Fatih haber,Haber fatih,Fatih Yaşam,Fatih aktuel ,Haber
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Ömer Çelik, partisinin Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısının ardından partisinin genel merkezinde basın mensuplarına açıklamalar yaptı. Ömer Çelik, 64. hükümetin kurulmasından sonra MYKda bazı değişiklerin olduğunu belirterek şunları söyledi; Dış İlişkilerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığına Argeden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olan Fatma Betül Kaya, Argeden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığına Recep Akdağ, Ekonomi İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığına eski Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığına Mehmet Doğan Kubat getirildi. Bu hükümette iki kadın bakanımız var, bu bizim için sevindirici. İkisini de yakından tanıyorum, tebriklerimi iletiyorum. 7 Haziran seçimleri sonrası Türkiye ciddi bir türbülansa girmişti, bu türbülansın içinden 1 Kasım seçimleriyle birlikte çıkmıştır. 64. hükümetin programını Başbakanımız meclis Genel Kurulunda okudu. 64. Hükümet programı önemli politikalara imza atan kapsamlı bir program. Türkiyenin demokratikleşmesinden, büyük yatırımlardan, sosyal sorunlara, ekonomik meselelere kadar pek çok yeni düzenlemeyi içeren bir program. Bu istikrar döneminde bu programın gerçekleşmesinin yaratacağı çok önemli etkiler olacaktır.
OLAN BİTEN, KENDİ HAVA SAHAMIZI KORUMAKTAN İBARETTİR
Çelik, Suriye sınırında Türk hava sahasını ihlal eden Rus uçağının düşürülmesine ilişkin yaptığı açıklamada; Türkiyede yaşanan, kamuoyu açısından önemli gelişmelerin de MYK Toplantısında ele alındı. Ele alınan konulardan birincisinin Suriye hava sahasından girerek Türk hava sahasını ihlal eden Rus uçağının düşürülmesi olayıdır. Bu konu net bir konudur. İki tane uçak, kimliği tespit edilemeyen iki uçak, Türk hava sahasına girmiştir. Beş dakika süreyle 10a yakın kez ikaz edilmiştir. İlk ihlali yapan uçağın terk etmesinden sonra, ikinci uçak bu ihlale devam etmiştir. Bu devam etmesinin neticesinde TSKnın Hava Kuvvetleri F-16 pilotlarımız tarafından gerekli angajman kuralları çerçevesinde, bu ihlale ateşle karşılık verilmiştir ve uçak düşmüştür. Şimdi bununla ilgili tartışmalar görüldüğü gibi başta Rusya, biz uçağın hava sahasını ihlal etmediğini düşünüyoruz. Bunu açıklayabiliriz dediler ama Türkiyenin müttefiki olan çeşitli NATO müttefikleri, kendi radar kayıtlarını, kendi bilgilerini değerlendirdiler. Bu bilgilerin, Türkiyenin verdiği bilgilerle örtüştüğü gözüküyor. Bu çerçevede bakıldığında Türkiyenin yaptığı işin, Rusyaya karşı bir husumet ya da düşmanca tavır gibi algılanmasına dönük haberlerin hepsi gerçek dışıdır. Egemen ve hür her devletin yapması gerekeni yapmıştır. Bu son derece tabiidir. Bilindiği gibi daha önce de F-4 uçağımızın düşürülmesinden sonra, Türkiye angajman kurallarını ilan etmişti. Bu angajman kuralları, 3-4 Ekim tarihlerinde Rus uçaklarının Türk hava sahasını ihlal etmesinden sonra güncellendi. Bu güncellenmesinin neticesi olarak bunun neleri içerdiği, hangi kurulları içerdiği, ne tür ilkelere sahip olduğu bütün taraflara iletildi. Burada şöyle bir şey akla gelmesin, angajman kuralları ilan edildikten sonra acaba bu Rus ve diğer taraflara iletildi mi diye. En güçlü şekilde iletildi. Rus tarafına da en üst düzey makamlar tarafından angajman kurallarının içeriği gerekli şekilde açıklandı. Dolayısıyla taraflarca bilinmeyen şey yok. Yaptığımız şey bütün devletlerin meşru hakkıdır, o da kendi hava sahamızı korumak, kendi egemenliğimizi korumakla ilgilidir. Türk Silahlı Kuvvetleri ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, hiçbir dost devletin, hiçbir komşu devletinin düşmanı ya da hasmı değildir. Yapılan iş sadece kendi savunmamızı gerçekleştirmektir. Bu çerçevede baktığımızda bunun böyle bir düşmanca provokasyon benzeri ifadelerle değerlendirilmesinin konuyu gerçekten saptırmak olduğunu düşünüyoruz. Kuşkusuz Rusya bizim için düşman ülke değildir, hasım bir ülke değildir. Olan biten angajman kurallarının yerini getirilmesinden, kendi hava sahamızı korumaktan ibarettir. Tabii ki bu Rusyaya dönük bir eylem de değildir. Onların uçakları, onlar tarafından daha sonra bu uçakların kendilerine ait olduğu söylendi. Bu uçaklar, hava sahamızı ihlal edince hedef haline gelmiştir.
HER OLAYDA BİR DEĞERLENDİRME YOKTUR. HÜKÜMET TARAFINDAN DA TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNE DAİMİ EMİR VERİLMİŞTİR
Ömer Çelik, Türkiyenin hiçbir komşu ülkeyi düşman olarak görmediğini belirterek angajman kurallarının uygulanması konusunda tereddüdü olmayacağını söyledi. Çelik sonra devam etti; Hiçbir dost ülkeyi, hiçbir komşu ülkeyi hedef olarak görmüyoruz, tehdit olarak görmüyoruz ama tabii bundan sonrasından da Türkiye Cumhuriyetinin sahasının ihlal edilmesi halinde Türkiyenin angajman kurallarını uygulama konusunda tereddüdü olmayacaktır. Hava sahamızı ihlal eden, güvenliğimize tehdit oluşturan her unsura karşı, uyarı yapıldıktan sonra uyarının gereği yerine getirilmezse gerekli karşılık tereddütsüz biçimde verilecektir. Bununla ilgili de daimi bir emir verilmiştir. Yani her olayda bir değerlendirme yoktur. Hükümet tarafından da Türk Silahlı Kuvvetlerine daimi emir verilmiştir. Angajman kurallarının ihlali halinde vur emir açıktır. Bu hükümetin, ulusal güvenliğimiz açısından milli güvenliğimiz açısından vazifesidir. Bu vazifenin de her devletin hakkı olduğunu bir kere daha buradan ifade etmek isteriz. Burada ilk andan itibaren çeşitli temaslar söz konusu oldu. Bu temaslar neticesinde ortaya çıkan tablo Türkiyenin haklılığını bir kere daha ortaya koydu.
ESAD, BÜTÜN YETKİLERİNİ DEVREDEREK, GEÇİCİ HÜKÜMETE DEVREDEREK, SURİYE TOPRAKLARINI TERK ETMELİDİR
Viyana sürecini değerlendiren Çelik; Siyasi çözüm çerçevesinde, bir takım yaklaşımların ortaya çıkması gerektiği, tek başına askeri çözümün herhangi bir sonuca varmayacağını düşünüyoruz. Bu sebeple de bugün tartıştığımız Viyana süreci, aslında yeni bir süreç değil, Cenevre sürecinin güncellenmiş halidir. Cenevre sürecine, Türkiye destek vermiştir. Belli bir siyasi çözüm çerçevesinde geçici hükümet işbaşı yapmalıdır. Bu geçici hükümetin işbaşı yapmasından sonra Esad, bütün yetkilerini devrederek, geçici hükümete devrederek, Suriye topraklarını terk etmelidir. Daha sonra ilgili mekanizmalar kurulduktan sonra uluslararası gözlemcilerin marifetiyle Suriyede hür seçimler yapılmalı ve Suriye halkı kendi geleceğine, hiçbir dış etkiye maruz kalmaksızın karar vermelidir. Temel yaklaşımımız budur diye kaydetti.
TÜRKMENLERE DÖNÜK OLARAK HER TÜRLÜ TEHDİT KARŞISINDA TÜRKİYE CUMHURİYETİNİ BULUR
Bayırbucak Türkmenlerinin durumunu değerlendiren Çelik; Kuşkusuz diğer etnik unsurlara karşı da çok yüksek bir hassasiyetimiz var. Çünkü onlar da kardeşimiz. Bölgenin barış içerisinde olmasını istiyoruz ama Türkmenler ile ilgili bu hava operasyonların arkasından gerçekleşen kara operasyonu, kuşkusuz kabul edilemez. Her açıdan da Türkiyenin karşısında olacağı bir takım uygulamalardır. Burada geçmişten bugüne Türkiyenin Türkmen meselesine, Türkmen davasına, AK Parti hükümetlerinin katkısının çok büyük olduğunu ifade etmek isterim. Nitekim, son olaylar üzerine derhal girişimler başlatılmıştır ama bunun daha gerisi var. Bunun gerisinde, Türkiye Suriye Türkmenlerinin tek bir cephe olarak hareket edebilmesi, aralarındaki dağınıklığın kalkması, bir siyasi çatı oluşturulması maksadıyla Türkmen Meclisinin kurulmasına, bu zeminin oluşmasına büyük destek vermiştir. O andan itibaren hem Türkmen Meclisinin Suriye Ulusal Konseyi içindeki temsilinin artmasına hem ılımlı muhalefet içindeki etkinliğinin artmasına çok büyük destek vermiştir. Nitekim Türkmen Meclisinin İstanbulda toplanması, ofis açması aynı şekilde Hatayda ofis açması Türkiye tarafından desteklenmiştir. Devamında, Türkmen Meclisi dışında kalan Türkmenlerin de Türkmen Meclisi çatısı altında toplanması için bütün taraflara telkinde bulunulmuştur. Bütün taraflara gereken ikazlar yapılmıştır. Böylelikle bu çatı oluşumuyla birlikte, Türkmenlerin Suriye içerisinde kendi haklarını müdafaa etmeleri, tarihsel mekanlarını müdafaa etmeleri konusunda mevzileri güçlendirme konusunda güçlü destek verilmiştir. Zahiye tepesi ve bazı noktalar Türkmenler tarafından muhalifler tarafından ele geçirilmiştir diye konuştu.
ANKARA,(DHA)