Fatih haber,Haber fatih,Fatih Yaşam,Fatih aktuel ,Haber
Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Eğer güzel bir şey söyleniyorsa Arapça da güzeldir, Türkçe de güzeldir, Kürtçe de güzeldir. Eğer çirkin bir şey söyleniyorsa eğer nefret üretilen bir şey söyleniyorsa şiddete yönelten bir şey söyleniyorsa Türkçe söylense de kötüdür, Kürtçe söylense de Arapça söylense de. Onun için dillerin hepsi azizdir, yeter ki bizi Allah'a tevhide ve Resulullah'ın muhabbetine yöneltsin" dedi.
Davutoğlu, Mardin'deki programı kapsamında Başbakanlık Başmüşaviri Hatem Ete'nin Yalım Mahallesi'ndeki bir yakınını evinde ziyaret ettikten sonra Kasimiye Medresesi'ne geçti. Başbakan Davutoğlu, burada Kültür ve Turizm Bakanlığınca düzenlenen programda Kürtçe ve Türkçe okunan Mevlid-i Şerif dinledi. Programda Kuran-ı Kerim okundu, dua edildi. Mevlithanlar, Kürtçe beyitler okudu.
Programa katılan cemaate teşekkür eden Davutoğlu, Ezan-ı Muhammedi ile Kuran-ı Kerim, güzel Kürtçe ve Türkçe ile Mevlid-i Şerifler okunduğunu, hep birlikte bunları dinleyip Hazreti Muhammed'in muhabbetini gönülden hissettiklerini belirtti.
Başbakan Davutoğlu, "Ne kadar güzel bir meclis ki Ezanı Muhammedi ve Kuran-ı Kerim'in güzel Arapçası ile güzel Türkçe ve Kürtçemizle Mevlid-i Şerifleri burada birlikte ihya ettik, birlikte dinledik, birlikte gönlümüzde Hazreti Muhammed'in muhabbetini bir kez daha en derinden hissettik. Özellikle değişik vilayetlerimizden gelen seydalara ve alimlere hepiniz adına hoşgeldiniz diyorum. Allah bu güzel meclisin bereketini daim etsin ve bu mecliste bir araya gelen müminlere, Müslümanlara, bu ülkenin çocuklarına hep yan yana, omuz omuza, belki farklı dillerde ama aynı iman diliyle gönül diliyle konuşmayı nasip eylesin" dedi.
Davutoğlu, İslam dünyasında fitne ve fesadın yaygınlaştığını vurgulayarak, şunları belirtti:
"İnsanlar birbirine iman, ahlak ve takva zaviyesinden değil de 'hangi mezheptensin, hangi ırktansın, hangi aşirettensin' diye cahiliye adetine doğru yönelmiş, birbirlerine canlarına mallarına bazen de namuslarına kastederken burada bu mecliste Kasimiye Medresesinde bulunmamız aslında bir şifadır. Sadece bize şifa değil şu anda Suriye ve Irak'ta bu asabiye ile birbirlerine düşmanlık besleyenlere de şifadır. Allah onları da oralardaki mescitlerde bir arada omuz omuza durmayı nasip etsin. Kürt, Arap, Türk diye ayrılanlara Sünni, Şii diye ayrılarak birbirlerine ihtilaf ile neredeyse canlarını birbirlerine helal kılmaya dönük davranışlar içine girenlere de Allah akıl feraset nasip etsin."
Başbakan Davutoğlu, Kudüs'ü, Şam'ı mukaddes gördüklerini ama bugün Kudüs'teki Mescid-i Aksa'nın esaret, Şam'daki Emevi Cami başta olmak üzere pek çok kutsal mekanın zulüm altında olduğunu söyledi. Davutoğlu, "Humus'da Halid Bin Velid'in ebedi istirahatgahını bombalarla yıktılar. Her yerde bir zulüm, terör, şiddet devam ederken, ülkemizde Allah'ın izniyle inşallah bu bütün kardeşlerimizin bu güzel dillerle ifade ettikleri dualar yüzü suyu hürmetine inşallah ebedi kardeşlik devam edecek" dedi.
Kendileri için dillerin ehemmiyetinin söyledikleri şeyler olduğuna dikkati çeken Başbakan Davutoğlu, "Eğer güzel bir şey söyleniyorsa Arapça da güzeldir, Türkçe de güzeldir, Kürtçe de güzeldir. Eğer çirkin bir şey söyleniyorsa eğer nefret üretilen bir şey söyleniyorsa şiddete yönelten bir şey söyleniyorsa Türkçe söylense de kötüdür, Kürtçe söylense de Arapça söylense de. Onun için dillerin hepsi azizdir, yeter ki bizi Allah'a tevhide ve Resulullah'ın muhabbetine yöneltsin" diye konuştu.
Davutoğlu, bugün, bu akşam, günlerin, haftaların, ayların yorgunluğunu yaşadığı son 1-1,5 saatte unuttuğunu ifade ederek, Mevlid-i Şerifi okuyanlara teşekkür etti.
Başbakan Davutoğlu, 2001 yılında, o zaman metruk, sıradan bir mekan gibi ziyarete açık olan Kasımiye Medresesi'ni ailesiyle ziyaret ettiğini anımsatarak, şöyle devam etti:
"Kasımiye Medresesi'nin halini hatırladığımda bir kez daha hamdettim. Metruktu, sıradan bir mekan gibi ziyarete açıktı ama kimse ruhunu hissedebilecek halde değildi. Bugün hamdolsun bu güzel mecliste burayı da ihya etmiş olduk. Biz, bir kez mescit olan yerin ebediyen mescit olduğuna inanırız. Orada Ezan-ı Muhammediye'yi kim eksik bırakmışsa onun vebali de onun üzerinde olur. Onun için biraz önce hocamla da müftü efendiyle de görüştük, ben buraya gelmeden önce de gönlümüzde vardı, inşallah burayı Kültür Bakanlığından Diyanet İşleri Başkanlığına devrederiz ve ibadethane olarak, mescit olarak tekrar Ezan-ı Muhammedi bir daha kıyamete kadar dinmesin, susmasın diye sizlere, Mardinlilere emanet ederiz. Bu konuda iletilen talepleri de ben seydalardan, alimlerden bunun istendiğini biliyorum.
Ziyaret etmek isteyen hem namazını kılar hem medreseyi ziyaret eder hem de buranın uhrevi haline hürmeten burayı ziyaret eder. Ben gerekli talimatları vereceğim. Ramazan girmeden burası 5 vakit namaz kılınan, teravih eda edilen, inşallah 700 yıllık bu mekan kıyamete kadar bir daha üzerinde ezan eksik olmayacak, Kuran-ı Kerim eksik olmayacak şekilde devam eder. Vali bey de burada gerekli talimatları vereceğiz, bir an önce bürokratik işlemler neyse yapılır. İnşallah buralar tefekkür, tezekkür diyarı olur. Buralar tefekkür etmek için yoksa taşlarına bakıp sadece bir ziyaret etmek için değil. Allah tefekkürü tezekkürü buradan eksik etmesin."
Başbakan Davutoğlu, Mevlana Müzesi'ne girişte alınan ücretin de bu yıl kaldırıldığını hatırlatarak, "Çünkü bir ulu zatın huzuruna gitmek için dünyevi bir ücret talep etmek hem o zata hürmetsizliktir hem de bütün o zatların yolunda yürüdüğü nebi Aleyselama, bu yola hürmetsizliktir" dedi.
Davutoğlu, Kürtçe Mevlid-i Şerif'in Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından basıldığını hatırlatarak, ilk defa orada bulunan bütün misafirlere dağıtılacağını açıkladı. Tarım ve Su İşleri Bakanı Mehdi Eker ile Süleyman Çelebi'nin Mevlid-i Şerifi ve Hüseyin Bati'nin Mevlid-i Şerifi arasında Kürtçe Türkçe mukayeseler yaptıklarını dile getiren Davutoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Küçük farklar olsa bile, gönül dili aynı dil. Dil ile söylenen lügat anlamı farklı olsa da gönül ile söylenen aynı dil. Allah bizi gönül beraberliğinden ayırmasın. Dillerimiz ayrı olsa bile gönüllerimiz hep aynı şeyi söylesin. Dillerimizde de zaten birbirimizi o anlamda anlamamızın bir engeli olmaz. Gönüller birbirinden uzaksa dil hangi dil olursa olsun, ortak gibi görünse aslında insanlar anlaşamazlar."
- "BİZ GÖNÜLDEN GÖNÜLE KONUŞURUZ"
Üç sene önce Saraybosna'da ramazan ayında yaşadığı bir anektodu paylaşan Davutoğlu şöyle konuştu:
"Benim hitap etmem istendi. Çıktım yanımda Boşnakçaya çeviren bir eski öğrencim var. Dedim ki 'Bütün şehirler yok olsa Saraybosna ayakta kalsa Balkanlarda onun üzerinden insanlık yeniden inşa edilirdi, böyle güzel bir yerdir'. Daha ben Türkçe'yi bitirince Boşnakça'ya çevirmeden herkes tekbirlerle alkışlarla karşıladı. Boşnakça'ya çevrildi bir daha alkışladılar. Öğrencim 'Hocam biz bu Boşnakların ne zaman Türkçe öğrendiğini bilmiyorum' dedi. Ben de dedim ki 'Ben eğer dilden kulağa konuşuyor olsaydım tercümeye de tercümana da ihtiyaç vardı. Gönülden gönüle konuşanlar için tercümana da tercümeye de ihtiyaç yok'."
"Biz gönülden gönüle konuşuruz" diyen Davutoğlu, diz dize oturduklarında, secdeye vardıklarında, musafaha yaptıklarında, elden ele bir enerji ve muhabbet geçtiğini kaydetti. Buna inandıklarını vurgulayan Davutoğlu, "Allah bu diyarda hep birbirleri ile gönül gönüle konuşanları hakim eylesin, hadim eylesin. Ama milletten uzak olanları, bütün bu coğrafyada şu veya bu ırk adına, şu veya bu ideoloji adına insanları ötekileştirenleri de onların fitnesini fesatını da bizden uzak eylesin" diye konuştu.
Irak, Suriye ve çevre ülkelerde yaşanan hadiselere dikkati çeken Davutoğlu, "Benim hem seydalardan, alimlerden, hocalarımızdan hem de hazirundan en önemli ricam bu zor günlerde kim olursa olsun herkesin kardeşlik üzerine, birbirimizle ebedi kardeşliğimiz üzerine amellerimizi, faaliyetlerimizi yoğunlaştırmamız, bu konuda fitne ve ayrımcılık yapanlara karşı da yek vücut olmamız. Özellikle Suriye'den, Irak'tan gelen kardeşlerimize kucağını açan, aşını evini paylaşan bütün Mardinli dostlarımıza, kardeşlerimize teşekkürü bir borç biliyorum. Bizim kapımıza geldiği andan itibaren kişilere Müslüman mısın, Hristiyan mısın, Sünni misin, Şii misin, Türk müsün, Arap mısın, Kürt müsün demedik, demeyiz de" değerlendirmesinde bulundu.
Kobani olayları dolayısıyla şiddete yönelenleri hatırlatan Davutoğlu, şöyle konuştu:
"Hiçbir yerde Türkiye Cumhuriyeti ve biz hükümet olarak kapıya gelen kimseye ırkını, mezhebini sormadık. Siz de şahit olun bundan sonra sormayacağız. Kim mazlumsa onlara kucağımızı açacağız. Sizler de açtığınız için Allah sizden razı olsun. Allah bu güzel meclislerin devamını nasip etsin. Sizler burada şanlısınız, Mardin'in bu güzel atmosferinde sürekli birlikte olarak inşallah ramazanı ihya edeceksiniz. Bize de nasip olursa tekrar bu sefer mescit olarak, Kasımiye Mescidi'nde hep beraber namaz eda eder, dua ederiz."