Fatih haber,Haber fatih,Fatih Yaşam,Fatih aktuel ,Haber

Fatih Aktüel

Video Galeri
Foto Galeri
Web Mobil
Bu haber 2210 kez okundu. | Siyaset Haberleri
Haberin Tarihi :   21 Nisan 2015 - 06:30

Türkiyenin bitmeyen arayışı:Siyasi İstikrar

Büyüt
Küçült
Türkiyenin bitmeyen
Politika Haberleri › Türkiyenin bitmeyen arayışı:Siyasi İstikrar haberi Türkiye, 7 Haziran seçimlerine Başkanlık gündemiyle gidiyor. Prof. Dr. Recep Bozlağanın başlanlık sistemiyle ilgili yazı dizisi bugünden itibaren STARda.
Prof. Dr. Recep Bozlağan - Yazı Dizisi 1

Türkiye, 7 Haziran seçimlerine ‘Başkanlık gündemiyle gidiyor. Osmanlının, özellikle gerileme dönemi ile birlikte gündemin bir numaralı sihirli kelimesi her zaman ‘istikrar oldu.

1876da ilan edilen ilk anayasa olan, ‘Teşkilat-ı Esasiye ile ‘mutlak monarşiden ‘parlamenter monarşiye geçiş yapan Osmanlı, huzuru yine bulumadı.  Ardından 2. Meşrutiyet ve yeni Cumhuriyetin ilk anayasası 1921 Anayasası ve 1923 Anayasası. Tüm bu süreçlerde dikkati çeken ortak nokta, siyasi istikrar arayışı oldu.

1923 anayasası ‘yarı başkanlık özellikleri göstermesi açısından Cumhuriyetin sonraki dönemlerinden de farklılık gösteriyordu. 1950de Adnan Menderesin tek parti iktidarı ile başlayan görece düzelme, darbe ve ardından 1970lerdeki koalisyonlarla tamamen içinden çıkılmaz krizler üreterek yine siyasetin gizemli kelimesini gündeme getiriyordu : “Siyasi istikrar.”

Osmanlıdan bu yana devam eden siyasî istikrar arayışı farklı hükümet sistemlerinin denenmesine sebep oldu. Osmanlının kuruluşundan itibaren uygulanan mutlak monarşi 1876 Anayasası ile birlikte parlamenter monarşiye dönüştü. Millî Mücadele ile benimsenen meclis hükümeti modeli, Cumhuriyetin ilanı ile birlikte tek partili parlamenter sisteme dönüştü.

1946 yılında geçilen çok partili parlamenter sistem, 1982 Anayasası ve 2007 değişiklikleri ile birlikte yarı başkanlık sistemine yaklaştı. Bu yazıda Osmanlıdan bugüne cereyan eden siyasî istikrar arayışına dönemler halinde değindikten sonra Türkiyeye uygun bir siyasî sistem olduğu düşünülen başkanlık hükümeti ve dünyadaki uygulamalar üzerinde durulmuştur.

1. MUTLAK MONARŞİDEN PARLAMENTER MONARŞİYE

Türkiyede siyasî istikrarın kalıcı olarak sağlanması yalnızca Cumhuriyet döneminde değil, Osmanlı döneminde de başlıca ihtiyaç olmuştur. Osmanlı Devletinin duraklama dönemine girdiği varsayılan 1579dan Devletin yıkıldığı 1922 tarihine kadar geçen 343 yıl zarfında 182 sadrazam görev almış, bir sadrazamın ortalama görev süresi ise iki yıldan daha az (yirmi iki ay) olmuştur. Oysa kuruluş ve yükselme dönemlerinde bu süre ortalama sekiz yıldır.

Osmanlıda yaşanan yönetim sorunlarını aşmak amacıyla onaltıncı asırdan itibaren çözüm arayışlarına girilmiştir. Başta Kınalızâde Ali Efendi, Koçi Bey ve Kâtip Çelebi olmak üzere birçok düşünür ve kamu yöneticisi kaleme aldıkları kitaplarda önemli çözüm önerilerinde bulunmuştur. Birinci Abdülhamit, Üçüncü Selim, İkinci Mahmut ve Abdülmecit döneminde orduda ve kamu yönetim sisteminde önemli reformlar yapılmıştır. Ancak hedeflenen iyileşmenin sağlanamamasının da etkisiyle 1876 yılında hükümet sisteminde değişikliğe gidilmiştir.

23 Aralık 1876da ilan edilen Kanun-ı Esasî yürütme yetkisini padişaha ve ona karşı sorumlu olan bakanlar kuruluna vermiş, yasama yetkisini parlamentoya, kanun tekliflerine izin verme ve parlamentodan geçen kanunları onama yetkisini yine padişaha vermiştir (md. 27-38, 42-59). Dolayısıyla söz konusu anayasa padişahı yasama faaliyetleri açısından kısmen sınırlamış, yürütme faaliyetleri açısından ise yargı denetimine tabî kılmıştır. Böylece Osmanlı hükümet sistemi “mutlak monarşi” vasfını kısmen kaybetmiş ve “anayasal monarşi” niteliğini kazanmıştır.

Kanun-ı Esasîde 1909 tarihinde gerçekleştirilen değişikliklerle yasama sürecinde padişaha tanınmış olan mutlak onama yetkisi sınırlandırılmış, kanun teklifi için izin verme yetkisi de kaldırılmıştır. Yine bu değişikliklerle bakanlar kurulu parlamentoya karşı sorumlu kılınmış, padişaha yalnızca sadrazamı seçme yetkisi bırakılmış, bakanlar kurulunun parlamentodan güvenoyu alması şartı getirilmiş, kararnamelerin padişahın imzasının yanı sıra sadrazamın ve ilgili bakanların da imzasını taşıması zorunluluğu getirilmiştir.

Kanun-ı Esasîde 1909 yılında yapılan değişiklikler sonucunda saltanat makamı önemli ölçüde sembolikleşmiş, hükümet sistemi mutlak monarşiden “parlamenter monarşi”ye dönüşmüştür.

2. PARLAMENTER MONARŞİDEN MECLİS HÜKÜMETİNE

Osmanlı Mebusan Meclisinin 11 Nisan 1920de dağılmasından sonra 23 Nisan 1920de Ankarada toplanan Büyük Millet Meclisi, Mustafa Kemalin başkanlığında ilk hükümeti 03 Mayıs 1920de kurmuştur. Böylece Türk tarihinde ilk defa “meclis hükümeti” modeline geçilmiş ve kurulan ilk hükümet 1921 tarihli Teşkilatı Esasiye Kanununa kadar görev yapmıştır. 

20 Ocak 1921de yürürlüğe giren Teşkilât-ı Esasiye Kanunu Türk tarihinin ikinci anayasası olarak da kabul edilir. Anayasa “kuvvetler birliği” ilkesini benimseyerek yasama ve yürütme yetkilerini Büyük Millet Meclisine bırakmıştır (md. 1, 2) “Meclis hükümeti” modelinin benimsendiği Anayasada İcra Vekilleri Heyeti olarak da adlandırılan bakanlar kurulu üyelerinin Meclis tarafından seçilmesi, Kurulun kendi içinden bir başkan seçmesi, bununla birlikte Meclis Başkanının Kurulun doğal başkanı olması hükme bağlanmıştır (md. 3, 8, 9). Meclis hükümeti modelinin uygulandığı 03 Mayıs 1920-25 Ekim 1923 tarihleri arasında toplam beş hükümet kurulmuş ve bir hükümetin ortalama ömrü sekiz ay olmuştur.

3. MECLİS HÜKÜMETİNDEN TEK PARTİLİ SİSTEME

1923 yılında ilan edilen Türkiye Cumhuriyeti Osmanlı Devletinin son döneminde uygulanan “parlamenter hükümet” sistemini benimsemiştir. 29 Ekim 1923te Cumhuriyetin ilanı ve 20 Nisan 1924te yeni anayasanın yürürlüğe girmesiyle, Osmanlı hükümet sistemindeki padişahın yerini cumhurbaşkanı almış; yasama ve yürütme faaliyetleri açısından padişaha verilen yetkilerin önemli bir kısmı cumhurbaşkanına bırakılmıştır. Dört yıllığına seçilen cumhurbaşkanının birçok defa seçilmesi mümkün kılınmıştır. (md. 31, 32, 35, 36, 37, 39, 40, 41) Türkiyede tek parti döneminde her ne kadar hükümet şekli parlamenter sistem olsa da cumhurbaşkanının güçlü, hükümetin ise zayıf olduğu bir tür yarı başkanlık modelinin uygulandığı söylenebilir. Cumhurbaşkanının TBMM (Türkiye Büyük Millet Meclisi) tarafından seçilmesi bu gerçeği değiştirmemektedir. Çünkü TBMM tek bir partinin (Cumhuriyet Halk Partisi) kontrolü altındadır, o parti de “ebedî şef” veya “millî şef” olarak adlandırılan zamanın cumhurbaşkanlarının yönetimi altındadır.  Atatürkün on beş yıllık cumhurbaşkanlığı döneminde toplam dokuz hükümet görev almıştır. Diğer bir ifade ile bir hükümetin ortalama ömrü yirmi ay kadardır. İsmet İnönünün on iki yılı aşan cumhurbaşkanlığı döneminde toplam on hükümet görev almıştır. Yani bir hükümetin ortalama ömrü on iki ay dolayındadır.

4. TEK PARTİLİ PARLAMENTER SİSTEMDEN ÇOK PARTİLİ PARLAMENTER SİSTEME

“Açık oy-gizli tasnif” esasına dayanan ve yargı denetiminin dışında bırakılan şaibeli 1946 seçimlerinden dört yıl sonra 14 Mayıs 1950de yapılan ilk demokratik genel seçimleri Demokrat Partinin kazanması siyasette istikrarlı bir döneme girilmesini sağlamıştır. On yıl süren Demokrat Parti iktidarında toplam beş hükümet kurulmuştur. Bir hükümetin ortalama iki yıl görev yaptığı bu dönem, Cumhuriyet tarihinin en istikrarlı üçüncü dönemi olarak kabul edilmektedir.

27 Mayıs 1960 Askerî Darbesi ile oluşturulan siyasî ortamda hazırlanan 1961 Anayasası parlamenter sistemi devam ettirmiş ise de yürütme erkini yasama ve yargı karşısında zayıflatmış, yasama ve yargı için “yetki” kavramını kullanırken, yürütme için “görev” kavramını kullanmayı tercih etmiştir (md. 5, 6, 7). Anayasa 1924 Anayasasından farklı olarak (ve Kanunu-ı Esasîyi hatırlatırcasına) iki meclisli bir yapı öngörmüş, Türkiye Büyük Millet Meclisinin alt kanadına Millet Meclisi, üst kanadına ise Cumhuriyet Senatosu adı verilmiştir (md. 63). Ancak, getirilen iki meclisli yapı yasama faaliyetini karmaşıklaştırarak yavaşlatmıştır.

27 Mayıs Askerî Darbesi ile birlikte Demokrat Parti iktidarına son verilmesiyle ülke siyasetine beş yıl sürecek bir istikrarsızlık dönemi hâkim olmuştur. 1960-1965 yılları arasındaki dönemde altı hükümet kurulmuş ve bir hükümetin ortalama ömrü on bir ay olmuştur.

Türkiye 1965-1971 yılları arasını kapsayan yeni bir siyasî istikrar dönemini 10 Ekim 1965 seçimleri ile birlikte yakalamış ve beş buçuk yıl süren bu dönemde üç hükümet kurulmuş, bir hükümetin ortalama ömrü ise yirmi iki ay olmuştur. Bu dönem, siyasî açıdan Cumhuriyet tarihinin en istikrarlı dördüncü dönemi olarak kabul edilmektedir.

12 Mart 1971de yapılan askerî muhtıra, Cumhuriyet tarihinin en istikrarsız dönemine kapı araladı. 1961 Anayasasında 1971 ve 1973 yıllarında yapılan bazı değişiklikler yürütme erkindeki zaafiyeti gidererek yasama-yürütme-yargı dengesini sağlamaya yönelik ise de demokratik seçimlerle göreve gelmiş hükümetin istifa ettirilmesiyle başlayan siyasî istikrarsızlık, dokuz buçuk yılda on bir hükümetin kurulmasına, şiddet olaylarının yayılmasına ve ekonominin krize girmesine sebep olmuştur. Her on ayda bir hükümetin kurulduğu bu dönem 12 Eylül Askerî Darbesine kadar devam etmiştir.

YARIN: 12 Eylül Askerî Darbesi ve Sembolik Cumhurbaşkanından Güçlü Cumhurbaşkanına





E-Posta ile Yolla
Sayfayı Yazdır
Sosyal Paylaşım
Google
Blogger
Tumbir
Etiketler :
İsim Soyisim :
E-Mail :
UYARI : Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. Ayrıca suç teşkil edecek hakaret içerikli yorumlar hakkında muhatapları tarafından dava açılabilmektedir.
Uyarı
Güvenlik kodu :
Bu habere ilk yorumu siz yapın.
DİĞER HABERLER
Foother
SOSYAL MEDYA
Facebook Twitter RSS Sitemap
"Fatih Aktüel | https://www.fatihaktuel.com/"   Tum Hakları Saklıdır. © 2023 - 2024