seyrediyorum. Utanıyorum. Ağlıyorum. Boğazım düğümleniyor. Yutkunmakta zorlanıyorum. Sesimi koyveriyorum. Bağrımdan dökülüyor gözyaşlarım. Tanrıyla konuşuyorum, dertleşiyorum. Biriciğinin adında Hisusta yalvarıyorum. İnsanlığa merhamet etsin diye. Yürekleri tövbeye yönlendirsin diye. O zaman Tanrı yere iner, insan da içtenlikli ikrarla devam eder. Yürekler birleşir, yaralar merhem bulur, şifa ve sevinç gelir. Eski kokuşmuş zihniyet de kirli, paçavra bir elbise gibi sıyrılıp atılır. İnsan billurlaşır, kurtulur, hafifler, özgürleşir tarihin kementlerinden.
Ben bugün, önce Balıklıda Çutağımın mezarında, sonra Şişlide Sevagın mezarında, sonra da 1915 soykırımında ölenlerimizi anmak için Taksim Meydanında sessizce bu ülkenin özgürleşmesini bekleyeceğim.





E-Posta ile Yolla
Sayfayı Yazdır
Sosyal Paylaşım
Google
Blogger
Tumbir
Etiketler :
İsim Soyisim :
E-Mail :
UYARI : Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar hakkında muhatapları tarafından dava açılabilmektedir.
Uyarı
Güvenlik kodu :
Bu habere ilk yorumu siz yapın.
DİĞER HABERLER
Foother
SOSYAL MEDYA
Facebook Twitter RSS Sitemap
"Fatih Aktüel | https://www.fatihaktuel.com/"   Tum Hakları Saklıdır. © 2024 - 2025