Fatih haber,Haber fatih,Fatih Yaşam,Fatih aktuel ,Haber
İngilterede haftalık olarak yayınlanan ve başta yatırımcılar olmak üzere yaygın ve önemli bir okuyucu kitlesi tarafından dikkatle takip edilen The Economist dergisi, bu haftaki sayısında yine Türkiyeyle ilgili kapsamlı bir değerlendirme yazısına yer veriyor. Türkiyede nisan ayının ilk günlerinde yaşanan internet ve sosyal medya engellemelerine değinen yazıda, Savcı Mehmet Selim Kirazın rehin alınarak öldürülmesinin sosyal medya yasaklarına mazeret olduğu yorumu yapılıyor.
BBC Türkçe servisinin aktardığına göre, dergideki yazıda, saldırıdan saatler sonra konuşan Başbakan Ahmet Davutoğlunun iftiharla güvenlik güçlerinin başarılı bir operasyon gerçekleştirdiğini söylediği belirtilirken, savcının Başbakanın başarılı dediği operasyon sırasında hayatını kaybettiğine dikkat çekiliyor.
Saldırıdan 3 gün sonra, savcı Kirazı kafasına silah dayalı halde gösteren fotoğraf ve görüntülerin paylaşıldığı gerekçesiyle, Twitter, Facebook ve YouTube da dahil 166 internet sitesine erişimin mahkeme kararıyla engellendiğini belirten dergi, bu paylaşımlar silinince sitelere erişimin de açıldığını belirtiyor.
YASAKLAR RUTİN OLDU
Makalede son erişim engellemesinden yola çıkarak son zamanlarda Türkiyede yaşanan diğer gelişmeler de ele alınıyor ve bu tarz yasakların Erdoğan yönetiminde rutin haline geldiği belirtiliyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğanın Sosyal medya toplumların baş belasıdır sözlerini de hatırlatan dergi, İslamcı cumhurbaşkanı, bazen sosyal medyanın, kendisini ve AKP yönetimini hedef alan uluslararası bir tezgh tarafından maniple edildiğini iddia ediyor yazıyor.
Makalede görüşüne yer verilen ancak ismi belirtilmeyen, Ankaradan yabancı bir diplomat, Erdoğan, yapay krizler yaratmak ve baskıyı meşrulaştırmak için hayali düşmanlar yaratıyor diyor.
Cumhurbaşkanının düşman listesinin başında Fethullah Gülenin olduğunu aktaran dergi, Erdoğanın, orduyu hedef alan Balyoz gibi davaların yargı ve güvenlik güçleri içindeki Gülen taraftarlarınca uydurulduğunu savunmaya başladığını belirtiyor ve şöyle deniliyor: Ne tesadüf ki Balyoz davasının sanıkları, savcı Mehmet Kirazın öldürüldüğü gün beraat etti.
Cumhurbaşkanının, Aralık 2013te kendisi ve yakın çevresiyle ilgili olarak ortaya atılan yolsuzluk iddialarının da Gülencilerin işi olduğunu iddia ettiği hatırlatılırken, binlerce kişinin Gülen taraftarı olmak ve paralel devlet kurmaya çalışmak suçlamasıyla görevden alındığını yazıyor. Aynı zamanda Erdoğanın Ağustos ayında cumhurbaşkanı seçilmesinden bu yana, 70ten fazla kişi hakkında Cumhurbaşkanına hakaret suçlamasıyla dava açıldığı hatırlatılıyor.
REFORMLARDAN GERİ DÖNÜLDÜ
Dergide AKPnin ilk iki döneminde (2002-2011) yapılan reformlardan geriye gidildiği yorumu da yapılırken, son iç güvenlik yasası buna örnek gösteriliyor.
Makalede Eğer Erdoğan anayasayı yeniden yazma girişimlerinde başarılı olur ve Türkiye modeli başkanlık sistemi dediği sistemi getirirse, tüm gücü kendi elinde toplayacak deniyor.
Bunun gerçekleşmesi halinde Türkiyede ortaya çıkacak olan durum da, gazeteci Kadri Gürselin sözleriyle tanımlanıyor: Türkiye tek adam diktatörlüğüne sürüklenecek.
Anayasayı değiştirebilmek için AKPnin 7 Hazirandaki genel seçimlerde parlamentodaki koltukların üçte ikisini kazanması gerektiğini hatırlatan dergi, AKPnin bunu başarıp başaramayacağı açık değil diyor.
AKPnin aday listelerine de dikkat çeken dergi, Erdoğanın damadı Berat Albayrakın aday listesine alındığını, koruma altındaki diğer kişilerin de listelerde güvenli sıralara yerleştirildiği yorumunu yapıyor.
BAŞBAKANLA CUMHURBAŞKANI ARASINDA SESSİZ GÜÇ MÜCADELESİ
AKPnin aday listelerinde Başbakan Ahmet Davutoğlunun etkisinin de görünür olduğunu yazan Economist, bunun Erdoğanın AKP üzerindeki kontrolünün zayıfladığının göstergesi olabileceğini belirtiyor.
Makale şöyle devam ediyor: Başbakan ile cumhurbaşkanı arasındaki sessiz güç mücadelesi, PKK lideri Öcalan ile barış müzakereleri konusunda açıkça ortaya çıktı. Erdoğan Kürtlere verilecek herhangi bir tavizi, kendi başkanlığını desteklemeleriyle bağlantılandırmak istiyor. AKPden bazı kaynaklara göre, Başbakan ise bu iki konuyu ayrı tutma taraftarı, çünkü o da Erdoğanın parti üzerindeki gücünü kontrol altında tutmak istiyor.
Erdoğanın başkanlık konusunu takıntı haline getirdiğini savunan dergi, bu durumun birçok kişiyi kaygılandırdığını ifade ediyor.
Erdoğanın geçmişte AKPnin Sünni tabanını sağlamlaştırmak için mezhepçiliğe başvurarak Alevileri hedef aldığını yazan dergide, Son zamanlarda İrana ve Şii etkisine yönelik yaptığı sözlü saldırıları, Erdoğanın yeniden bu taktiklere başvurabileceğinin işareti deniliyor.
Gazeteci-yazar Levent Gültekinin Bundan önce hiçbir lider toplumu kutuplaştırmak için dini bu ölçüde kullanmamıştı sözlerine de yer veren makale, şu soruyla sonlanıyor: Kim bilir [Erdoğan] bu süreçte daha hangi dar görüşlü tedbirleri makbul kabul edecek?