Başbakan Ahmet Davutoğlu, New Yorkta Dış İlişkiler Konseyinde yaptığı konuşmada, Türkiyenin iç ve dış politikasına ilişkin açıklamalar yaptı. Gazetecilerin sorularını cevaplandırdı.

Davutoğlu, HSYK konusundaki soruya ilişkin 2010da kurulu daha demokratik hale getirmek istediklerini ancak Anayasa Mahkemesinin düzenlemesi nedeniyle seçimlerde oluşturulan listelerin bazı grupları öne çıkardığını söyledi. Seçimler sonrası bir grubun yönetimi domine ettiğini anlatan Davutoğlu, “Bu grubun polis ve yargıda kurduğu ağ ile birçok gazeteci, entelektüel ve siyasetçi tutuklandı. Paralel yapının yargı üzerindeki ağırlığı nedeniyle birçokları risk altındaydı” ifadesini kullandı.

Hakimler kararı kendi vermeli

Davutoğlu, “Yargı bağımsızlığı çok önemli ancak yargının sadece yürütmeden bağımsızlığı değil bir grubun tekelinden ya da baskın olmasından bağımsız olması da önemlidir. Eğer dini görünümlü bir grup ya da herhangi bir seküler grup yargıda hakimiyet kurarsa bu adaletin sonu olur. Her hakim, kararını kendi vermeli hukuk sisteminin dışında alınan kararlarla hüküm vermemeli” diye konuştu.

Kahirede demokrasi isteriz

Türkiyenin dış politikası hakkındaki soruları da yanıtlayan Davutoğlu, “Biz New Yorktaki demokrasi değil Kahiredeki, Şamdaki demokrasiyi destekliyoruz” ifadesini kullandı. Davutoğlu, Batı başkentlerinde demokrasiyi desteklemenin kolay olduğunu ancak Mısırda askeri darbe olunca demokrasiyi desteklemenin kolay olmadığını söyledi. Mısırın bölgedeki barış ve istikrarın bel kemiği olduğunu da vurgulayan Davutoğlu, Mısırda demokrasiyi desteklemenin, yıllardır Arap halklarına demokrasiyi tavsiye eden ülkeler için bir test niteliği taşıdığını anlattı.

Davutoğlu, Ukrayna krizi konusunda da Türkiyenin, Ukrayna ve Rusyaya sınırı, Kırıma erişimi olduğunu kaydederek, Türkiyenin, “İnisiyatifi olmayan ve kendisine danışılmayan” buradaki kriz gerekçesiyle her şeyi riske etmeyeceğini belirtti.

Sadece biz mi sorumluyuz?

Davutoğlu, “Uluslararası kamuoyunda  ‘Türkiye birlik yollamadığı için DAİŞ devam ediyor algısı var. Türkiye neden bunu yapsın? Neden diğer müttefikler de dahil olmuyor? Neden sadece Türkiye bu sorumluluğu almalı?” dedi. Türkiyenin DAİŞe destek verdiği provokasyonları bulunduğunu dile getiren Davutoğlu, DAİŞin, Musula girene kadar ne Irak ne de Suriyenin gündemindeydi” diye konuştu. Davutoğlu, “DAİŞ en çok Türkiyeye zarar verme potansiyeline sahip. Çünkü Suriye ile çok büyük bir sınırımız var. bunun yüzde 60ı da DAİŞ kontrolü altında” dedi.

70 bin ılımlı muhalif dengeleri değiştirir

Başbakan Davutoğlu, Suriyede rejime karşı savaşan ılımlı muhaliflerin sahada savaşan 60-70 bin kadar asker gücü olduğuna dikkat çekerek, “Bunlar da güç dengesini değiştirebilir. Bu konu çok önemli. Suriye halkına sadece iki hak vermek çok adil olmaz. Ya gaddar bir rejim ya da gaddar bir terör örgütü. Bu iki seçim yetersiz. DAİŞ tehdidi yüzünden Beşşar Esedin rejimininin meşru olduğunu söylememek lazım diye konuştu.

Polise, Fransa standartları

Başbakan, İç Güvenlik Paketinde en çok tartışılan konulardan birinin de polisin yetkisi olduğunu belirterek “Fransada polis bir kişiyi 24 saat, savcı ise soruşturma bağlamında 48 saat gözaltına alabiliyor. Almanyada bu 36 saat. Türkiyede hiç böyle bir yetki yok. Olağanüstü durumlarda, bir eylem şiddet içeriyorsa polis 24 saat gözaltına alma hakkına sahip oluyor ve savcılar da 48 saat. Bu AB ile karşılaştırdığımızda minimum değer. İspanyada 48 saat, bazı ülkelerde 72 saate kadar çıkabiliyor. Avrupa standartlarına baktığımızda paketimizde hiç tezat bir şey yok” dedi.

AB üyeliği Avrupa için bir test

AB üyeliği konusunda da değerlendirmeler yapan Davutoğlu, Türkiyenin üyeliğinin kültürel sorunlar bahanesiyle engellendiğini belirterek, “Sanki tüm Avrupa, Kutsal Roma Hristiyan kıtasıymış gibi bir ön yargı var. Türk halkı, Almanyada PEGIDA ve bazı yabancı düşmanı gruplardan daha hoşgörülü” dedi. Türkiyenin AB üyeliğinin AB için bir test olduğunu ifade eden Davutoğlu, “Türkiye üzerine düşeni yaptı. Şimdi AB nasıl bir Avrupa tasarladığına karar vermesinin zamanı” dedi.