Fatih haber,Haber fatih,Fatih Yaşam,Fatih aktuel ,Haber

Fatih Aktüel

Video Galeri
Foto Galeri
Web Mobil
Bu haber 2001 kez okundu. | Siyaset Haberleri
Haberin Tarihi :   14 Mart 2016 - 09:59

Kılıçdaroğlundan AK Partiye çok sert ifadeler

Büyüt
Küçült
Kılıçdaroğlundan AK Partiye çok sert

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Türkiyenin adım adım bir dikta yönetimine gittiğini söyledi. Kılıçdaroğlu, İktidar, yani Adalet ve Kalkınma Partisi iktidardan gitmemek için siyasi cinayetler dahil her şeyi yapabilecek pozisyonda şu anda. Çünkü gitmenin kendisi açısından maliyetini çok iyi biliyor. Davutoğlu ile Erdoğan arasında ciddi bir boşluk var. Ben bunu görüyorum, hissediyorum. Ama Erdoğan hiç kimseyi dinlemiyor. Onun için kural yok. Narsist sözcüğünü bunun için kullandım dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu iki günlük ziyaret için geldiği İzmirde, İstanbul, Ankara ve İzmirdeki basın temsilcisi ve köşe yazarlarıyla Seferihisarda akşam yemeğinde buluştu. Soruları yanıtlayan Kılıçdaroğlu, Türkiyenin tehlikenin sınırında olduğunu, artık bunun CHPnin değil herkesin sorunu olduğunu, demokratik ülkelerin bile Türkiyenin durumundan endişe duyduğunu söyledi. Yeni şeyler yapmak gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, Türkiyenin gidişinden kaygılıyım. Bunu Davutoğluna bizzat söylediğim için burada rahatlıkla ifade ediyorum. Türkiyenin üçüncü sınıf kadrolarla yönetildiğini, devletin liyakat sisteminin tamamen tasfiye edildiğini, devlet yönetiminde gücün kilim elinde olduğu konusunda ciddi kaygılarım var. Tam bir başıbozukluk var dedi.

TOPLUMU KUCAKLAYAN PLATFORM YARATMALIYIZ

CHPnin bir türlü iktidara gelemediği, sine-i millete dönmeyi düşünüp düşünmedikleri yolundaki soruya Kılıçdaroğlu şu yanıtı verdi:

Bizim sine-i millete dönmemiz için AKPnin evet demesi lazım. Milletvekillerinin istifasının kabul edilmesi için parlamentonun karar alması lazım. Parlamento bu kararı almadığı sürece bizim dönme şansımız yok zaten. Meclise katılmadığımız zaman kendi istedikleri bütün yasaların tamamını parlamentodan geçiriyorlar. En azından CHP olarak biz hiçbir şey yapmasak, belli yasaların çıkmasını engelleyebiliyoruz. Öyle bir gücümüz var. Sine-i millete dönmek demokrasi kültürünün geliştiği bir toplumda çok etkili olur. İktidarda olanlar bile demokrasiye inanmıyorlarsa, bizim dönmemiz onlara ancak belli avantajlar sağlamış olur. Yine siz yapılan bütün olumsuzlukların sorumlusu haline dönüşebilirisiniz. Kaş yaparken göz çıkarmak gibi bir sonuç çıkabilir ortaya. O nedenle daha sağduyulu daha dikkatli, toplumun her kesimini kucaklayan, bir platform yaratmak zorundayız. Bu ülkenin aydını, sanatçısı, yazarı çizeri ortak payda oluşturup özel bir çaba harcayabiliriz.

Türkiyenin bugünkü önceliğinin demokrasi ve özgürlük olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, Doğu ve Güneydoğudaki vatandaşın tek derdinin güvenlik olduğunu, Orta Anadolu veya Karadenizde müthiş bir borç batağında olan vatandaş kitlesinin ise demokrasi veya özgürlük değil, karnını doyurmaya çalıştığını hatırlattı. Kılıçdaroğlu Siz istediğiniz kadar demokrasi deyin, özgürlük deyin o diyor ki Ben aybaşını nasıl getireceğim? Sen uzaydan mı geldin? Sen benim halimden anlamıyorsun diyor dedi.

TÜRK İŞE SİTEM

TBMMde işçilerle ilgili yasa görüşülürken Türk İşin bildiri yayınlamakla yetindiğini, kendilerine gelip yardım istediğini anlatan Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

E ne oldu. Sokağa mı çıktın, ne yaptın? İşçinin hakkını korumanın yolu parlamento dışında eylem yapın, izin alın miting yapın. Hak- İş o da aynı çerçevede. Ortada bir DİSK var. DİSKin de tablosunu hep beraber görüyoruz. Sivil toplum örgütlerine geliyorum. Gerçekten güçsüzler. Ortada bir tek CHP kalıyor. CHP ne yapıyor? CHPyi ideolojik olarak daha güçlü hale getirmek için çalışmalar yaptık. Ama öyle bir noktaya geldik ki, Türkiye elden gidiyor neyin çalışması? Zamanımız bile yok. Bu tablo içinde en azından gidişattan rahatsız olan bütün toplum kesimlerini bir araya getirmemiz lazım. Parlamentoda da parlamento dışında da çalışacağız. Bu açıdan bizim Türk İşi, Hak İşi yüreklendirmemiz lazım.

SORULARI YANITLADI

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, basın mensuplarının kendisine yönelttiği sorulara verdiği yanıtlar şöyle:

DİKTA YÖNETİMİ

Aklımızda dünya kadar proje var. Ama şu anda proje açıklamanın hiçbir albenisi yok. Türkiye bir savaşın içinde. Projeyi kime anlatacağız? Bakıyoruz üniversitelere, Anayasa hukukçuları en azından anayasa konusunda bir ortak bildiri yayınlayabilirler mi dedik. Vardıkları sonuç şu oldu. Eğer böyle bir bildiri yayınlarsak genç öğretim üyelerinin tamamını üniversiteden atarlar ve üniversiteler de tümüyle elden çıkar. Geldiğimiz hale bakın. Adım adım Türkiye bir dikta yönetimine doğru gidiyor. Temel alt yapısı falan oturturmuş zaten. Şu anda ben gayet net söylüyorum. İktidar yani Adalet ve Kalkınma Partisi iktidardan gitmemek için siyasi cinayetler dahil, her şeyi yapabilecek pozisyonda şu anda. Çünkü gitmenin kendisi açısından maliyetini çok iyi biliyor. Davutoğlu ile Erdoğan arasında ciddi bir boşluk var. Ben bunu görüyorum, hissediyorum. Anlatılıyor da zaten. Ama Erdoğan hiç kimseyi dinlemiyor. Onun için kural yok. Narsist sözcüğünü bunun için kullandım. Evet tam bir narsist. Çünkü narsistler hiçbir kural dinlemezler. Onlar için kendi söyledikleri kuraldır. Kendi söylediğini kural kabul ediyor. Anayasa Mahkemesi karar vermiş. Hiç önemli değil. Anayasaya uymuyorum diyen bir kişi, bir süre sonra Ben anayasayı korumakla yükümlüyüm diyebiliyor. Bunu rahatlıkla söyleyebiliyor. Yani 180 derece dönebiliyor. Çünkü narsist bir kişilik. Erdoğan böyle bir tip. Bu tiple emin olun çatışalım mı çatışmayalım diye kendi içimizde de tartışıyoruz. Gerek var mı yok mu? Türkiyenin bu kadar derdi varken, neden biz böyle bir tabloyla uğraşıyoruz. Evet böyle bir tabloyla maalesef uğraşıyoruz. Demokrasicilik oynuyoruz. Dayatılan bir demokrasi anlayışı, inanç anlayışı var. Kim aksini söylerse vatan haini. Türkiyede karşımızda bir AKP devleti var. Altını çiziyorum. Bir hükümet var ve o aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti devleti. Valisi, kaymakamı, öğretmeni, üniversite hocası baştabibi, tamamı kendisini iktidarın memuru olarak görüyor. Bu tabloyu bizim düzeltmemiz isteniyor. Düzeltmek zorundayız. Bunun bedeli olacak. Bu bedeli ödeyeceksek önce biz ödemeye hazırız.

TERÖRÜ NASIL ÇÖZECEK?


Terör sorununun parlamentoda çözüleceğini söyledik. Kürt sorununun sağlıklı çözümü için silahların susması lazım. Çatışma ortamında insanlar düşüncelerini rahatlıkla ifade edemezler. Çatışma ortamında siz sağduyuyu egemen kılamazsınız. Bana göre PKK ile saray arasında çok ciddi bir işbirliği var. O iki polisin öldürüldüğü Ceylanpınarla başladı bu olay. Tamamen iki polisin öldürülmesiyle düğmeye basıldı ve bugünkü noktaya gitti. Silahların büyük kentlere depolanması ve buna iktidarın göz yumması. Neticede böyle bir ortama aşama aşama dayandık. Herkes Türkiyenin geleceğinden kaygı duyuyor. Ben rahatlıkla söyleyebilirim. Bu sorunu CHP dışında ikinci bir parti çözemez. Biz çözeriz. Otururuz masaya, adam gibi konuşuruz. Sorunun çözüm adresi nedir? Demokrasi ve özgürlüğe dayanıyor. Yasaklı bir zihniyetten arındıracağız bu meseleyi. Bu ülkeye birinci sınıf demokrasiyi getirirseniz bu sorunu çözersiniz. Masaya meşru güçlerle oturacaksınız. Masada dört parti var zaten. Dört partinin dışında akil insanlar olacak. Başka bir organla birisini muhatap edecekseniz, akil insanlar muhatap olacak. Gayrimeşru bir organla muhatap olmasının önüne geçeceksiniz. Erdoğan 400 vekil verin çözeceğim diyor. Pervin Buldan 1.5 yıl önce bir röportajda Bize özerklik sözü verdiler dedi. Sözü veren kim? Ben değilim. Daha sonra sayın Baluken de aynı şeyi söyledi. Bize özerklik sözü verdiler. Neden şimdi bunu yapıyorlar dedi. İki ayrı konuşma ve beyan da bugüne kadar AKP tarafından asla yalanlanmış değil.

BÖLGESEL ÖZERKLİK OLMAZ


Biz AB yerel yönetimler özerklik şartını destekliyoruz. Türkiyenin her tarafı için geçerli olacak. Yani İzmir için neyse Diyarbakır, Rize, Muğla için de aynı kurallar geçerli olacak. Bu yasalaştı zaten. Uygulanmasını istiyoruz. Ama bir bölgeye özerkliğe biz karşıyız. Doğru bulmuyoruz.

KENDİMİZİ ANLATAMIYORUZ

Kendimizi dünyaya anlatıyoruz ama Türkiyeye anlatmakta zorlanıyoruz. Nedeni de şu, Türkiye iki temel alanda gettolaştı. İnanç bağlamında ve etnik kimlik bağlamında. Doğuya gittik. Söylediklerinizin tamamı doğru dediler. Oy verecek misiniz? Hayır vermeyeceğiz. Niçin? Çünkü bizim partimiz var. Böyle bir dar alan içinde biz bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. İnanç alanında CHPye ciddi saldırılar var. Ben isterdim ki, sağcısı solcusu bu ülkenin aydını Sayın cumhurbaşkanı yanlış yapıyorsunuz. Namusunuz şerefiniz üzerine yemin ettiniz. Biz söyledik, biz eleştirildik. Bize siyaset yapın diyorlar. Peki biz siyaseti nasıl yapacağız? Şeref kavramı yok, namus kavramı yok. Yalanı istediğiniz kadar söyleyebilirsiniz. İnsanları istediğiniz kadar kandırabilirsiniz. Ödediğiniz vergilerin hesabı size asla verilmez. Kimin ne yaptığı belli değil. Bize diyorsunuz ki Siz nasıl siyaset yapıyorsunuz? Bizim ne kadar zor bir alanda siyaset yaptığımız düşünebiliyor musunuz? Bütün bunlara rağmen yine de, evet bir şeyler yapmamız gerekir. Bir çıkış yolu bulmamız gerekir. Geniş kitleleri nasıl ikna ederiz. Bunun arayışı içindeyiz.

CHP NEDEN BEKLEDİĞİ OYU ALAMIYOR


CHP neden beklediği oyu alamıyor onu da araştırıyoruz. 1-İnsanlar daha önce oy verdikleri partiden kolay kolay dönmüyor. 2- Eğer kendi penceresinden ekonomi iyi gidiyorsa, iktidar değişikliğini istemeyen bir kesim var. 3- Ben inancım dolayısıyla o partiye oy veriyorum diyor. 4- İktidar partisinin çok başarılı olduğunu düşünen önemli bir kesim var. 5- Toplumun özellikle yoksul alt kesimi iktidar değişirse yardımının kesileceğinden endişe duyuyor. Yardımları iktidar partisinin il veya ilçe başkanıyla birlikte yapıyorlar. Şimdi bu tablonun kırılması lazım. Bir şey söyleyeceksiniz ve insanlar koşa koşa CHPye oy verecek. Yok böyle bir şey, zaman içinde olacak. Toplumun kanaat önderleri var. Bu kanaat önderleriyle bizim daha sıkı ilişki kurmamız lazım. Asla karamsar değilim. 7 Haziranda ekonomik sorunlar öne çıktı ve oylarında ciddi bir kayıp oldu. 1 Kasıma geldiğimizde ekonomik olarak da önemli bir şey yaptı AKP. Hemen hemen her ilde Türkiye İş Kurumu oy oranı yüksek ailelerin çocuklarını işe aldı. Neresinden bakarsanız 1 milyon oy demektir. Devletin bütün olanaklarını kullandılar. Bütün bunlar rağmen asla karamsar değilim. Eğer ben hayatı boyunca CHPye oy vermemiş bir grupla konuşup onları ikna edebiliyorsam, bunu tüm teşkilatımız da yapabilir. Samimi Müslümanlar var. Onlar gidecek yer arıyorlar. CHPye şöyle yan gözle bakıyorlar. Acaba bunlar bizi kucaklar mı? Bunlar acaba bizi dışlarlar mı? Ben o kesimlerle de zaman zaman konuşuyorum. CHPnin bütün inançlara eşit yaklaştığını anlatıyorum. Bunları biraz arttırmamız gerekiyor. Propaganda konusunda beceriksiziz. Yeteri kadar yapamıyoruz.

Kemal Kılıçdaroğlu konuşması sırasında, geçtiğimiz günlerde İç Anadoluda şehit veren bir köye gittiğini, burada durumunu anlatan İmam Hatipte okuyan bir kıza burs vermeye başladığını da açıkladı.

İlyas ÖZGÜVEN İZMİR (DHA)





E-Posta ile Yolla
Sayfayı Yazdır
Sosyal Paylaşım
Google
Blogger
Tumbir
Etiketler :
İsim Soyisim :
E-Mail :
UYARI : Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar hakkında muhatapları tarafından dava açılabilmektedir.
Uyarı
Güvenlik kodu :
Bu habere ilk yorumu siz yapın.
DİĞER HABERLER
Foother
SOSYAL MEDYA
Facebook Twitter RSS Sitemap
"Fatih Aktüel | https://www.fatihaktuel.com/"   Tum Hakları Saklıdır. © 2023 - 2024