Fatih haber,Haber fatih,Fatih Yaşam,Fatih aktuel ,Haber
Senarist ve yönetmen Raşit Anaral Dilimiz ve Yozlaştırılmasına hakkında çalışma ve yazıları ile dikkat çeken bir değerimiz.Son Yazısı ile dilimize dikkat çekmeye devam ediyor.Gazetemizde sizler için paylaşıyoruz.
SUNİ DİLE KARŞI GERÇEK TÜRKÇEMİZİ YAYGINLAŞTIRALIM !..
(TARİHİMİZİ VE KÜLTÜRÜMÜZÜ KURTARALIM !.. )
Japonya, binlerce sene önceki kitaplarını okurken bizler elli sene önce yazılmış eserlerimizi bile okuyamıyoruz!.. Binlerce senelik tarih ve kültür birikimlerimiz olan -kendi dilimizle yazılmış- kütüphanelerimizdeki milyonlarca kitabı ancak tercüme ederek okuyabiliyoruz…
Yakın tarihimizin önemli simalarından olan, Milli Şairimiz Mehmet Akifin “Safahat” adlı kitabının yeniden Türkçeye tercüme edilmesi bile düşündürücüdür… Yapay dil dayatmaları önlenemediği takdirde, on sene sonra günümüzde yazılan kitapların yeniden Türkçeye çevrilmesi sürpriz olmayacaktır.
Kelimelerimizi atarak ya da unutturarak, dilimizi kabile dili seviyesine düşürmüş bulunuyoruz… Şahıslar arasındaki saygısızlık ve şiddetin artmasındaki iletişim eksikliğinin ve anlatım bozukluklarının rölü inkâr edilemez... Duygu ve düşüncelerimizi ifade etmekte aciz kalıyoruz… Bilim, felsefe, sanat, edebiyat ve eğitim alanında anlatım eksikliği yaşıyoruz… Kelime kayıpları yüzünden Türkçemiz bilim dili olmaktan yeterince uzaklaşmıştır. Yanlış dil politikası, ülkemizi daha büyük tehlikelere sokacaktır.
Saf Türkçe oluşturmak idiasıyla kelimelerimizin birçoğunun unutturulması ve dil değişikliğine gidilmesi, hem tarihimizin hem kültürümüzün yara almasına sebep olmuştur… Meşhur yazarlarımızdan Cemil Meriç : “Yerleşik kelimeleri atmak, bir kültür intiharıdır.”diyerek lisanla oynamanın tehlikelerini dikkat çekmiştir…
Cumhuriyetten itibaren -özellikle 1928 Harf İnkılabından sonra- devlet tarafından dile yapılan olumsuz müdahalelere, birçok yazarımız ve bilim adamımız karşı çıkmıştır… Ne yazık ki devlet kurumları bu vatanperver münevver insanların fikirlerini nazarı dikkate almamıştır.
Lisan meselesi, bir ülkenin kendi toprağına gösterdiği hassasiyet kadar önemlidir. Her konuda olduğu gibi, lisan konusu da bilimsel kurallara aykırı olmamalıdır; aksi takdirde deneme ve yanılmaların yol açtığı toplumsal yaraları kapatmak zaman kaybı olacaktır…
Dil bilimi, uluslararası ve kültürel boyutuyla ele alınmalı ve geliştirilmelidir… Dil bilimi kurallarında kelimelere ırkçı müdahalelerin yapılması, dilin doğal seyrini de bozar ve dilin zayıflamasına yol açar… Diller, kelime atarak değil, kelime alarak zenginleşir ve gelişirler. İngilizcenin 700 bin kelimeye dayanması ve zengin bir dil olmasının sebebi, her bulduğu kelimeyi kendi bünyesine katmasından kaynaklanmaktadır... İngilizcenin % 75i yabancı asıllı kelimelerden oluşuyor… Fransızcada, Fransız asıllı kelimelerin sayısı ise yüzelli kelimeyi geçmiyor.
Diller, kelime alarak zenginleşir ve kelime atarak fakirleşirler… Kelimeleri atmak, tasfiyecilikdir ve de dil bilimine de aykırıdır. Günümüz Türkiyesinde yerleşik kelimelerimiz çöpe atılarak, dilimiz Türk Dil Kurumu ve iletişim araçlarının destekleriyle hem değişime uğramış hem fakirleştirilmiştir… Bu, dil cinayeti halen devam etmektedir.
Dil, gelişmesini tamamlamış bir anlaşma aracı değildir; aksine yeni gelişmelere açık, canlı bir yapı özelliği taşır... Dil, insanlığın değişimlerine ve gelişmelerine paralel olarak her zaman değişir; gelişir. İnsanlığın bilgi üretimi ve gelişmesi sona ermediği, ihtiyaçları bitmediği sürece dilin de değişip gelişmesi ihtiyaçları bitmez...
Farklı diller konuşan topluluklar, kendi dışındaki topluluklarla çeşitli ilişkiler kurarlar. Bu ilişkiler neticesinde, her topluluk diğer insan topluluklarından yeni bilgiler alır. İnsan toplulukları, öğrendiklerini daha çok, dil aracılığıyla gerçekleştirir. Dil alış verişinde bir dilden diğerine dil unsuru olarak, en çok kelimeler geçer…
Dil alış verişi, tabiî olarak devam ettiği müddetçe bir dilden diğerine geçen kelimeler, dili bozmaz. Çünkü dil, bir kelime listesinden ibaret değildir.
Diğer taraftan kelimeler, karşılıkları oldukları varlık veya kavramların tarifi değil, işaretleridir… Aynı zamanda kelimeler, hafızamızda oluşan hayali varlığın kendisi değil, gösterge veya simgeleridir. Dilin işleyiş sistemine uydukları sürece geldikleri dile zarar vermezler!..
YABACI KÖKENLİ KELİMELER DİLİ BOZMAZ
Dilde koruma çalışmaları, sentaksla (söz, sıralama, ekler, satır, cümle yapısı) söz konusu olabilir. Kelimeleri kaldırmak ve değiştirmek ise dilin gelişimini önlemektedir… Kelimeleri “Türkçedir ya da değildir” diye ayırıp, yabancı kökenli olanları atmak, tasfiyeciliktir; dil ırkçılığıdır…Türkçede yer alarak, uzun bir zaman kullanılan yabancı asıllı bir kelime Türkçe kelimedir. Artık o kelime için Türkçedir veya Türkçe değildir tabirleri kullanmak yanlıştır…Kelimenin aslını araştırmak ise, dil bilimcilerini ilgilendirir.
C-F-Ğ-H-L-J-M-N-P-R-Ş-V-Z
Yukarıdaki harflerle başlayan Türkçe kelimelerin hepsi yabancı kökenli kelimelerdir. Pencere, bahçe, duvar, sehpa, tavan, çeşme, perde, Çarşamba, perşembe vb. Farsçadan… Mutfak, sandalye, tabak, sürahi, musluk, vb. Arapçadan… Şubat, Nisan, Haziran, Temmuz Süryaniceden… Mart, Mayıs, Ağustos Latinceden… Böyle binlerce yabancı kökenli kelimenin hepsini attığınızda geriye Türkçe dili diye de bir şeyin kalmayacağını görüyoruz...
Unutmamak gerekir ki dünyada saf dil diye bir dil yoktur; bütün diller melezdir. Türkçemizin bozulmasını istemiyorsak, dil bilimi kurallarına sahip bir mantıkla dilimizin düzeltilmesi ve gelişmesini sağlamalıyız…
TERİMLERİN DEĞİŞTİRİLMESİ, YENİ BİR TEHLİKEDİR !
Terimler, bir sanat dalına, mesleğe veya bilim dalına has anlamı olan kelimelerdir. Terimler, uzmanlık isteyen özel çalışma alanlarına ait kavramları ifade etmeye yarayan kelimelerdir. TDKnin aşırılığı, terimlere kadar uzanmıştır.
Mesela, televizyonlarda “korner” gibi yıllarca halk tarafından benimsenerek, kullanılmakta olan terimleşmiş bir kelime kaldırılmaya çalışılıyor…TDK, korner kelimesi yerine “köşe vuruşu” adıyla hiç de pratik olmayan iki kelimeyle suni bir kelime imal etmiştir… Üstelik, “korner” kelimesi spor terimi olmuş bir kelimedir… Korner kelimesi uluslararası ilişkilerde de iletişim ve sosyokültürel fayda sağlamaktadır.
Yabancı terimlerin de yabancı asıllı kelimeler gibi dilimize zenginlik kattığı ve de hiçbir zararı olmadığı kanaati taşıyoruz… Mevcut terimleri kullanarak, ekonomi, bilim, spor, mesleki ve sanat kavramları olarak dış dünyayla kolay bağlantılar kurmamızda terimlerin faydalı olacağını düşünüyoruz.
Günümüzde hukuk terimlerini değiştirmek ne kadar anlamsızsa, diğer terimleri kaldırmak ya da değiştirmek de o kadar yanlış olacaktır… Ne yazık ki TDK, terimleri değiştirmeye başladı bile… Mesela: “grip” yerine bundan sonra “paçavra hastalığı” diyeceğiz… Bu komik değişikliklerin hepsini burada yazmak mümkün değil… Mantıkla bağdaşmayan, pratik ve akademik bir değeri olmayan, bu tür uydurmaların dilimize zarar verdiği açıktır… Genel dünya terimlerini kullanmak, dış dünyayla iletişimimizi artırdığı gibi, sosyoekonomik ve sosyokültürel entegrasyonumuza da fayda sağlamaktadır…
TASFİYECİLİK TÜRKÇEMİZE ZARAR VERİYOR
Burada en çok üzerinde durulması gereken, tasfiyecilik ve de sentetik kelime üretimidir!.. Mesela: “cevap” kelimesi yerine, ölmüş olan “yanıt” kelimesi suni bir şekilde dilimize yerleştirilmiştir... Ne yazık ki -muhafazakar aydınlarımız dahil- iletişim araçlarının hepsi, bu kelimeyi yaygınlaştırmak için olağanüstü bir gayret sarfetmektedir! Türetilen suni kelimeler geçmişle bağımızı, kültürümüzü kopardığı gibi, diğer Türk devletleriyle de yollarımızı ayırmıştır…
Azerbaycan Türkçesi, Başkurt Türkçesi, Kazak Türkçesi, Kırgız Türkçesi, Özbek Türkçesi, Tatar Türkçesi, Türkmen Türkçesi, Uygur Türkçesinde binlerce yıldır “Cevap” diye kullanılan kelime niçin “Yanıt” diye değiştiriliyor?.. Bu ülkeler “cevap” kelimesi kullanırken, bizim televizyonlarda gece gündüz ısrarla”yanıt” kelimesinin kullanılmasının mantığı ve maksatı nedir?.. Türk cumhuriyetlerinden uzaklaşmamız, kime ne fayda sağlayacaktır?
Mevcut Kelimelerin gizli dayatmalar yoluyla değiştirilmesindeki mantığını anlamakta doğrusu güçlük çekiyoruz… Bizim derdimiz, mevcut kelimelerin çöpe atılarak, yeni kelimelerin icat edilmesindeki tehlikeleri önlemektir…
Devletin ıskaladığı bu önemli konuyu, sivil kuruluşların ciddiye alması gerekiyor. Aksi takdirde, Türk insanının olumsuz yönde biçimlendirilmesinde başarılı olan toplum mühendisleri, “öz Türkçe” kandırmacası adıyla -gençliği değiştirdikleri gibi- kadim dilimizi de değiştirip son darbeyi vurmaları kaçınılmazdır… Gençliğimizin tarih ve kültürüne yabancılaşmasının önüne geçilmesi ve dilimizin zenginleşmesi için Türkçemizin yeniden ihyası şarttır…
KADİM TÜRKÇE ÜZERİNDE OYNANAN OYUNLAR
TDK kelime türetme çalışmalarını, bütün okullarda uygulamaya koyarak ve dayatarak gençliğimizi gerçek Türkçe kelimelerden uzaklaştırmıştır. RTÜK, bütün televizyon ve radyoları öz Türkçecilik yapması konusunda uyarmaktadır… Televizyonlara dil konusuyla ilgili kapatma tehditleri yapanların dindar tanınan RTÜK başkanları olması ise dikkat çekicidir…
Uzun zaman boyunca TDK, binlerce uyduruk kelimeyi piyasaya sürmüştür… Televizyonlar, suni olarak türetilmiş birçok kelimeyi bolca telaffuz ederek, uydurulmuş dili yaygınlaştırmada öncü rolü oynamıştır… Günümüzde, olanak, olasılık, koşul, anımsamak, gereksinim, sürücü, yaşam, yanıt gibi birçok uydurulmuş kelimenin yaygınlaşması ve benimsenmesi için olağanüstü bir gayret sergileniyor…
Oysa dildeki kelimeler, halk tarafından tabii olarak üretilir ve de seneler içinde yine tabii olarak değişim gösterebilir…
Kelimelerin oluşması, gelişmesi veya değişimleri olan bu tabii sürece devlet müdahale etmemelidir.Halkın ürettiği ve konuşmakta olduğu kelimelere karşı çıkmak, TDKnin görevi olmamalıdır… Kelimelerin söylenişleri, fonetik ve biçimi halkın işi olmalıdır… Mesela, televizyon kelimesinin Türkçe olmasındaki gelişmeye bakalım.
“Tele” Yunanca, “vision” kelimesi Latincedir. İngilizler, uzak ve görüntü anlamına gelen bu iki kelimeyi alarak “television” demişler. Bizler de bu kelimeyi Türkçe okunuşuyla alarak “televizyon” demişiz… Artık bu kelime Türkçe bir kelime olmuştur… Böylece, milletlerarası bir kelimeyi bünyesine alan dilimiz, bir kelime daha kazanmıştır…
Dilimizin zenginleştirilmesinin dışında, yabancı kökenli bir kelimeyi öğrenmemiz, milletler arası iletişimde de yabancı ülkelerle ilişkilerimizde avantaj sağlamaktadır…
Kelimelerin oluşturulmasında halkı yok saymak, doğru bir yaklaşım değildir.Halkın “Yuro” dediği para birimine ısrarla “Avro” demenin mantığı olamaz. Türkçesi olsun diyorsanız “yuro” kelimesi, bir sesli bir sesiz harfle Türkçeye daha uygundur…
Sesli harf sesiz harf de günümüzde ünlü ve ünsüz olarak değiştirlmiştir… Meşhur kelimesinin kaldırıp, ünlü demek ve de yine bu “ünlü” kelimesini bir sesli harfe vermek, sizce komik değil mi? Sesli ve sessiz harfi uzaktan yakından ifade etmeyen, bu ünlü ve ünsüz kelimelerinin neden değiştirildiğini ve mantık ölçüsünü anlamak güç!..
Şoföre “sürücü” diyerek, otomobili motorsuz bir vasıta gibi görmek pek de akıl işi değil… Terimleşmiş olan artist kelimesini, oyuncu olarak değiştirmek doğru mu? Ne oyuncusu olduğu belli değil. Futbolcu mu, saçranç oyuncusu mu, sinema ve tiyatro oyuncusu mu? Oysa artistin sinema oyuncusu olduğu kesindir… Rejisörü kaldırıp, yönetmen demek doğru mu? Neyi yönetiyor?.. Yönetmen, apartman mı yönetiyor, belli değil…Yönetmen, sanat icra eden bir mesleğin adı olamaz… Oysa rejisör dendiğinde sinema sanatını icra eden bir meslek olduğu anlaşılıyor…
Yönetmendeki “men” eki Türkçe kurallarına da aykırı… Mesela Öğretmen kelimesi de yanlış, Türkçe kurallarına göre doğrusu “öğreten” olabilir… Kısacası yapım ve çekim ekleri bile TDKnin hışmına uğramıştır…
Şoförü sürücü, mektebi okul, ihtimali, olasılık, imkanı olanak, hatırlamayı anımsamak, imtihanı sınav, kaleciyi file bekçisi, yapmanın Türkçe diline müspet bir katkısı yoktur…
Sırf Türkçe kökenli olsun diye mevcut kelimelri kaldırıp,anlamsız kelimeler üretmenin kime ne faydası var?.. Bu tür yanlış dil çalışmaları, Gelecek nesli tarih ve kültür bağlantısını koparmaktan başka bir işe yaramamıştır…
TDK, ürettiği yeni uyduruk kelimeleri, gençliğin hafızasına yerleştirmek için olağanüstü gayret sarfediyor… Bizlerin çocukluk dönemimizde kullandığımız kelimelere bir göz atalım: Müdafa,lisan, mektep, numune, umumi, hususi, vaka, meşhur, efkâr, matem, gam,mebus,reis,tayin,melun,mensucat,muazzam,mukabele,amare,intiba,itibar,afaki,
tercüme, vazife,takavut, selahiyet, hacet,elem,tezat,talih, heves, hislenmek,hariç, hariciye, dahiliye, temsil,tenzilat, teselli, cemiyet, teşkilat, zamir,edat, talebe, lâl, mütelaa, mütesesir, mazi, katip, kahir, mükafat, şoför, hitap, vefat, tabiat, imtihan, müspet, muhtemel, istida,missal,kafiye, unsur, mühim,meram,tekâmül,vakur, müessese, serkeş, ütopya, hilkat,celal, tecessüs,irfan,belagat, ıslahat,inkilap, nazım,müdafa,müphem,sığ, ahenk,tefekkür, iğdiş, içtimai, vasıta, halis, istihkar, istikbal, müşahade, musallat,muktesabat,mukavamet,süflü,hafıza, sefil,ahval,riyakar, hüzün,hazin,hicran,muhatab,mahzum,münevver,sarih,kamus,müsabaka,vasat, mahiyet, sürat, selamet, terane,gaye vb…
Bu kelimeler gibi binlerce kelimemiz konuşma ve yazı dilinden uzaklaştırılmıştır…Üstelik bu kelimeler yerine TDK yeni kelimeler türetmiştir…Bu yüzden gençlerimizin çoğu bu kelimeleri bilmiyor.
İNTERNETTE TÜRKÇE REZALETİ
İnternette ise, yine TDK tarafından türetilen yalan yanlış kelimeleri görüyoruz… Üyeliğe veya kayıt yaptırmaya “hesap açma” denmesi bir yanlış uygulamadır… Bir yabancı dilin tercümesi yapılırken kelimelerin cümle içinde madde başı anlamlarıyla alınması söz konusu olamaz… Bir dilden diğer dile tercüme, kelimenin cümle içinde kazandığı anlamla ifade edilmelidir... Cümle içindeki kelimeler, cümlenin ifade ettiği manaya göre anlam kazanırlar…
Kelimenin Türkçe tercümesi, cümlenin içindeki kelimenin yaptığı iş ve fonksiyonu ifade edebilmesiyle sağlanır… Türkçede “hesap” parayla ilgili hesap hareketlerini ifade ettiğinden “bir yere kayıt edilmenin” karşılığı hesap kelimesiyle ifade edilemez…
Hesap kelimesinin anlam karşılığı, ya banka hesapları ya da alış-veriş esnasında parayla ilgili kullanılan bir ifade şekli olarak Kabul edilir… Facebook gibi siteler de ise kullanılacak kelimeler kayıt veya üyelik olarak karşılık bulması gerekir… Kısacası,”Facebookda hesabın var mı?” demek yanlıştır. “Facebookda üyeliğin veya kaydınız var mı” denilmesi gerekir.
Yine bilgisayarda Dvd. Cd. film, müzik vb. materyalleri “oynatma ve çalma” kelimesi yerine “yürütme” kelimesi getirilmiş. Bu da yanlış bir uygulamadır… Film seyretme yerine, film izleme denmesi de yanlış bir uygulamadır.”İzleme” kelimesinin esas anlamı takip etmedir.”Seyretme” ise gözlemek, bakmak anlamı taşır.Bu açıdan aynı anlamı vermez.Seyretmek arapça kökenli olduğu için yok edilmek istenmektedir…
Ulusal televizyonlarda bile, “VTRmizi seyredelim” gibi yanlış cümleleri sık sık duyuyoruz.Yani, filmimizi ya da görüntümüzü ya da clipimizi demek yerine, “görüntü kayıt cihazımızı seyredelim” diyerek komik bir duruma düşüyorlar.
Basılı yayınlarda ve diğer iletişim araçlarında bu tür birçok yanlış kelime kullanılmalarına şahit olmaktayız… Kısacası, Türkçemiz katlediliyor.
AMAÇ: YENİ BİR TÜRK TİPİ OLUŞTURMAK
Tarihi olmayan,öz kültüründen ve İslami değerlerden yoksun bir Türk tipi üretiliyor… Bu Türk tipinin manevi değerleri gibi, giyimi, kuşamı, hayat tarzı da değiştirilmiştir. En önemlisi ise dil değişikliğidir. Bu yeni Türk tipinin kadim kültürünü ve tarihini hatırlamasının da önüne geçilmiştir… Türk Cumhuriyetleri ve İslam ülkelerinden sosyokültürel ve siyasi olarak uzaklaştırılmamızın altında yatan sebeplerden biri de dilimizle oynanmasıdır…
Böylece mazisi ve bağlantıları koparılan bir gençliği işlemek, ideolojik örgütler için daha da kolaylaylaşmıştır…Bu proje şu anda Pratik hayatta uygulanmaktadır…Ne yazık ki muhafazakar aydınlar da bu tuzağa düşmüş durumdadır. Konuşma dilinde yaygınlık kazanmış olan iki bine yakın Türkçe kelime şu anda çöpe atılarak, tarih olmak üzeredir… Bunun anlamı, bu hızla tasfiyecilik hareketi devam ederse, 20 sene sonra mevcut Türkçe kelimelerimizin yüzde sekseni çöpe atılacak demektir… Kısacası, gelecekteki gençliğimiz şu anda yazdığımız kitapları anlayabilmek için Türkçe yazılan kitaplarımızı tekrar tercüme etmek zorunda kalacaktır…
Dil değişikliğiyle, insanımızın kütüphanelerimizdeki kitaplara yabancılaşması, tarih, kültür ve edebiyatımızla gençlerimizin bağının kesilmesi anlamına geliyor. Böylece ideolojik toplum mühendislerinin hedeflediği, tarihi ve kültürü olmayan ve dini şeklen kabul eden bir Türk tipinin oluşması sağlanacaktır. Gençliği suni bir Türk şablonu içine sokmak, belli ideolojik grupların işlemesine müsait hale getirmiştir…
Dilimizle oynanmasının önlenmemesi halinde, TDK tarafından önceden hazırlanmış binlerce uydurulmuş kelime daha piyasaya sürülecektir… (Bu uyduruk kelimeleri burada vermeye şimdilik gerek duymuyoruz.)
Bakınız, Dil Devrimi sırasında (Dil Devrimi yöneticilerinin başını çekenlerden) İsmet İnönü ne diyor:
“Harf Devriminin tek amacı ve hatta en önemli amacı, okuma yazmanın yaygınlaşmasını sağlama değildir. Devrimin temel gayelerinden biri yeni nesillere geçmişin kapılarını kapatmak, Arap-İslam dünyası ile bağlarını koparmak ve dinin toplum üzerindeki etkisini zayıflatmaktı…
Yeni nesiller, eski yazıyı öğrenemeyecekler, yeni yazı ile çıkan eserleri de biz denetleyecektik… Din eserleri eski yazıyla yazılmış olduğundan okunamayacak, dinin toplum üzerindeki etkisi azalacaktı…
Yukarıdaki itiraf, açıkca doksan senedir ülkemizde uygulanmaktadır. Ne yazık ki kendini muhafazakâr Kabul eden dini hassasiyet taşıyan kesimler tarafından İnönünün ortaya koyduğu amaça aykırı bir dil siyaseti de olmamıştır…
ATILAN KELİMELER, DİLE ZARAR VERİYOR
1- İnsanlarımız kültür ve tarih bilgisinden uzak kalıyor.
2- Kütüphanelerdeki 30-40 sene önceki kitaplarımız okunamaz
hale geliyor.
2- Dünyayla iletişim ve bilim entegrasyonu bozuluyor.
3- Türk ve islam devletleri arasındaki iletişim, kültürel ve bilimsel
entekrasyon bozuluyor.
4- Gençlik kendini ifade edecek kelimelerden yoksun kaldığından
konuşmada ve konuları anlamlandırmada zorluk çekiyor
Dilimizde yapılması gereken, önce mevcut kelimelerimizin çöpe atılarak, fakirleşmesini önlemek olmalıdır... Suni kelimeler yerine kadim Türkçemizi kullanmalıyız ve de yaygınlaştırmalıyız.
Böylece hem dilimizi yeniden zenginleştirmiş olacağız, hem bize hazırlanan entrikacıların oyununu bozarak, tarih ve kültür mirasimıza sahip çıkmış olacağız… Türkiyeyi içe kapatan, bilimsel yapımızın gelişmesine mani olan ve sınırlarımızın dışına ulaşmamızı engelleyen bütün tuzakları bozmalıyız.Selam ve saygılar…
NOT: Dil konusunda kadim kelimelerimizi yeniden topluma kazandırmak için unutturulan veya unutturulma aşamasında olan 1500 günlük konuşmaya ait kelimenin yeniden topluma kazandırılması çalışmalarımız sürmektedir.
Hazırlayan: Raşit Anaral