Fatih haber,Haber fatih,Fatih Yaşam,Fatih aktuel ,Haber
Estetik ve Plastik Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Fatih Türkyılmaz anlatıyor:
Kadınların yüz tipleri kaça ayrılır?
Yüz tipini biz ana olarak androjen tip ve östrojen tip olarak ikiye ayırıyoruz. İsimlerinden de anlaşılacağı gibi bütün gelişimimizi etkilemekte olan cinsiyet hormonlarıyla adlandırıyoruz. Tabiî yüz tipi deyince kemik yapısına göre yuvarlak, dikdörtgen, köşeli, kare, ters üçgen, kalp, baklava, üçgen, oval gibi de sınıflandırmak veya antropometrik incelemelere göre ayırmak da mümkün. Ancak bizim bu iki tip sınıflandırmada amacımız kişinin gelişiminde yüzün yaşla birlikte nasıl bir değişime ve deformasyona uğrayacağını ve ne gibi tedavilere gereksinim duyulacağı hakkında bilgi vermek. Öncelikle belirtmeliyim ki bu şekilde bir klinik çalışma mevcut değil, bu bizim gözlem ve tecrübelerimize dayalı bir ayrımdır. Kişinin bağ dokusu ve cildine, yanak, orta yüz ve elmacık dolgunluğuna, yüz kasları aktivasyonuna, kırışma durumuna ve boyun bölgesi gıdı durumuna göre belirlemekteyiz. Bunda başlıca etken genetik olmakla beraber ilerleyen yaşlarda hormonal değişikliklerin de etkili olduğunu düşünmekteyiz.
Hangi yüz tipine sahip olduğumuzu nasıl anlarız?
Androjen tipler sıkı, kompakt bağ dokusuna ve kalın bir cilde sahip, yanak ve elmacık kemik bölgesi dolgun kişilerdir. Bu grubun önemli problemi aşağı doğru inmedir. Yaş ve yer çekiminin etkisiyle öncelikle ortayüz bölgesinde yer değişme ve çukurlaşma, çene yanlarında fazlalıkların görülmesi, gıdının ortaya çıkması gözlenir. Alın ve boyun dışında bu grupta kırışıklık az görülür, ancak genellikle boyundaki kırışıklıklar erken yaşta ortaya çıkmaya başlarlar.
Östrojen tiplerse yumuşak, gevşek bağ dokusuna ve ince bir cilde sahip, cilt altı yağ ve bağ dokusu az gelişmiş, genellikle çok mimikli kişilerdir. Bu grubun en önemli özelliği erken yaşta başlayan yanak bölgesinde, kaz ayaklarında, ağız çevreinde, dudak üstünde, çene kenarlarında, alın ve boyun ve dekolte bölgesinde gözlenen kırışıklık problemleridir. Zaten gevşek olan bağ dokusunun yanında yaşla birlikte azalan cilt altı yağ dokusu da bunlara sebeptir. Ayrıca üst ve alt göz kapağı sarkmaları, alt göz torbalanması ve deformasyonlarına da sıklıkla rastlanır.
Androjenik yüz tipi sahiplerini, ilerleyen yaşlarda hangi müdahaleler bekler? Androjenik yüz tipine sahip biri nasıl bakım yapmalı?
Bu grupta deformasyonlar 40lı yaşlarda özellikle ortayüz bölgesinde çökme ile kendini göstereceği, ciltteki problemleri daha az olacağı için daha çok cerrahi işlemlere başvurulur. Özellikle de ortayüz liftingi ve bununla birlikte deformasyona göre şakak liftingi veya facelift öncelik göstermektedir. Boyun bölgesindeki kırışıklıklara yönelik noninvaziv (hastaya fiziksel bir zarar verme ihtimali olmayan) tedaviler de önerilmektedir.
ANDROJENLER BABAYA, ÖSTROJENLER ANNEYE
Östrojenik yüz tipi sahiplerini, ilerleyen yaşlarda hangi müdahaleler bekler? Östrojenik yüz tipine sahip biri nasıl bakım yapmalı?
Öncelikle diğer gruba göre daha erken yaşlarda cildin kalitesini elastikiyetini güçlendirmeye yönelik işlemlere başlamaları gerekmektedir. Vitamin enjeksiyonları, PRP veya Fibrocell gibi cilt kalitesini güçlendiren ve kırışıklıklardan koruyan uygulamalar öncelikleri olmalıdır. İlerleyen yaşlarda deformelere bağlı olarak öncelikle göz kapağı estetiği, ortayüz liftingi ve facelift gibi cerrahi işlemlerle yılların etkisi geri alınabilir.
Yüz tipi, vücut şeklimizle ilgili ne tür bilgiler verir?
Aynı yüzde olduğu gibi androjen tip grupta vücut ve özellikle karın cildi kalın, yağlanma üst karın bölgesinde ve batın içi organ çevresinde olmakta, bacaklar ince ve popoda volüm azlığı görülmektedir. Bu grupta selülit ve doğum sonrası çatlaklara da nadiren rastlanır. Östrojen tip grupta ise, cilt ve cilt altı bağ ve yağ dokusunun gevşekliği ve buna bağlı oluşan deformasyonlar belirgindir. Selülit ve doğum sonrası çatlaklar oldukça sık gözlenir. Yağlanma genellikle basenlerde, bacak içi ve dışında gözlenir. Ayrıca, genelleme yaparsak androjen tipler babaya, östrojen tipler ise anneye benzer.
İlave etmeliyim ki bu iki grubu tam olarak birbirinden ayırmak da tam mümkün olmayabiliyor zaman zaman, başta da belirttiğim gibi bu bizim yaptığımız bir genelleme. Bu sınıflama, daha çok genç hastalara ileride nasıl bir sorunla karşılaşabileceklerini tahmin yürütmekte bizlere çok yardımı dokunuyor.