Fatih haber,Haber fatih,Fatih Yaşam,Fatih aktuel ,Haber
Hazırlayan: Mehmed Mazlum Çelik
Evvela orucun kendisini bir eylem olarak açıklamamız gerekirse nasıl bir tarif yapmamız gerekir ve Müslümanlar açısından hangi manasıyla kollektif bir bilinç oluşturur?
İslam inancı, haramı işlemememe iradesine bir amel olarak değer verir ve cennet vaat eder. Bu anlamda doğru bir eylemin ödüllendirilmesinin yanı sıra yanlış bir eylemden kaçınmanın da mükâfat olarak bir karşılığı vardır. Buna göre bazen eylemsizlik de bir değer taşır.
Bilinçli bir tercihle ortaya çıkan eylemsizlik hâlinin ödüllendirilmesi vaadinin üzerinde düşünmemiz gerekir. Mesela oruç tutmak, bir şeyi yapmaktan daha ziyade yapmamak şeklinde tarif edilebilir. Oruç, hiç bir şey yememek, içmemek yani normal hayatta helal olan şeylerden uzak durmaktır. Bu, bir şeylerden uzak durma iradesi göstermenin, bir şeyleri yapmak mesabesinde bir amel olarak kabul görmesidir.
Ramazanda Oruç, hep birlikte bir şey yapmama eylemidir. Müslümanlar, Ramazan ayında toplu hâlde bir şeyleri yapmamayı öğrenirler. Bu berberce bir şeyler yapmaktan daha kolaydır. Böylece eylemsizlik kararı Müslümanları ortak bir anlam dünyasında birleştirir.
Ramazan çeşitli vesilelerle bir festival havasıyla kutlanıyor(!) oysa bu, ‘manada bir zedelenmeye sebep olurken Müminin idrakinde mesajın akim kalmasına sebep oluyor. O halde Ramazanı nasıl anlatıp ve yaşayacağız?
Ramazan ayı, öyle bir aydır ki, o ayda, insanlar için hidayet rehberi, doğru yolun, hak ile batılı birbirinden ayıran apaçık delillerin bulunduğu Kuran indirilmiştir.(Bakara / 185)
Bu ayete göre orucu hidayet rehberi Kuranın indiği Ramazan ayında tutuğumuzun farkında olmalıyız. Sahabe her Ramazan, hayatlarını adil, özgür, eşit ve kardeşçe yaşamaları için indirilmiş Kuranın kıymetini bilerek geçirirlerdi. O zaman Resulullah, Kuranın indiği Ramazanda Sahura kalkınca ne yaparmış diye Kurana sorarsak ne cevap alırız?
Ey örtüsüne bürünen Resul! Gecenin yarısında, istersen biraz öncesinde istersen biraz sonrasında bir ara kalk ve Kuranı ağır ağır, sindire sindire oku! Doğrusu biz sana (sorumluluğu) ağır bir söz vahyedeceğiz. Şüphesiz gece kalkışı hem daha etkilidir hem de okuduğunu anlama bakımından daha elverişlidir. Zira gündüz vakti, seni uzun bir meşguliyet bekliyor.(Müzemmil / 1-7)
Orucunmüminin yaşam disiplinindeki tesiri nedir, Allah bu ayda bize hangi eğitimi vermektedir?
Ramazanda hep birlikte aç ve susuz kalmamızı emreden Allah, bizi korkutup boyun eğdirmeyi değil, oruç vesilesiyle tüm mümin kardeşlerimizle sonuna kadar sabır ve dayanışma konusunda eğitmektedir.
Oruçtaki nefis terbiyesi, ulaşabildiklerinden uzak durma iradesi gösterirken bunlara ulaşamayanlarla paylaşmayı ihmal etmemektir.Mesela orucu tutamayan fidye verir. Yani aç ve susuz kalamamanın kefareti, mümin kardeşini doyurmaktır. Orucu sahurdaki zengin kahvaltı ile başlayıp geğirilmeden kalkılmayan iftar sofrasına ulaşana kadar aç ve susuz kalmak olduğunu zannedenler lale devrinin çocuklarıdır.
Ramazanda ülkemizde günden güne gelişerek devam eden birçok aktivite artık olmaz olmazlar arasındadır. İslamın haram saydığı işi yapan birçok işyeri bir ay boyunca kapanmaktadır. Marketlerde fakirlere dağıtılmak üzere kumanya poşetleri ve kampanyaları yaygınlaşmaktadır. Bilinen lüks otel ve restoranlarda iftarlar düzenlenmekte. Birçok işyerinde iş görenlerin mesai saatleri iftara göre ayarlanmakta. Modern hayat ile terk edilen akrabalar ile verilen iftarlar neticesinde tekrar sıcak ilişkiler kurulabilmekte. Yanından dikkat etmeden geçtiğimiz birçok ihtiyaç sahibi ile kumanya, zekât ve fitre ile paylaşım normalleşmekte. Belediye çadırlarında binlerce kişiye iftarla bir araya gelmekte. TVlerde Kuranın Arapçası ve mealini, düzenli olarak her gece yayınlamaktadırlar. Emniyet genel müdürlüğünün de açıkladığı verilere göre suç işleme istatistikleri Ramazan boyunca en alt düzeyde seyretmekte.
Orucu diğer ibadetlerden ayıran özelliği nedir?
Orucu, namazdan, hacdan, zekâttan ayıran en önemli özelliği bir şeylerin yapılması değil terk edilmesidir. Oruç tutarken yemek, içmek veya eşinizle beraber olmaktan uzak durduğunuzu kimse bilemez. İsterseniz gözlerden ırak bir tenhada yiyip içebilirsiniz. Ve bir şahidiniz olmadığı sürece oruç tutuyor zannedilirsiniz. Kuran, münafıkların namazlarından “üşene üşene kalkarlar” diye söz eder. Fakat münafıkların oruçlarından bahsetmez. Zira onlar zahiren oruçlu görünürler.
Yine Ramazan ayı boyunca her mümin aynı sözleşmenin altına imza atarak oluşan beraberlikler Allah tarafından denetlendiğinden şeffaf ve hesabı verilebilir niteliktedir. Ve bu dayanışmalar oruç tutmanın doğası gereği merhamet, paylaşma, adalet, doğruluk, kanaat ve şükrü beraberinde getirir. Böylece birlikteliklerimiz ıslah olmuş olur.
Rasulullahın (sav) “Ramazanda bir gün orucunu yiyen bütün yıl bunun yerine oruç tutsa da aynı ecri alamaz.”sözünün hikmetlerden biri de Ramazanın toplumu oluşturan bütün beraberlikleri ihsana ulaştırmasındaki bereketi olmalıdır.
Yaklaşık bir ay aç kalıp oruç tuttuktan sonra bir de “fitre” veririz, buradaki hikmet nedir?
“Ramazanda oruç nedeniyle aç ve susuz kalmam yoksulun halinden anlamamı sağladı” iddiasının test edileceği amelin adı “fitre”dir. Yani bir günlük yiyip içmemizden pay biçerek oruçluyken hâlini anladığınızı iddia ettiğiniz yoksula, bu bedel ödenir. Ayrıca bu bir günlük bedelinin yoksula incitmeden ikram edilmesi iddiamızdaki samimiyeti gösterir...
Keza, “Fitreyi hangi bedel üzerinden vermeliyim?” sualine oruçluyken cevap vermenin de daha gerçekçi olduğu kanaatindeyim. Bana göre bu sene Diyanet fitreyi, kuru üzüm, buğday, arpa cinsinden değil de bir bardak soğuk su cinsinden ilan etmeli. Ama bir bardak soğuk suyun kıymetini herkes kendi kazancına göre hesaplamalı. Sahi oruçluyken ağzının damağına yapıştığı bir anda bir bardak soğuk su sizce kaç para eder?
İnsan bir bardak soğuk su üzerinden belirlediği fitreyi vermeyi hangi nedenle son güne erteler ki? Oysa fitre, toplumsal dayanışmanın adıdır. Sahip olduklarımızı paylaşmaya alışmaktır. Allahın âlemlerin Rabbi olarak kabul edildiği bir yerde başka zengin aranmaz, yoktur da. Müslümanlar zengin olduklarını söylemekten hicap ederler. Bunun yerine sahip olduklarını ihtiyaç sahipleriyle paylaştıkça Allahın rızasına erişmeyi önemseyenlere İslam ahlakında zengin denilmez. İnfak edenler, Allah yolunda paylaşmayı bilenler denilir.
Ramazanın sonundaki bayramın adı Şeker veya Ramazan değil hadislere göre “Fitre bayramı”dır. Yani bir ay boyunca sahip olduklarını paylaşmış Müslümanların bayramı…
Ramazan boyunca varlıklarımızı paylaşmanın kalbimize sükûnet ve hayatımıza dinginlik verdiğini her sene idrak etmemize rağmen neden tecrübe edip sonuç aldığımız paylaşımın güzelliğini bırakıp üst üste yığmanın çirkinliğine geri dönüyoruz?
Ramazanda nafile ibadetlerde kayda değer bir istikrar ve artış görüyoruz, oysa aynı tavır farz ibadetlerde özellikle Ramazan sonrasında terkediliyor? Burada bir çarpıklık yok mu?
Nafile dediğimiz ibadetler farz ibadetlerden doğan disiplinin getirdiği bir iştah ile farzlara ilave edilenlerdir. Yani farzlar esastır nafileler ise cabasıdır.
Umumiyetle nafileleri sünnet diye biliriz. Fakat buradaki yanlış yönelimler Fıkıh ilminin sünnet tarifi ile Hadis ilminin sünnet tarifinin farklı olduğunu bilmemekten kaynaklanır. Hadis ilmine göre sünnet, Resulullahın söyledikleri, yaptıkları ve sesiz kalarak koydukları tepkilerin tamamıdır. Fıkha göre ise, Resulullahın (sav) farzlara ilaveten yaptıkları nafilelere sünnet denmiştir. Yani Hadis ilmine göre öğlenin farzı Resulullahın (sav) sünnetidir. Fakat farza ilaveten yaptıklarını sünnet diye adlandıran insanların, beş vakit farzı eda etmeyip sadece özel gün ve gecelerde çokça nafile yapma çabası Resulullah (sav)ın sünnetine aykırı bir davranıştır. Yani Nafile bir eylemdir…
Hadisleri büyük bir dikkat ile okuyanlar hemen fark edecekler ki nafile ibadetlere de Resulullah (sav) tarafından bir üst sınır getirilmiştir. Bu sınırı aşmak isteyen sahabe Resulullah (sav) tarafından uyarılmışlardır. Bu konuda günümüzde yapılan aşırılıkların nedeni bunun bilinmemesinden kaynaklanır. Esas olan ise “Hayırlı olan, az dahi olsa devamlı olandır” ilkesi ile hiçbir ibadeti diğerine tercih etmeden hayatın her alnında Kuranın bize emrettiği ibadetleri ihlâs ve iştah ile yerine getirdikten sonrasında nafilelere yönelmektir. Zira hayatta nafilelerle abartılan her ibadet diğer önemli başka bir ibadetin önemsenmemesine yol açacaktır.
Kuranı bir ay boyunca hatmedenler eğer bunun yanında mealini okurlarsa aşağıda ki ayetin onlarca tekrarına şahit olacaklardır.
“Onlar ki, namazlarında devamlı ve kararlıdırlar; kendilerine rızık olarak verdiğimiz rızıklardan başkalarının yararına harcarlar.”(Enfal / 3)
Ramazan ayında çokça tartışılan meselelerden biri de imsak konusunda uzlaşma olmaması, siz bu meselenin bu kadar gündeme taşınmasına nasıl yaklaşıyorsunuz?
İmsak üzerinden tartışmalar Ramazan ayı sonrası anlamını yitirecek. Mübarek 11 aylarda ancak nafile veya kaza orucu tutanların merakının ötesinde sadece takvimlerde bildirilen bir vaktin ötesine geçemeyecek. Her şeyi açlığa başlangıç ve açlığın bitişi olarak gören ürkek kent insanı için bu da diğer mecburi mesailer kıvamda sonrasına bir etkisi olmayacak. Aynı kameri ayı başlatan hilalin en ince halinin gözlenmesinin anlamsızlaşması gibi.
Diyanet de bu yıl Ramazan ayında sosyal medya konusunda uyardı, siz bu konuda ne düşünüyorsunuz, Müslümanın sosyal medyada bu ay nasıl bir sorumluluğu var?
Ramazan ayı hepimizin Allah tarafından görüldüğünü kabul ettiğimiz tek aydır. Bir ay boyunca Allahın göremediği hiç bir yer olmadığı bilinciyle hareket eder, yasaklara riayet eder paylaşımlarımızı arttırmakta yarışırız. Ama sanal şeytan bu ayda dahi beslenmek istemektedir. İftar menüleri, yedirilen ve giydirilen yetimlerin fotoğrafları, dağıtılan kumanyaların hangi coğrafyadaki açların imdadına yetiştiğinin görüntülerini paylaşmak Ramazanın hikmetine zıttır. Zira sadece Allahı razı etmek için Ona kendimizi göstermeliyiz. Üstelik oruç günlerinde sanal şeytanların zincirlerini çözmek ve bunun bir Truva atı olduğunu fark edememek tam anlamıyla aymazlıktır. Ramazanla başlayan, kendine sadece Allahı şahit tutan Salih amelleri, mübarek on bir aylarda da sürdürme kararlılığına erişilmeli. Ancak o zaman Allahı razı edecek gösterişten uzak eylemler nedeniyle hem kalp mutmain olur hem de iki cihanda itibar görebilme nimetine nail olunabilir.